Ankara'nın kalbi Tandoğan Meydanı'nda bugün bir devrim rüzgarı esti, yüzbinler adeta bir volkan gibi patladı. Siyasi gerilimlerin zirveye tırmandığı bu günlerde, Cumhuriyet Halk Partisi'nin çağrısıyla toplanan kalabalık, sadece bir miting değil, bir isyanın simgesi oldu. Peki, bu coşku yarınki davayı nasıl etkileyecek ve muhalefetin kaderi ne olacak? Derinlere inelim, çünkü bu meydan, Türkiye'nin geleceğinin nabzını tutuyor ve sırlar bir bir açığa çıkıyor.
Miting, saat 17:00'de Güvenpark'ta CHP Gençlik Kolları'nın yürüyüşüyle start aldı; Çankaya Belediye Başkanı Hüseyin Can Güner, Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın, Parti Meclisi üyesi Berkay Gezgin ve yüzlerce genç, pankartlarla sokaklara döküldü. "Vesayet değil siyaset", "Eğitimle yüksel, devrimle özgürleş" sloganları, tutuklu belediye başkanlarının fotoğraflarıyla süslenmiş afişler – "Yok öyle umutları yitirip savrulmak. Unutma aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak" – ve Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ile Özgür Çelik'in resimlerinin yer aldığı "Yaşamak direnmektir" pankartı, kalabalığı ateşledi. Yürüyüş, "Cumhurbaşkanı İmamoğlu", "Hak hukuk adalet", "İsyan devrim özgürlük", "Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz", "Kayyumlar gidecek, biz kalacağız" haykırışlarıyla Tandoğan'a ulaştı. Halkın Kurtuluş Partisi ve DİSK Genel-İş Sendikası da destek verdi; polis barikatı kurduysa da, gençler omuz omuza vererek bariyerleri aştı – bu an, sosyal medyada binlerce kez paylaşıldı, "Demokrasi barikatı yıkıldı" yorumları yağdı.
Tandoğan Meydanı, yüzbinlerin akınıyla dolup taştı; Türk bayrakları dalgalanan ellerde, 81 il başkanı tribünlerde yerini aldı. Miting, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'nun mektubunun okunmasıyla zirveye çıktı; İmamoğlu, Silivri'den seslenerek, "Halk iradesi susturulamaz, bu dava demokrasiye darbedir" dedi ve kalabalık alkış tufanına boğuldu. Katılımcılar, davanın önemini vurgulayan mesajlara coşkuyla eşlik etti; havadan çekilen görüntüler, meydanın taş taş doluluğunu gösterdi, bazı tahminlere göre 100 bini aşan kalabalık, Ankara'yı sarstı. Gençler, "Özgürlük için buradayız" diye bağırırken, aileler çocuklarıyla katılmıştı; bir anne, "Çocuklarımız için adalet istiyoruz" diye haykırdı. Bu görüntü, 2017 Anayasa referandumundaki sandık nöbetlerini andırıyordu – o dönem de muhalefet sokaklara dökülmüş, irade gaspına karşı direnmişti.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, kürsüye çıkarak yüzbinlere seslendi: "Bugünkü en büyük mitingimiz olması nedeniyle belki daha önce bir iki defa toplandık ama fırsat bulamamıştım. 2019’dan 2024’e kadar Ankara halkıyla birlikte çalışarak, hep beraber yöneterek, şeffaf yöneterek, katılımcı bir yönetim anlayışıyla beş yıl boyunca hizmet ettik. Yaptığımız belediyecilik doğru bir belediyecilikti. Unutulan halkçı belediyeciliği yeniden tesis ettik ve her tarafa adalet getirdik ve beş yılın sonunda bütün engellemelere rağmen Ankara’da oylarımızı yüzde 60’a, 3 olan belediye sayımızı da 16’ya çıkarttık. Ve mecliste de çoğunluğumuzu sağladık. Dolayısıyla yapılan engellemelere Türk halkının, Türk milletinin nasıl cevap verdiğinin örneği Ankara oldu." Yavaş, eski dönemi ima ederek, "Ankara'da eski döneme ait bazı yolsuzluk dosyaları verdik. Bugüne kadar hiçbiri tutuklanmadı. Hakkında iki kitap dolusu yolsuzluk dosyası yazılan belediye başkanı hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Ailece Ankara'ya çökmüşler!" diye ekledi. Bu sözler, Melih