Silivri Cezaevi'nin soğuk koridorları, Türkiye'nin siyasi nabzını bir kez daha hızlandırdı. Tutuklu bir liderin duruşma salonunda yaşananlar, sadece bir hukuki süreç olmaktan çıkıp, adaletin sınırlarını zorlayan bir tartışmaya dönüştü. Kamuoyunda yankılanan tepkiler, sosyal medyadan kulislere kadar yayılırken, yargı mekanizması devreye girdi. Bu olay, sadece bir görüntü paylaşımından ibaret değil; yargı bağımsızlığının, şeffaflığın ve siyasi hesaplaşmaların kesiştiği bir kavşak. Peki, bu fırtınanın kökeni ne ve nereye varacak?
Olay, 16 Haziran 2025'te Marmara Cezaevi'nde görülen duruşmayla patlak verdi. CHP'nin cumhurbaşkanı adayı ve eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve ailesini hedef aldığı iddiasıyla hakim karşısına çıktı. Duruşma, İBB'ye yönelik operasyonlar sonrası İmamoğlu'nun 23 Mart 2025'te tutuklanıp görevden uzaklaştırılmasının yankıları arasında geçti. Savunmasında İmamoğlu, "Vatandaşların vergisiyle çalışan TRT beni itibarsızlaştırmak için yalan ve iftirayla haber yapacağına bu duruşmayı yayınlasın" diyerek mahkemeyi eleştirdi. Duruşma sonrası, İmamoğlu'nun salondan çıkarken çekilen görüntüleri sosyal medyada hızla yayıldı. Fotoğraflarda İmamoğlu'nun zayıfladığı ve yorgun göründüğü dikkat çekti; bu paylaşımlar, binlerce kez retweet ve yorum aldı. Görüntülerde, İmamoğlu'nun eşi Dilek İmamoğlu, oğlu Selim İmamoğlu, milletvekilleri, belediye başkanı Sinem Dedetaş ve çok sayıda izleyiciyle sohbet ettiği anlar yer alıyordu. Bu sızıntı, duruşmanın ertelenmesine yol açtı: Mahkeme, bir sonraki oturumu 16 Temmuz 2025'e erteledi.
Görüntülerin yayılması, yargı camiasını ayağa kaldırdı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, "ses veya görüntülerin kayda alınması" suçu kapsamında re'sen soruşturma başlattı. Türk Ceza Kanunu'nun 287. maddesine göre, "Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses ve görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan veya nakleden kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır." Savcılık, emniyet birimlerine talimat vererek, görüntüleri kaydeden ve sosyal medyada yayan kişi veya kişilerin kimliklerini tespit ettirme çalışmalarını hızlandırdı. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı, bu incelemeyi Sabah gazetesine doğruladı; soruşturma, duruşma salonundaki gizliliğin ihlal edildiği iddiasıyla ilerliyor. Bu adım, yargı salonlarının kutsal sayılan mahremiyetini koruma çabasını yansıtıyor; ancak muhalif kesimlerde "şeffaflık engelleniyor" eleştirileri yükseldi. Görüntülerin kim tarafından çekildiği henüz netleşmedi, ama izleyiciler arasında bir telefon kamerasının rolü şüpheli.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral, X platformunda (eski Twitter) paylaştığı mesajla olaya sert tepki gösterdi: "Bu bir duruşma mı yoksa bir film sahnesi mi? Ben böyle bir rezillik görmedim. Nasıl bir mahkeme bu!? Sayın Adalet Bakanımızın gerekeni yapacağından şüphem yok!" Saral'ın bu çıkışı, 17 Haziran 2025'te binlerce etkileşim aldı; iktidar yanlıları destek verirken, muhalifler "siyasi baskı" diye yorumladı. Saral'ın sözleri, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un müdahalesini ima ederken, bakanlık sessiz kaldı. Bu tepki, soruşturmanın siyasi bir boyuta taşındığını gösteriyor; zira İmamoğlu'nun davası, zaten kutuplaşmış bir ortamda ilerliyor.
