Türkiye'de eski dönemlere ait bazı yargı dosyaları, zaman zaman yeniden gündeme gelerek dikkat çekiyor. Özellikle kamuoyunda uzun süre tartışılan davalar, farklı nedenlerle raftan inebiliyor.

Akbil davası olarak bilinen dosya, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin toplu taşıma sisteminde kullanılan elektronik bilet uygulamasıyla ilgili iddialara dayanıyor. Dönemin koşullarında önemli bir yolsuzluk soruşturması olarak başlayan süreç, çok sayıda kişiyi etkilemişti. Soruşturma kapsamında onlarca kişi gözaltına alınmış, bir kısmı hakkında dava açılmıştı. İddialar, sistemde büyük tutarlarda kamu zararı oluştuğu yönündeydi.

Dava, 2000'li yılların başında yoğun şekilde takip edilmiş, ancak çeşitli hukuki nedenlerle bazı sanıkların dosyaları ayrılmıştı. Bu ayrılmalar, genellikle dokunulmazlık hükümlerine dayanıyordu.

Bahçeli'den Bilal Erdoğan'a Karşı Hamle mi Geliyor? Ankara Kulisleri Alarm Veriyor!
Bahçeli'den Bilal Erdoğan'a Karşı Hamle mi Geliyor? Ankara Kulisleri Alarm Veriyor!
İçeriği Görüntüle

Recep Tayyip Erdoğan, o dönemde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yapıyordu. Davada onun da adı geçiyor, zimmet iddialarıyla suçlanıyordu. İddianamede Erdoğan ve bazı isimler hakkında ağır hapis cezaları talep edilmişti. Ancak süreç, milletvekilliği ve sonraki görevler nedeniyle durmuştu. Mahkeme, bazı sanıkları beraat ettirirken, dokunulmazlığı olanların dosyalarını ayırmış ve ilgili kurumlara göndermişti. Bu durum, davanın bir kısmını askıda bırakmıştı.

Yıllar boyunca dosya, adliye arşivlerinde beklemişti. Üsküdar Adliyesi'nin kapanmasıyla birlikte Anadolu Adliyesi'ne devredilmişti. Erdoğan'ın avukatları, daha sonraki dönemde dosyayla ilgili harekete geçti. Diğer sanıkların beraat ettiğini belirterek, kendi müvekkilleri için de benzer bir karar talep ettiler. Mahkeme heyeti, başlangıçta dokunulmazlık nedeniyle yargılama yapılamayacağı yönünde görüş bildirmişti. Ancak heyet değişikliği sonrası süreç farklı bir yöne evrildi. Yeni heyet, dosyayı ele alarak inceleme yaptı. Dokunulmazlık hükümleri tartışıldı, ancak yargılama yoluna gidildi.

Kaynaklara göre, Cumhurbaşkanının rızası da bu süreçte önemli rol oynadı. *“Bu durum kararda tartışıldı. Cumhurbaşkanının da rızası vardı.”* Mahkeme, Erdoğan hakkında beraat kararı verdi. Bu karar, savcılık tarafından itiraz edilmedi ve böylece kesinleşti. Kararın verildiği dönem, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı görevini sürdürdüğü yıllara denk geliyor. Anayasa hükümleri gereği Cumhurbaşkanı dokunulmazlığı devam ediyordu.

Anayasa'nın ilgili maddesi, Cumhurbaşkanının görev suçları dışında yargılanamayacağını ve yalnızca Yüce Divan'da hesap verebileceğini düzenliyor. Bu durum, normal mahkemelerde yargılama olasılığını sınırlıyor.

Ancak dosyada özel bir yaklaşım benimsenmiş, avukat talebi üzerine raftan indirilerek sonuçlandırılmıştı. Beraat, zimmet iddialarını ortadan kaldıran bir nitelik taşıyor.

Davanın kökenine bakıldığında, Akbil sisteminde o dönemin parasıyla 2,6 trilyon liralık yolsuzluk iddiası yer alıyordu. Bu rakam, günümüz koşullarında çok daha yüksek bir değere karşılık geliyor.

Soruşturmada 65 kişi gözaltına alınmış, 37'si hakkında dava açılmıştı. Erdoğan ve Ali Müfit Gürtuna için 14'er yıldan az olmamak üzere hapis istenmişti.

İlk mahkeme, 2003'te 29 sanık hakkında beraat vermiş, bazı dosyaları ayırmıştı. Ayrılanlar arasında milletvekilleri de vardı. Bu ayrılan dosyalar arasında Erdoğan'ınki de bulunuyordu. TBMM'ye fezleke gönderilmiş, ancak dokunulmazlık kalkmamıştı. 2014'te Cumhurbaşkanlığıyla dokunulmazlık genişlemiş, süreç tamamen durmuştu. Ancak avukatların dilekçesiyle yeniden hareketlendi.

Mahkeme başkanı değişikliği sonrası yeni heyet, dilekçeyi kabul ederek duruşma yaptı. Sonuçta beraat çıktı.

Kararın gizli niteliği, kamuoyundan uzak tutulmasıyla dikkat çekiyor. Erdoğan'ın avukatları, konuyla ilgili soruları yanıtsız bırakmış ve kararı paylaşmayı reddetmiş. Yargı kaynakları, kararın sessiz sedasız kesinleştiğini belirtiyor. Bu durum, sürecin düşük profilli yürütülmesini sağladı. Benzer şekilde, davada adı geçen eski milletvekillerinden İdris Naim Şahin de milletvekilliği sonrası aynı mahkemede beraat etmişti.

Akbil davası, İstanbul'un toplu taşıma tarihinin önemli bir parçası olarak hatırlanıyor. Elektronik bilet sistemi, o yıllarda yenilikçi bir uygulamaydı. Ancak iddialar, sistemin ihale ve uygulama sürecinde usulsüzlükler olduğunu öne sürüyordu. Bu iddialar, siyasi tartışmalara da yol açmıştı.

Beraat kararı, Erdoğan'ın İBB dönemine ilişkin bu önemli dosyayı tamamen kapatmış oldu. Zimmet suçlamaları böylece hukuken sona erdi. Süreç, dokunulmazlık ve rıza kavramlarını yeniden gündeme getiriyor. Normalde Cumhurbaşkanı dosyaları Yüce Divan yoluna gidiyor. Ancak burada avukat talebi ve mahkeme inisiyatifiyle farklı bir yol izlendi. Kararda bu tartışmaların yer aldığı belirtiliyor.

Sonuç olarak, raftan indirilen dosya beraatle noktalandı. Savcılığın itiraz etmemesi, kararın kesinliğini pekiştirdi.

Bu gelişme, eski dönem yolsuzluk iddialarının yargısal akıbetini merak edenler için önemli bir kapanış anlamına geliyor. Erdoğan'ın siyasi kariyerindeki bu dosya, artık hukuken temizlenmiş durumda.

Gizemli ve sessiz ilerleyen süreç, yargı kulislerinde konuşulmaya devam ediyor. Dokunulmazlık sınırları ve avukat müdahaleleri, benzer dosyalar için emsal niteliği taşıyabilir.

Akbil davasının bu şekilde sonuçlanması, Türkiye'de uzun süren yargı süreçlerinin nasıl bitebileceğine dair bir örnek teşkil ediyor. Milyonlarca liralık iddialar, beraatle tarihe karıştı.