Türkiye ekonomisi, yıl sonu itibarıyla önemli bir para politikası adımıyla yeni yıla hazırlanıyor. Merkez Bankası'nın aldığı kararlar, enflasyon dinamikleri ve büyüme göstergeleri yakından izleniyor.
Para Politikası Kurulu'nun yılın son toplantısında politika faizi beklentilere paralel olarak indirime gidildi. Bu karar, yıl boyunca yapılan toplam indirimlerin bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Karar metninde, Kasım ayı enflasyonunun düşük gerçekleşmesi ve gıda fiyatlarındaki olumlu gelişmeler vurgulandı. Ekonomik büyümenin üçüncü çeyrekte güçlü seyri de not edildi.
Ancak enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında iyileşme olsa da, dezenflasyon sürecindeki risklerin devam ettiği belirtildi.
*“Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları iyileşme işaretleri göstermekle birlikte dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir.”*
2026'nın ilk aylarında faiz adımlarının enflasyon görünümüne bağlı olarak ihtiyatlı şekilde değerlendirileceği ifade edildi. Ara hedeflerden sapma durumunda para politikasının sıkılaştırılabileceği uyarısı yapıldı.
Uzmanlar, yeni yılda enflasyonun yeniden yükseliş eğilimine girebileceğini öngörüyor. Yönetilen ve yönlendirilen fiyat ayarlamalarının etkisiyle Ocak ve Şubat aylarında artış bekleniyor.
Prof. Dr. Sinan Alçın, asıl riskin 2027 için erken seçim olasılığı olduğunu vurguluyor.
*“Yeni yıl ile birlikte, yönetilen ve yönlendirilen fiyatların da etkisiyle enflasyonun yeniden yükselişe tanık olacağız. Bu da Merkez Bankası'nın faiz indirimlerinde daha temkinli olmasına neden olacaktır. Öte yandan 2026'da esas risk, 2027 için alınacak bir erken seçim ihtimali olacak. Böylesi bir durumda, 2026'nın son çeyreğinden itibaren enflasyonla mücadele rafa kalkabilir ve bugüne kadarki kazanımlar kaybolabilir.”*
Doç. Dr. Caner Özdurak ise faiz politikasının enflasyona etkisinin zayıfladığını belirtiyor. Enflasyonu yüzde 20'nin altına indirmenin zor olduğunu, bunun için sanayi politikaları ve makro stratejilerde değişim gerektiğini savunuyor.
Hizmet sektörü odaklı büyüme modelinin enflasyonda yapışkanlık yarattığını, konut ve eğitim harcamalarında reform ihtiyacı olduğunu ekliyor.
*“Faiz politikasının enflasyona etkisi zayıflıyor. Burada artık ekonominin kurgusunun değişmesi lazım. Sanayi politikalarının ve makro ekonomik stratejilerin değişmesi lazım. Enflasyonla mücadele, 2026 yılında da sadece para politikası ile yürütülmeye devam edilirse enflasyonda yüzde 20'nin altını görmenin çok mümkün olmadığını düşünüyorum.”*
İş dünyası temsilcileri, indirimi olumlu karşılasa da yeterli bulmuyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mustafa Gültepe, kararın sembolik bir başlangıç olduğunu söylüyor.
*“Yapılan indirim oranı biz üretici ihracatçılar açısından yeterli değil. Ancak bu kararı 2026 öncesi atılmış, sembolik ama yön tayin edici bir başlangıç adımı olarak değerlendirmek istiyoruz. Beklentimiz, başlayan bu sürecin kesintiye uğramadan ve ivme kazanarak daha güçlü şekilde devam etmesi.”*
Faizlerin üretim dostu seviyelere inmesi ve istikrarlı indirimlerin sürmesi gerektiğini vurguluyor. Sanayicilerin rekabet gücünü koruması için bu adımların kritik olduğu belirtiliyor.
Piyasalarda karar sonrası sınırlı hareketler gözlendi. Borsa İstanbul'da hafif yükselişler olurken, döviz kurlarında Euro'nun 50 TL'yi aşması dikkat çekti.
Politika faizi yıl içinde önemli ölçüde geriledi. Gecelik faiz koridorunda da ayarlamalar yapıldı.
Enflasyonun ana eğiliminde Ekim ve Kasım aylarında gerileme yaşandı. Ancak hizmet fiyatlarındaki katılık ve talep koşulları risk unsuru olarak kalmaya devam ediyor.
Erken seçim senaryosunda faiz indirimlerinin hızlanabileceği, iş dünyası taleplerine daha fazla kulak verilebileceği yorumları yapılıyor.
Ocak 2026'da enflasyon verilerinin beklentileri aşması halinde indirimlerin pas geçilebileceği öngörülüyor.
Dezenflasyon sürecinin güçlenmesi için talep, kur ve beklentiler kanalının destekleyici rolü öne çıkıyor.
Merkez Bankası'nın temkinli duruşu, 2026'nın ilk çeyreğinde indirim hızını sınırlayabilir. Enflasyon görünümündeki ayrışma durumunda sıkılaştırma opsiyonu masada tutuluyor.
Ekonomi yönetiminin yüzde 20'nin altına indirme hedefi, uzmanlarca zorlu bulunuyor. Yapısal reformlar olmadan sadece para politikasıyla başarı şüpheli görülüyor.
Bu gelişmeler, asgari ücret görüşmeleri gibi diğer ekonomik süreçleri de etkileyecek. Enflasyon beklentileri, zam oranlarını doğrudan şekillendirecek.
Sonuç olarak, Merkez Bankası 2026'ya enflasyon risklerini göz önünde bulundurarak temkinli bir yaklaşım benimsiyor. Faiz politikası, veri odaklı ve ihtiyatlı ilerleyecek; siyasi gelişmeler ise belirleyici olabilir. Ekonomik aktörlerin beklentileri arasındaki fark, önümüzdeki dönemde tartışmaları yoğunlaştıracak.





