Bakan’dan Esnafa Erken Emeklilik Müjdesi
Bakan’dan Esnafa Erken Emeklilik Müjdesi
İçeriği Görüntüle

Dünya piyasaları, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) uzun süredir beklenen faiz kararının ardından büyük bir sarsıntı yaşadı. Fed, beklentiler doğrultusunda 25 baz puanlık bir faiz indirimine gitse de, bu kararın ardındaki siyasi gerilimler ve jeopolitik riskler, küresel yatırımcıları güvenli limanlara doğru itiyor. Özellikle altın ve dolar/TL kurundaki hareketlilik, önümüzdeki döneme dair büyük bir ekonomik fırtınanın habercisi olarak yorumlanıyor. Ekonomist Selçuk Geçer’in dikkat çektiği üzere, kritik teknik noktalar aşıldı ve bu durum, artık geri dönüşü olmayan bir yükseliş trendini işaret ediyor.

Bu dramatik yükselişin merkezinde, Fed’in bağımsızlığının tehlikeye girmesi yatıyor. Selçuk Geçer, bu durumun küresel güveni sarstığını belirtiyor. Geçtiğimiz günlerde Fed toplantısında Trump’ın içeriye soktuğu yeni bir üye, 25 baz puan yerine 50 baz puanlık daha sert bir faiz indirimi olması gerektiğini dile getirdi. Geçer’e göre bu, Fed’in bağımsızlığının ufak ufak törpülenmeye başladığını gösteriyor. Bu tartışmaların en önemli odak noktası ise Trump ile Fed guvernörlerinden olan Liza Cook arasındaki kavga ve Cook'un federal mahkeme kararıyla görevine iade edilmesi süreciydi. Gelecekte Trump tarafından atanacak her üyenin faiz indirimlerinin aşırılığını istemeye başlayacağını söyleyen Geçer, 2026 Mayıs ayı itibarıyla çok daha sert faiz indirimlerinin kapıda olduğunu vurguluyor.

Faiz indirimlerinin hızlanması beklentisiyle birlikte, dolar dünyada değer kaybederken, altının ve gümüş gibi diğer değerli madenlerin değer kazanması kaçınılmaz hale geliyor. Altına olan küresel talep her geçen gün artış gösteriyor. Merkez bankaları rezervlerini artırıyor, özellikle Trump-Putin ve Trump-Çin arasındaki gerilimler, merkez bankalarını altın stoklamaya itiyor ve dolara olan güven azalıyor. Eğer Fed'in bağımsızlığı tamamen tehlikeye girerse, sadece Rusya değil, Avrupa Merkez Bankaları bile dolar rezervlerini azaltıp altın rezervlerini çoğaltmaya başlayacak. Perakende tarafında, ETF’ler ve fonlar tarafından da altına olan talep yükselişini sürdürüyor.

Dolar Ve Altın

Altının ons fiyatında kritik noktaların aşıldığı bildiriliyor. Selçuk Geçer, 3500 doların çok kritik bir seviye olduğunu ve bu noktanın kırılmasıyla birlikte 3600-3700 seviyelerinin zorlanmaya başladığını ifade ediyor. Hatta altın kısa bir süreliğine 3700 doların üzerine fırlasa da, şimdilik 3650 dolar seviyesine hafif bir düzeltme yaptı. Ancak bu geri çekilmenin kalıcı olmadığını belirten Geçer, ons altının çok yakın bir zaman içerisinde 4000 doları kıracağını düşünüyor. 4000 dolar kırıldığında ise hareketin daha sert olacağını, ardından 4500 dolar seviyelerinin ve hatta 5000 doların konuşulmaya başlanacağını ekliyor. Bu koşullar dahilinde altının onsunun 2026’da 5000 dolar seviyelerini çok rahat görebileceği öngörülüyor. Geçtiğimiz günlerde Deutsche Bank beklentisini 3700 dolardan 4000 dolara yükseltmişti. Goldman Sachs da daha önce 4000 doların üzerinde bir altın fiyatı beklediğini ve 5000 doların bile şaşırtmayacağını açıklamıştı. Geçer’e göre, altın fiyatlarının yükselmesi için gerekli tüm sebepler masada durmaya devam ediyor.

Peki, Türkiye ekonomisinde neler oluyor? Selçuk Geçer, Türkiye tarafına dönüldüğünde reel sektörün artık "bas bağırdığını" ve çığlıklar attığını belirtiyor; yolun sonuna yavaş yavaş yaklaşıldığı uyarısını yapıyor. Hükümet kanadından her şey yolunda açıklamaları gelse de, gerçek veriler reel sektörün büyük bir sıkıntı içinde olduğunu ortaya koyuyor. İstanbul Sanayi Odası Başkanı’nın açıklamasına göre, ilk 500 sanayi şirketinin 152 adedi 2024’te zarar etti. Tekstilciler cirolarını ve kârlılıklarını hızla kaybettiklerini ve işçi çıkarmak zorunda kaldıklarını belirtiyor. Birleşmiş Markalar Derneği ise cirolarının TÜİK’in açıkladığı enflasyondan çok daha düşük olduğunu, dolayısıyla aslında para kaybettiklerini ifade ediyor. İstihdam verilerine bakıldığında da sanayide ücretli çalışan sayısının azalırken, inşaat sektöründe artması, sanayinin hızla işçi çıkarttığını gösteriyor.