Gökçek dönemini hatırlatarak alkış aldı; Yavaş, "Bunu neden söylüyorum? Şimdi hem Cumhuriyet Halk Partisi’nin hem Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin, muhalefet belediyelerinin engellenmesinin sonu da en erken zamanda yapılacak seçimde mutlaka aynısı olacak. Hem mecliste muhalefet çoğunluğu sağlayacak hem de inşallah herkesin adaletinden güven duyduğu, sokaklarda özgürce gezdiği, gece kapısı üçte çalındığı zaman 'Herhâlde sütçü geldi' düşüncesinden başka hiçbir düşünceye sahip olmadığı güzel günlere hep beraber erişeceğiz inşallah." diye umut aşıladı. Tutuklu belediye başkanları için, "İstediğimiz adalet. Başta Ekrem Başkan olmak üzere belediye başkanlarımız tutuklu. İddianameler halen hazırlanmadı. Bazı tutuklulukları anlamak mümkün değil. Çünkü tutukluluk istisna, tutuksuz yargılanma olması gereken şeydir. Hukukun genel kuralı budur. Bunlar tersine işliyor şu anda. Yine rahatsız olan belediye başkanlarımız var. Murat Çalık, Muhittin Başkan dahil bunun adı artık eziyetten başka bir şey değildir. Bu devlete biz evet bu devlete biz anayasayla bazı yetkiler verdik. Ancak tutuklanan bir kimse, belediye başkanı değil ne olursa olsun onun sağlığı, hayatı artık adalete emanettir. Dolayısıyla öncelikli olarak derhâl hepsinin tahliye edilmesi ve duruşmalarının da şeffaf bir şekilde yapılmasını talep ediyoruz." diyerek öfkesini dile getirdi.
Özgür Özel, kürsüye çıkarken meydan "Özgür Özel" tezahüratlarıyla inledi; CHP Genel Başkanı, "Erdoğan, Tandoğan'ı hiç böyle gördün mü?" diye başlayarak Erdoğan'a meydan okudu: "Serbest seçimler için eylemdeyiz. Türkiye’yi bu duruma getirenler, en zengin %20’ye servetin %90’ını, kalan yüzde 80’e yalnızca %10’unu layık görüyor." Özel, kayyum atamalarını eleştirerek, "Milletin vermediğini hileyle almak, milletin vermediğini zorla almak, tehditle almak darbecilerin işidir. Türkiye’ye demokrasiyi getiren parti, senin gibi darbeciye, senin gibi cuntacıya meydan okuyor. Hodri meydan!" dedi. İstanbul İl Başkanlığı'na kayyum atamasını detaylandırdı: "Her fırsatta, bir meczup, bir yalancı bulup, bir iftirayla partimize saldırdılar. Asli hukuk mahkemelerinin sayın hakimleri İstanbul’dakiler kanun açık görevsizlik kararı verdiler, Ankara’ya yolladılar. Burada açılanlar oradan gelenlerle birleştiler. Buradaki mahkemeler normal sürecinde işledi. Kayyım talepleri, bütün mahkemeler reddetti. Dediler ki, seçimle gelene kayyım olmaz, baştan tedbir olmaz. Ama nihayet, dokuz kapıdan kovulanlar maalesef onuncusunu buldular: İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde birini buldular. Kim o biri? Kim o biri, söyleyeyim. Beş yıl boyunca eşi İstanbul Büyükşehir AK Parti’deyken, İstanbul Büyükşehir’de avukat olarak çalışan; kendisi AK Parti referansıyla Karahanlılar Genel Müdürlüğü’nün avukatlığına giren; Ulaştırma Bakanlığı’nın davalarını alan, AK Parti kimliği ve rozeti taşıyan birisi açılan sınava girdi. Biri değil, ikisi birden. Sınavı da mülakatı da geçti. Karı-koca hakim yapıldılar. Avukatlar, avukatlıktan hakimliğe geçerse 5 yıl o ilde görev yapamazlar. Hemen İstanbul Gaziosmanpaşa’ya karı-koca atandılar. 3-4 yıl orada durup sonra Malkara’ya gittiler. 