Türkiye’de son dönemde kamuoyunda giderek daha fazla konuşulan MESEM uygulamaları, yalnızca bir eğitim modeli tartışması olmanın ötesine geçmiş durumda. Sosyal medyada, meydanlarda ve çeşitli platformlarda dile getirilen tepkiler, toplumun geniş kesimlerinde ciddi bir rahatsızlık olduğunu ortaya koyuyor. Tartışmaların merkezinde ise çocukların geleceği, güvenliği ve eğitim hakkı yer alıyor.

YouTube yayınında aktarılanlara göre, Mesleki Eğitim Merkezleri kapsamında eğitime dahil edilen çok sayıda çocuk, fiilen iş yerlerinde çalıştırılıyor. Bu süreçte çocukların büyük bir kısmı okul ortamından uzaklaşıyor ve günün büyük bölümünü atölye, fabrika ya da ağır iş koşullarında geçiriyor. Eğitim adı altında yürütülen bu sistemin, uygulamada çocuk emeğine dayandığı yönünde güçlü eleştiriler dile getiriliyor.

Yayında özellikle dikkat çekilen konulardan biri, son yıllarda bu sistem kapsamında hayatını kaybeden çocuklar oldu. Anlatılanlara göre, iş kazaları sonucu yaşamını yitiren çocukların sayısı kamuoyuna yansıyan rakamların da ötesinde. Bu ölümlerin büyük bölümünün “kaza” olarak kayıtlara geçmesi ise eleştirilerin dozunu daha da artırıyor. Konuşmacılar, bu durumun görünmez kılındığını ve toplumdan gizlendiğini savunuyor.

Programda yapılan açıklamalarda, “Bu bir eğitim sorunu değil, açık bir çocuk işçiliği meselesidir” ifadeleri dikkat çekti. MESEM sistemiyle çocukların erken yaşta iş gücüne dahil edildiği, ucuz ve güvencesiz bir emek havuzu oluşturulduğu öne sürüldü. Özellikle yoksul ailelerin çocuklarının bu sisteme yönlendirildiği ve başka bir seçenek sunulmadığı vurgulandı.

Yayında protesto eylemlerine de geniş yer verildi. MESEM uygulamalarına karşı sokağa çıkan öğrenciler ve gençlerin yaşadıkları anlatıldı. Güvenlik güçlerinin müdahaleleri, gözaltılar ve tutuklamalar kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Konuşmacılar, “Çocukların ölmesini sorgulayan gençler susturulmak isteniyor” sözleriyle yaşananlara tepki gösterdi.

Programda ayrıca siyasi sorumluluk meselesi de gündeme getirildi. Yetkililerin yaşanan ölümler karşısında yeterli açıklama yapmadığı, sistemin aynen devam ettirildiği ve eleştirilerin görmezden gelindiği ifade edildi. MESEM’in bir “başarı hikâyesi” gibi sunulmasının, yaşanan acıların üstünü örtme çabası olduğu savunuldu.

Yayının ilerleyen bölümünde, bu sistemin uzun vadeli etkilerine dikkat çekildi. Çocukların eğitimden koparılarak erken yaşta ağır çalışma koşullarına maruz bırakılmasının, hem fiziksel hem de psikolojik açıdan onarılmaz sonuçlar doğurabileceği belirtildi. Aynı zamanda bu durumun, gelecekte daha güvencesiz ve hak arayamayan bir iş gücü yaratacağı vurgulandı.

Yılmaz Özdil Sözcü TV'ye Geri Döndü: Medya Grubunun Yeni Başkanı Oldu!
Yılmaz Özdil Sözcü TV'ye Geri Döndü: Medya Grubunun Yeni Başkanı Oldu!
İçeriği Görüntüle

Anlatılanlara göre, toplumda oluşan tepki her geçen gün büyüyor. Aileler, öğrenciler ve çeşitli kesimler MESEM uygulamalarının durdurulmasını ya da köklü şekilde değiştirilmesini talep ediyor. Yayında dile getirilen ortak görüş ise oldukça netti: “Eğitim, çocukları hayatta tutmak içindir; onları ölüme göndermek için değil.”

Tüm bu anlatımlar, MESEM tartışmasının yalnızca bugünün değil, Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren kritik bir mesele olduğunu ortaya koyuyor. Yayında aktarılan bilgiler, yaşananların münferit olaylar değil, sistematik bir sorunun sonucu olduğunu gözler önüne seriyor. Tartışma büyürken, kamuoyunun vereceği tepkinin sürecin seyrini belirleyeceği ifade ediliyor.