Türkiye’nin dar sokaklarında, tezgahların başında yorulan esnaflar, son günlerde umutla birbirine bakıyor. Kahvehanelerde çaylar soğurken, masalarda bir konu dönüp duruyor: Erken emeklilik. 22 Eylül 2025 akşamı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın açıklamalarıyla bu umut bir adım daha yaklaştı. Bakanlık koridorlarından sızan haberler, Bağ-Kur’luların yüzünü güldürecek bir düzenlemenin kapıda olduğunu fısıldıyor. Ama bu müjde, sandığımız kadar basit mi? Yoksa içinde beklenmedik sürprizler mi barındırıyor? Esnafın yıllardır hayalini kurduğu 20 yıllık emeklilik, gerçekten gerçek olabilir mi?
Bakan Işıkhan, düzenlemeyle ilgili çarpıcı detayları paylaştı. Prim gün sayısının 9 binden 7 bin 200’e düşürülmesi, Bağ-Kur’lu esnafa 25 yıl yerine 20 yılda emeklilik hakkı tanıyacak. Bu, yıllardır SSK’lılarla aralarındaki adaletsizliği giderme vaadi demek. Işıkhan, “Sayın Cumhurbaşkanımızın seçim vaadi olan bu düzenleme bizim için emir niteliğinde. Maliye Bakanlığı ile birlikte çalışıyoruz. 2028 yılından önce bu müjdeyi esnafımıza vermek istiyoruz” dedi. Sözler, esnafın kulaklarına bal gibi geldi – ama tarih 2028’e kadar uzayınca, bazıları “Bu müjde biraz geç gelmez mi?” diye sormadan edemedi. Bakan, çalışmalara başlandığını vurgularken, bu sürecin aceleye getirilmeyeceğini de ima etti.
Peki, bu düzenleme kimleri kapsayacak? İşte burada işler karışıyor. Işıkhan, kapsamın netleştirilmesi gerektiğini belirtti: “Küçük esnaf mı, tüm Bağ-Kur’lular mı dahil olacak? Bu değerlendirmeyi yapmamız gerekiyor.” Bu soru, esnaf arasında hararetli tartışmalara yol açtı. Küçük bakkalından büyük tüccarına kadar herkes, “Beni de kapsayacak mı?” diye düşünüyor. Bakanın bu belirsizliği, düzenlemenin detaylarının henüz oturmadığını gösteriyor. Esnafın bir kısmı umutlu, bir kısmı ise “Yine bizi unuturlar” diye endişeli. Bu belirsizlik, sürecin nasıl şekilleneceğini merakla bekletiyor – küçük esnaf mı öncelikli olacak, yoksa geniş bir kapsama mı gidilecek?
2026’da somut bir adım bekleniyor. Bakan Işıkhan, Ensonhaber’e verdiği demeçte, prim ödeme konusunda Bağ-Kur’luların zorlandığını ve tahsilat oranlarının SSK’ya göre düşük olduğunu dile getirdi. “2026’nın ilk ya da ikinci çeyreğinde netleşmesini hedefliyoruz” diyerek bir takvim sundu. Bu, esnaf için bir ışık – ama aynı zamanda, iki yıl daha beklemek zorunda kalacakları anlamına geliyor. Bağ-Kur’luların prim borçları, yıllardır bir kangren gibi büyüyordu; tahsilatın düşük olması, sistemin sürdürülebilirliğini sorgulatıyor. Işıkhan’ın bu itirafı, düzenlemenin sadece erken emeklilikle sınırlı kalmayabileceğini, belki de prim sisteminde köklü bir değişim yapılabileceğini düşündürüyor.
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, geçtiğimiz aylarda bu konuya dikkat çekmişti. Prim günlerini doldurup emeklilik için yaşı bekleyen esnafın sadece sağlık primi ödemesi gerektiğini savunarak, düzenlemenin bir an önce hayata geçirilmesi çağrısında bulunmuştu. Palandöken’in sesi, esnafın yıllardır dile getirdiği bir çığlık – SSK’lılarla aralarındaki 5 yıllık fark, birçok Bağ-Kur’luyu zor durumda bırakıyor. Mevcut sistemde, SSK’lılar 7 bin 200 gün primle emekli olabiliyorken, Bağ-Kur’lular 9 bin gün şartıyla 25 yıl çalışmak zorunda. Bu fark, esnafların bir kısmını SSK’ya geçmeye itti – ama bu da ayrı bir bürokratik çile. Palandöken’in çağrısı, Işıkhan’ın açıklamalarıyla birleşince, umutlar yeniden yeşerdi.