3. bölge olacak Malkara’da en az 4 yıl durması gerekirken, hemen İstanbul’a geri getirildiler, uygun mahkemeye yerleştirildiler. Nisanda belli oldu; ağustos sonunda nöbetçi mahkeme 45. Asliye Hukuk oldu. Onun gününü beklediler. Talimatı almış bir avukat, gününde başvurdu. Talimatı almış bir mahkeme. Normalde o davayı Ankara’ya gönderecekken, orada kabul etti. Adli tatil dönüşü ilk gün işlemini yaptı ve İstanbul il başkanlığına kayyum atadılar." Özel, "Şimdi Recep Tayyip Erdoğan; 'CHP’li şikayet edilen CHP’li, Benimle ilgim var' diyor ya, söyleyelim: Şikayeti hazırlayan senin adliye koridorlarındaki Aktoroslar, çetenin hazırlığı yapan yargı kolları, başkanın bulduğunuz işbirlikçi, mahkeme eski üyesi ve atadığınız kayyumu, valilik emriyle, polis eliyle baba evine sokmaya çalışıyorsunuz. Biz kimseyi sokağa çağırmadık. Biz herkesi baba evine sahip çıkmaya çağırdık. Siz baba evinin önünü kapattınız. Atatürk’ün evlatlarını sokakta bıraktınız. Buradan açıkça Recep Tayyip Erdoğan’a söylüyorum: Onun mürekkebinden dökülen, İçişleri Bakanı’nın müsveddesine söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi’nin baba evine kimse el uzatamaz. O uzanan elleri biz değil, baba evinin gerçek sahipleri pişman eder. Pişman olursunuz." diye haykırdı. "Kendileri demokrasiden nasibini almamış birileri. Siyasi parti nedir bilmeyen birileri, bir siyasi partinin İstanbul İl Başkanlığı’nı 5 bin polisle çeviriyorlar. Taşıdık, 'Öteye gidin' diyoruz, işlemi yapmıyorlar. Milleti partimize sokmuyorlar. Demokratik yarışı kazanamadıkları için darbeciliğe girişiyorlar. Ama buradan açıkça söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi kolay lokma değildir. Cumhuriyet Halk Partisi herhangi bir parti değildir. Cumhuriyet Halk Partisi sizin gibi konjonktürün değil, tarihin, milli mücadelenin partisidir. Türk Milleti’nin partisidir." sözleriyle meydanı coşturdu. Miting, 12 Dev Adam marşıyla sona erdi; Özel, "Milyonlar toplandı, 12 Dev Adam için bir olduk. Yürüyelim arkadaşlar" dedi.
Bu miting, CHP'nin 2023 kurultayındaki değişimle başlayan iç dinamiklerin bir yansıması. 4-5 Kasım 2023'te Özgür Özel'in Kemal Kılıçdaroğlu'nu devirmesi, partiyi yenilemiş ama davaları tetiklemişti. 31 Mart 2024 yerel seçimlerindeki zafer –Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyükşehirleri almak– iktidarı sarsmış, ama hemen ardından İmamoğlu'nun tutuklanması, kayyum atamaları ve İstanbul kongresi iptaliyle muhalefet köşeye sıkışmıştı. Tandoğan, bu zincirin bir parçası: 10 Eylül'de duyurulan miting, Adnan Beker'in "Vesayet değil siyaset! Kayyıma, darbeye HAYIR" çağrısıyla başlamış, Murat Emir ve Mustafa Sarıgül gibi vekiller sokak sokak dolaşmıştı. Gençlik Kolları'nın barikat aşması, Gezi Parkı'nı andırdı; polis müdahalesi biber gazıyla sertleşse de, kalabalık dağılmadı. BBC'ye göre, miting "serbest seçimler için eylem" olarak nitelendi; Evrensel, "Tarihi kalabalık" dedi. X'te #TandoganMitingi trend oldu, havadan görüntüler 50 bini aşkın izlendi; bazı tweet'ler, "Polise saldırıyla başladı" diye eleştirdi, ama çoğunluk "Millet büyüktür" diye kutladı.
Mitingin yankıları ülke çapında hissediliyor; İzmir ve İstanbul’da benzer etkinlikler planlanıyor, gençler üniversiteleri dolaşıyor. Barikat olayı, polis şiddetini gündeme getirdi; videolarda gençlerin "Hak hukuk adalet" diye bağırırken gaz yediği görülüyor, uluslararası medyada yer aldı. Gelecekte, yarınki dava erteleme çıkarsa –Rasim Ozan Kütahyalı'nın tahmini gibi– CHP toparlanır, 21 Eylül olağanüstü kurultayı toplanır; ama iptal olursa sokaklar dolar, Kılıçdaroğlu döner ve iç savaş çıkar. Özel'in "Hodri meydan" çağrısı, Erdoğan'ı sandığa zorlayabilir; anketler CHP'yi %30,9'la önde gösteriyor. Bu miting, bir uyanış: Türkiye, ya demokrasiyle kalkınır ya da kaosa yuvarlanır. Tandoğan'ın ateşi, milyonları sandığa çağırıyor – sessizlik lüks değil, mücadele zorunluluk.