İmamoğlu'nun bu davanın kökeni, Mart 2025'teki İBB operasyonlarına uzanıyor. Gözaltı kararlarında İmamoğlu'nun yanı sıra sanatçı Ercan Saatçi ve gazeteci İsmail Saymaz gibi isimler de yer almıştı. Soruşturma, "CHP'de para sayma görüntüleri" olarak bilinen olayla bağlantılıydı; başsavcılık, kamuoyunda "para çantası" skandalı diye anılan iddiaları temel almıştı. İmamoğlu, 23 Mart'ta tutuklandı ve Silivri'ye gönderildi; bu, CHP'nin cumhurbaşkanlığı adaylığını sarsmıştı. Önceki duruşmalarda, 11 Nisan 2025'te İmamoğlu'nun Gürlek'e yönelik sözleri nedeniyle ayrı bir dava açılmıştı. 4 Temmuz 2025'te Marmara Cezaevi'nde görülen oturumda İmamoğlu, "Bu savaşı başlatan iktidardır, savaşın sonunda galip gelen ise milletin iradesi olacaktır" demişti. 16 Haziran duruşması, bu zincirin bir halkası; İmamoğlu'nun savunması, TRT'yi ve yargıyı hedef almıştı. Görüntü sızıntısı, bu gerilimi zirveye taşıdı.
Sosyal medyada fırtına koptu. X'te #İmamoğluDuruşma ve #SilivriGörüntüleri etiketleri trend oldu. Azime Bozdağ'ın 18 Haziran paylaşımı, "SON DAKİKA | Ekrem İmamoğlu'nun duruşma salonunda çekilen görüntüleri hakkında soruşturma açıldı" diye duyurdu; 287 görüntülenme ve 4 beğeni aldı. @ekrem_imamoglu ve @CBAdayOfisi etiketleri, destek mesajlarını çoğalttı. Muhalif hesaplar, "Yargı şeffaflığı engelleniyor" derken, iktidar yanlıları "Mahkeme rezaleti" diye veryansın etti. Bianet ve Diken gibi siteler, soruşturmayı "jet hızıyla" diye nitelendirdi; Tele1, "Görüntülerin kamuoyuna servis edilmesi suç" başlığıyla haber yaptı. Bu tartışmalar, İmamoğlu'nun zayıf görüntüsünü merkeze aldı; destekçileri "Tutukluluk zulmü" diye haykırdı.
Bu olay, İmamoğlu'nun diğer davalarını da gölgeliyor. "Sahte diploma" davası, 23 Mart'tan beri Silivri'de sürüyor; bir sonraki duruşma 16 Temmuz'da. Akın Gürlek davası, 16 Haziran'da ertelenmişti. BBC Türkçe, İmamoğlu hakkında birden fazla soruşturma ve dava olduğunu hatırlattı; para sayma, sahtecilik ve tehdit iddiaları arasında. İmamoğlu'nun eşi Dilek ve oğlu Selim'in duruşmalardaki varlığı, ailevi boyutu vurguluyor. CHP tabanı, bu soruşturmayı "siyasi cadı avı" diye görüyor; lider Özgür Özel, sessiz kaldı ama kulislerde "yargı baskısı" konuşuluyor.
Gelecekte, soruşturma görüntü kaydedenleri bulursa, hapis cezaları gündeme gelebilir; bu, izleyicileri caydırır ve şeffaflık tartışmasını alevlendirir. Eğer iptal olursa, muhalefet zaferi ilan eder. İmamoğlu'nun 16 Temmuz duruşması, yeni bir dönüm noktası; tutukluluğu uzarsa, CHP'nin cumhurbaşkanlığı stratejisi sarsılır. Saral'ın Adalet Bakanı'na çağrısı, hükümetin hamlesini hızlandırabilir; muhalefet, AİHM'e başvurmayı planlıyor. Bu skandal, yargının tarafsızlığını test ediyor; Silivri'nin kapıları, Türkiye'nin geleceğini bekliyor. Fırtına dinmedi; yeni gelişmeler, heyecanı katlayacak.