Geçmişe bakıldığında, Bağ-Kur’luların emeklilik mücadelesi uzun bir hikaye. 2008’deki reformlarla prim günleri artırılmış, esnafın yükü ağırlaşmıştı. Son yıllarda, ekonomik krizler prim ödemelerini daha da zorlaştırdı – birçok esnaf, borç batağında boğuldu. 2023 seçimlerinde verilen erken emeklilik vaadi, bu yükü hafifletme sözüydü. Şimdi, 2025’te bu vaadin hayata geçirilmesi için düğmeye basıldı – ama 2028 hedefi, esnafı biraz sabırsızlandırdı. 2026’da netleşecek bir takvim, bu sabrın karşılığı olabilir mi? Yoksa seçim öncesi verilen sözler, yine ertelenen hayallere mi dönüşecek?
Bu düzenleme, Türkiye’nin sosyal güvenlik sisteminde bir dönüm noktası olabilir. Eğer 7 bin 200 gün şartı kabul edilirse, yaklaşık 2 milyon Bağ-Kur’lu esnaf erken emekliliğe kavuşabilir. Ama maliyeti kim ödeyecek? Maliye Bakanlığı ile yapılan çalışmalar, bu yükü nasıl dağıtacak? Işıkhan’ın “emir niteliğinde” vurgusu, siyasi bir baskıyı da yansıtıyor – seçim vaatlerinin tutulması, iktidar için kritik. Esnafın tahsilat zorluğu, sistemin yeniden yapılandırılmasını gerektiriyor olabilir. Belki prim indirimi, belki taksitlendirme – bu detaylar, 2026’da netleşecek.
Esnafın tepkileri şimdiden kendini göstermeye başladı. Ankara’daki küçük dükkan sahipleri, “20 yıl yeter bize, 25 yıl fazla” derken, İstanbul’daki tüccarlar “Kapsam geniş olsun” diye ses yükseltiyor. TESK’in baskısı, bu sürecin hızlanmasını sağlayabilir – Palandöken’in “Artık hayata geçmeli” sözleri, esnafın ortak talebi. Ama SSK ile Bağ-Kur arasındaki farkın kapanması, uzun vadede sistemin dengesini nasıl etkileyecek? Emeklilik fonları zorlanabilir, bütçe açıkları artabilir. Bu, sadece esnafı değil, tüm ülkeyi ilgilendiren bir mesele.
2026, bu hikayenin dönüm noktası olacak. İlk veya ikinci çeyrekte netleşecek düzenleme, esnafın kaderini değiştirebilir. Işıkhan’ın 2028 hedefi, bir umut ışığı – ama 2026’da somut adım atılmazsa, esnafın sabrı taşabilir. Palandöken’in çağrısı, bu süreci hızlandırmak için bir kaldıraç olabilir. SSK ile eşitlenme, adalet arayışının bir zaferi olacak – ama maliyeti, kimlerin sırtına binecek? Küçük esnaf mı avantaja koşacak, yoksa tüm Bağ-Kur’lular mı bu pastadan pay alacak?
Türkiye, bu müjdeyi beklerken, esnafın gözü kulağı Ankara’da. 20 yıllık emeklilik hayali, 2026’da şekillenecek. Işıkhan’ın sözleri umut vaat ediyor, ama belirsizlikler devam ediyor. Prim günleri düşerse, esnaf nefes alacak – ama sistemin dönüşümü, herkesi etkileyecek. Bu, sadece bir düzenleme değil; yılların adaletsizliğini düzeltme çabası. Ve şimdi, hep birlikte bu sonbaharda bekleyiş içindeyiz – 2026’da neler olacak, kimse tam bilmiyor.