İmralı'ya Kandil'e Suriye'ye Güvenimiz Yok!
İmralı'ya Kandil'e Suriye'ye Güvenimiz Yok!
İçeriği Görüntüle

Yılmaz Özdil, Sözcü Televizyonu'nda yaptığı çarpıcı açıklamalarda, Türkiye'deki medya ortamında bağımsız duruş sergileyen yayın organlarının karşılaştığı zorlukları gözler önüne serdi. Özellikle partilerden para alan televizyonların Sözcü'ye yönelik saldırılarının nedenlerini sorgulayan Özdil, herkesin kendine bu soruyu sorması gerektiğini vurguladı.

Sözcü Gazetesi'nin satış gelirleriyle ayakta durduğunu, televizyonların ise genellikle reklam gelirlerine bağımlı olduğunu belirten Özdil, bağımsız bir çizgi izleyen Sözcü'nün bu nedenle hedef alındığını ifade etti. Geçmişte Sözcü Gazetesi'ne yönelik ciddi soruşturmalar ve davalar açıldığını hatırlatan Özdil, gazetenin patronundan editörlerine kadar birçok kişinin hapis cezaları aldığını ve milyonlarca liralık tazminatlara mahkum edildiğini anlattı.

Bu davaların neredeyse 8-9 yıl sürdüğünü dile getiren Özdil, Sözcü'ye yönelik operasyonların özellikle anlamlı tarihlerde başladığını ima etti. Örneğin, bağımsızlığını koruyan ve halktan başka kimseye boyun eğmeyen Sözcü'nün neden 19 Mayıs gibi sembolik bir tarihte hedef alındığını sorguladı.

Özdil, geçmişte Sözcü'yü batırmak için çalışanların işten çıkarıldığını ve rakip bir yayın organı kurulmaya çalışıldığını da hatırlattı. Bu girişimlerin kimler tarafından finanse edildiğini soran Özdil, benzer saldırıların 2023'te Sözcü Televizyonu'nun kuruluşu sırasında da tekrarlandığını belirtti. Bağımsız bir televizyon istenmediği için daha büyük bir karalama kampanyasıyla karşılaşıldıklarını söyleyen Özdil, bu süreçte kimsenin ekmeğiyle oynanmasın diye kendisinin ayrıldığını açıkladı.

Sözcü grubunun 500'den fazla çalışanıyla büyük bir aile olduğunu vurgulayan Özdil, yeniden yapılandırma sürecinde yeni genel yayın yönetmeni İpek Özbey ve yeni anchorman'larla yola devam edilirken yine yoğun bir karalama kampanyası başladığını ifade etti. Bazı yorumcuların kendisini belirli siyasi figürlerin adamı olarak suçladığını belirten Özdil, bu iddialara sert tepki gösterdi.

43 yıllık gazetecilik kariyerinde AKP döneminde sayısız dava ve ceza aldığını anlatan Özdil, gazeteciliğin şikayet etme mesleği olmadığını söyledi. Kendisini "Tayyip Erdoğan'ın adamı" olarak nitelendirenlere ise ironik bir şekilde yanıt verdi ve bu tür suçlamaların absürtlüğünü vurguladı.

Medyanın bir kısmının AKP politikaları nedeniyle ele geçirildiğini savunan Özdil, dürüst gazeteciliğin terk edilip yerine satın alma politikalarının tercih edildiğini eleştirdi. Sözcü Gazetesi ve Televizyonu'nun sahibi Burak Akbay ile çalışanlarının bu oyuna gelmediği için hedef alındığını belirten Özdil, bağımsız duruşun bedelini ödediklerini anlattı.

Özdil, medyadaki bazı figürlere seslenerek Sözcü'nün dürüst bir patron ve çalışanlar tarafından yönetildiğini hatırlattı. Yeniden yapılandırma sürecinde merakların giderildiğini umduğunu söyleyen Özdil, mizahi bir şekilde medya grup başkanının ziyaretini de anlattı.

Son olarak, vatandaşlık görevi olarak Sözcü Gazetesi ve Televizyonu'nu desteklemenin önemini vurgulayan Özdil, bağımsız medyanın ayakta kalmasının herkesin sorumluluğu olduğunu belirtti. 2023 seçimleri öncesi bazı muhalif görünümlü isimlerin yalan söylediklerini hatırlatan Özdil, bu tür saldırıların arkasındaki nedenlerin bağımsızlıktan kaynaklandığını bir kez daha yineledi.

Bu açıklamalar, Türkiye'deki medya özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirirken, bağımsız yayın organlarının karşılaştığı baskıların boyutlarını da ortaya koyuyor. Yılmaz Özdil'in net ve cesur ifadeleri, izleyicilerde büyük yankı uyandırdı ve medya sektöründeki güç dengelerini sorgulatmaya devam ediyor.