Vatandaşın umudu tamamen tükenmiş durumda. Yapılan anketler, siyasi görüşü ne olursa olsun (AK Parti ve MHP seçmenlerinin bile %60'tan fazlası) ekonominin iyiye gittiğini düşünmediğini gösteriyor. Bu ekonomik sıkıntılar, reel sektörün ya dükkanına kilit vurmasına, ya başka ülkelere taşınmasına ya da işçi çıkartmak zorunda kalmasına neden oluyor. Tüm bunlar Türkiye ekonomisinin kırılganlığını artırıyor.

Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu her geçen gün artmaya devam ediyor ve finans sektörünün borcu da yükseliyor. Kısa vadeli dış borç 223 milyar dolara ulaşmış durumda. Merkez Bankası’nın swap hariç net rezervlerinin ise 51 milyar dolar civarında seyrettiği göz önüne alındığında, bu borcun tek başına finanse edilmesi neredeyse imkansız görünüyor. Selçuk Geçer, yabancı yatırımcıların şu anda yüksek faizi kullanarak TL faizini döviz faizi gibi kullandıklarını ve Türkiye'nin kaymağını yediklerini belirtiyor. Ancak altın ve gümüş gibi döviz bazında başka fırsatlar oluşmaya başladığında, bu yabancılar kur üzerindeki tutucu baskılarını kaldıracaklar.

Geçer’e göre, batan reel sektörü, ihracatçıyı ve turizmciyi kurtarmak için kurun er ya da geç serbest bırakılması bir zorunluluk haline geldi. Mevcut baskılama politikasına rağmen, kurun önümüzdeki dönemde gerçek değerine koşacağını ifade eden Selçuk Geçer, riskler dahilinde kurun değerinin 100-120 liralara kadar çıktığını, ancak sadece enflasyona göre yapılan iyi koşullar dahilindeki hesabın bile doların bugün itibarıyla 80 lira olması gerektiğini gösterdiğini iddia ediyor. Geçer, yarın öbür gün kuru 80 liranın üzerinde göreceğimiz konusunda kesin bir uyarıda bulunuyor.

Bu iki kritik rakam bir araya geldiğinde ortaya çıkan sonuç ise çok çarpıcı. Selçuk Geçer, ons altının 5000 doları, doların ise 80 TL’yi görmesi durumunda Türkiye’de gram altının fiyatının 10.000 liranın üzerine, hatta 12.000 lira civarına çıkacağını tahmin ediyor. Bu kaçınılmaz senaryonun bir yıl içerisinde gerçekleşeceğini belirten Geçer, kurun mevcut seviyede tutulmaya devam etmesinin Türkiye ekonomisine çok daha büyük riskler yüklediğini dile getiriyor. Geçer, geçmişte 140 liralık gram altın konuşulurken 500 lirayı, 1000 lirayı ve ardından 2000, 3000, 4000 liralık seviyeleri işaret ettiğinde de eleştirilere maruz kaldığını, ancak tüm bu tahminlerin gerçekleştiğini hatırlatarak, ekonomik ortamın iyi okunması gerektiğini vurguluyor.

Altın dışındaki değerli madenlere bakıldığında ise gümüşün altına göre daha az primlendiği ve hala gidecek çok yolu olduğu, bu nedenle gümüşün altından daha yüksek bir getiri sağlayabileceği belirtiliyor. Kripto piyasasında ise Bitcoin, 116.000 dolar seviyelerinde tutunmaya devam ediyor. Selçuk Geçer, özellikle Mayıs ayından sonra Fed’in faiz indirim sürecinin daha da agresifleşmesiyle birlikte hem kripto paraların hem de hisse senetlerinin sert yükselişler göreceğini ifade ediyor. Yerli bir kripto borsası olan Bit Hero'da 7/24 kripto para alım satımının yapılabildiği ve hatta kullanıcıların Hero puanlarla çeşitli hediyeler kazanma avantajlarına sahip olduğu da sunulan bilgiler arasında yer alıyor.

Tüm bu gelişmeler kısa vade için hayırlı görünse de, Selçuk Geçer orta ve uzun vade için dünyanın emin adımlarla büyük bir buhrana doğru ilerlediği konusunda son uyarısını yapıyor. Geçer, bu durumun sonunun 1928 sonrası yaşanan buhran ve 1938 sonrası gerçekleşen Dünya Savaşı gibi olmamasını umduğunu dile getiriyor.