Türkiye'de adalet, inanç, devlet ve toplumsal hafıza... Bir mektup, dört kelimelik bu ağır isimlerin tekrar aynı göstergelere yerleştirildi. İlk paragrafta söyleyeceğimiz herşeyi ikinci paragraftan itibaren, ayrıntılara sadık kalarak ve kimin ne olduğunu açıkça anlatacağız.

Cezaevinden yazan 34 yaşındaki “Ş.”, hikâyesine cezaevi avlusunda 40 derecelik sıcakta, çamaşır ipine astığı bir yorganın gölgesinde kaleme uzanan satırlarla başlıyor. Babasının emekli infaz koruma memuru; ekonomik aksaklıklarla çalışıyor, haftalık görüşlere yetişmeye çabalıyor. “Ş.”, 14 yaşındaki Fethullahçı yapıyla tanıştığını, ortaokuldaki başarıyla dershane bursu kazandığını, Anadolu lisesine geçişle birlikte “abla evlerine” gidişlerin haftada iki‑üçe çıktığını anlatıyor.

Üniversitede matematik bölümüne yerleştiğinde, devlet yurdu ve burs bulamayınca tarikat‑cemaat ağının evlerine ve çevresine sığındığını aktarıyor. O günlerde “yeryüzünü cennete çevirmek” idealinin büyüyünce geçtiğini, “hasta bir hal”le gerçeği göremediğini söylüyor; Liseli listelerinde “sohbet” adı altında propaganda yapılıyor, derslerini geri plana atıp normal sürede mezun olamadığını ekliyor.

Şartların sertleştiği dönemlerde iletişimini önce internet tabanlı uygulamalara, ardından ByLock'a taşıdığını belirtiyor. 2015'te mezuniyet, kısa süreli korunmaz öğretmenlik, sigortaz dershaneler; çizdiği şapka budur. Evlilikte ise karşı çıkma önerisi, TSK içinde “irşat‑tebliğ” hattında söylendiği asker bir profiliyle eşleştirilir. O noktada başlangıçörtüsü, görünürki kritik kırılmayı simgeler.

Nişan günü, damat tarafı “çekim olacak, sonrasında birleşebilir” diyerek başörtüsünü çıkarmasını ister. 9. sınıfta “ablalar”ın teşvikiyle taktığı örtü, şimdi aynı çevre tarafından çıkarılmaya zorlanmaktadır. “Ş.”, “zamanından sonra” geçen süreyi yaymak istese de, o akşam kopuş gerçekleşir; Cemaatle bağları o gün kesilir.

29 Ekim 2016'da bir mühendisle görücü usul geliştirilir; Ancak geçmişi takip etmeyi bırakmaz. Kasım 2016'da gözaltında bulunuldu, ardından yıllar önce mahkemeye çıkarıldı… Yerel mahkemeden “örgütlerden” 6 yıl 3 ay ceza; Dosya Yargıtay'da iki kez bozulur, üçüncü başvuruda onanır. 2023'ten beri cezaevinde. Bu süreçte yazılıma yönelmiş, şirket kurmuş, memuriyet dostuyla beklemiştir. Eşi, evlenirken geçmişini bilmediğini belirtmiş, onu yalnız bırakmış; Yıllar boyunca pasaport alamadığını, sonuçlarının anne olamadığını not eder.

Fikir dünyasında büyük bir dönüşüm tarifesi yapıyor. Tarih, felsefe, siyaset okuyor; “Yalan bilgisiyle zihinsel yıkamaya bir daha izin vermem” diye yazıyor. Bir zamanlar “cehennemlik” diye acıdığı insanları ötekileştirdiğini fark etmişti. Mikro ölçekte din‑ahlâk ilişkilerden makro ölçekte siyasî‑hukukî düzene dayanan bir “ekseni hareket etme” süreci yaşadığını söylüyor.

Başörtüsü çıkarması, bu zihinsel kopuşun ortaya çıkması anıdır. “Artık bütün inancımı yitirdim” diyerek, yıllardır taşıdığı vicdan sancısının yükünden kurtulduğunu ifade ediyor. Ancak bir çizgi de kalın çiziliyor: “F‑16 pilotu değildi, darbe girişimine katılmadım, kozmik ziyaretlere girmedim, Ergenekon‑Balyoz kumpaslarında yoktum, santajcı polislerden değildim.” Ona göre kadınların sınıfsal bir yüzü var.

“Bebek'te, Nişantaşı'nda bu tür cemaat yurtlarında büyüyen kaç çocuk var mı?” diye soruyor “Ş.”; kendisini “ezilen ot”a, tepedekileri “fil”e benzetiyor. Maddî çıkar, statüde bulunan ve sahip oldukları sahipleri “kurtuyorlardı”, Pennsylvania'da el açıklarının bugün ekranlarda konuştuğunu hatırlatıyor. Bu tespitler, bir kişinin hikâyesinden yararlanan toplumsal eşitsizlik ve siyasal ikiyüzlülük tartışmasına bağlıyor.

Siyaset ve hukuk liderliğine geldiğinde, iktidarın tarihsel olarak “devlete karşı değil, kişinin karşı suçlarının affı” minvalindeki sayıları hatırlatıp, pratiğin sözünün ileri geri döndüğünü sürdürüyor. Bugün “PKK için özel yasa” tartışmalarında “iyi terörist‑kötü terörist”in saklanmasına devamse, hukukun korunacağını savunuyorlar. Doğru yaştan; Bomba atanla fikir beyan edeni, adam öldürmeye azmettirenle örgütlü eylem yapmayı, şiddete başvurmayı, şiddete başvurmayı bile incitmeden ayrılmasını vurguluyor.

Son cümlelerde, talimatla hareket eden, etkiden etkinliğe karar veren, farklı olanı aynı torbaya dolduran ve güçlüyü koruyan bir görüş manzarası çiziyor; “Bütün bu gelişmelersa ve tecrübeye dönüşüyorsa, belki de teknolojik hayat bizim değil,” diye satırlarını bitiriyor. Mektubun bıraktığı işkence şu: İnançtan kimliğe, hukuktan sınıfa yayılan geniş bir fay hattında, bir kişinin itirafları ve itirazları Türkiye'nin vicdanına yeni bir aynada devam ediyor.

Devlet Bahçeli Anayasa Sürecini Önderlik Mi Edecek? Nazif Okumuş'tan Şok İddialar!
Devlet Bahçeli Anayasa Sürecini Önderlik Mi Edecek? Nazif Okumuş'tan Şok İddialar!
İçeriği Görüntüle

Ergenlikten ByLock'a: Kronolojinin kritik halkaları

  • 14 yaş: Cemaatle tanışma, burslu dershane, “abla evleri”
  • Üniversite: Yurt‑burs yokluğu, cemaat evleri, propaganda sohbetleri
  • 2015: Mezuniyet, internet tabanlı uygulamalar ve ByLock
  • Nişan: Başörtüsünü çıkarma dayatması, kopuş
  • 2016‑2023: Gözaltı, uzun yargıçlar, Yargıtay parçaları, cezaevi

Hukuk ve siyaset: İnce çizgide büyük soru

  • “Suça göre ayrım” yerine “başarısızlığa göre ayrımcılığa” iddiası,
  • Şiddet‑düşünce çizgisinde net kategorizasyon çağrısı,
  • Sınıfsal eşitsizliğin yargısal kesintinin yansıdığı tespiti.

Bu dosya, bir kimlik, bir başörtüsü ve bir mektuptan fazlası: Gençlikteki yardım arayışının nasıl bir tür 'zihin ablukası'na dönüşebildiğini; Hukukun çözülmediği, sınıf ve aile uçaklarında ne pahalı bedeller doğurduğu gösteriliyor, yeriniz rahatsız edici ama dikkate alınamayana kadar gerçek bir Türkiye panoraması.