Para piyasalarının nabzı, son günlerde adeta bir gerilim filmi gibi atıyor. Borsalar inip çıkıyor, yatırımcılar ekranlara kilitlenmiş, kahve fincanları birer birer boşalıyor. Her sabah gazeteleri açtığımızda, yeni bir sürprizle karşılaşıyoruz – bir gün altın parlıyor, ertesi gün euro zıplıyor. Ama bu dalgalanmaların altında yatan gerçek, sadece rakamlar değil; bir ülkenin kaderini belirleyen büyük bir oyun. Peki, bu oyunda biz nerede duruyoruz? Ve doların bu çılgın dansı, bizi nereye sürükleyecek? Herkesin aklında aynı soru dönüp dururken, cevaplar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.

2026 İçin Kritik Sinyaller: Altın Fiyatları FED ve Trump Etkisiyle Rekor Kırıyor
2026 İçin Kritik Sinyaller: Altın Fiyatları FED ve Trump Etkisiyle Rekor Kırıyor
İçeriği Görüntüle

Haftanın ikinci işlem gününde, dolar/TL kuru güne 41,45 seviyesinden başladı ve hızla yükselerek rekorunu tazeledi. Bu, sadece bir sayı değil; Türkiye ekonomisinin nabzını tutan bir işaret. Öte yandan, küresel sahnede işler bambaşka – ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell'ın bugün yapacağı konuşma, yatırımcıları faiz indirimi mesajlarına kilitledi. Beklentiler o kadar yüksek ki, dolar endeksi 97,82 seviyesinden yüzde 0,48 değer kaybıyla 97,35'e geriledi. Altının ons fiyatı ise rekor kırdı, çünkü herkes Fed'den daha agresif bir indirim umuyor. Bu çelişki, akıllara durgunluk veriyor: Dünya doları terk ederken, biz neden sarılıyoruz ona?

Euro/TL de bu fırtınadan nasibini aldı. Euronun değer kaybıyla birlikte 48,92 seviyesine geriledi – bu, euro yatırımcılarını üzen bir gelişme. Doların İsviçre frangı karşısında yüzde 0,19 düşerek 0,794'e inmesi, üç günlük yükseliş serisini sonlandırdı. Euro ise dolara karşı toparlanmaya çalışarak yüzde 0,23 artışla 1,1771'e yükseldi. ABD dolar endeksi, son üç seansta kazandığı kazançları geri vererek yüzde 0,34 azaldı ve 97,435 seviyesinde seyretti. İsveç kronu, merkez bankası toplantısı öncesi dolar karşısında yüzde 0,57 değer kazanarak 9,373'e çıktı. Japon yeni karşısında dolar ise yüzde 0,05 gerileyerek 147,87'ye indi – bu, ikinci işlem gününde üst üste düşüş anlamına geliyor.

Bu küresel dalgalanma, Türkiye'yi nasıl etkiliyor? Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne konser operasyonu gibi siyasi belirsizlikler, piyasaları iyice germiş durumda. Dolar/TL'nin 41,45'ten başlaması, sadece bir başlangıç – uzmanlar, Powell'ın sözlerinin etkisiyle kurun daha da yükselebileceğini söylüyor. Fed'in faiz indirimi sinyalleri, doları zayıflatırken, bizim piyasamızda enflasyon korkusu ve siyasi riskler devrede. Hatırlayın, yaz sonundaki benzer bir Fed toplantısı sonrası kur 40'ı aşmıştı – şimdi, o seviye aşıldı bile. Bu rekor, ekonomistleri ikiye böldü; kimisi "Dönüşü olmayan bir yol" derken, kimisi "Geçici bir sıçrama" diyor.

Doların dünya genelindeki bu zayıflığı, sadece Fed'le sınırlı değil. İsviçre frangı gibi güvenli liman para birimleri, yatırımcıları çekiyor – doların 0,794'e gerilemesi, Avrupa'da bir toparlanma sinyali. Euro'nun 1,1771'e yükselmesi, ECB'nin politikalarına güveni gösteriyor. Ama Japonya'da yeni'nin gücü, Asya piyasalarını sallıyor – 147,87 seviyesi, Tokyo'da borsa yükselişini tetikledi. İsveç kronu'nun 9,373'e çıkması ise, Kuzey Avrupa'da iyimserlik dalgası yaratıyor. Bu tablo, doların hegemonyasının yavaş yavaş eridiğini fısıldıyor – ama Türkiye'de durum tersine dönmüş.

Siyasi belirsizlikler, bu rekorun arkasındaki itici güç. Ankara Büyükşehir Belediyesi operasyonu, yatırımcıları tedirgin etti – konserler, ihaleler, her şey şüphe altında. Bu, sadece bir belediye meselesi değil; genel bir güven erozyonu. Dolar/TL'nin 41,45'ten açılması, o operasyonun ertesi günü – tesadüf mü, yoksa piyasanın tepkisi mi? Uzmanlar, bu tür olayların kuru yukarı ittiğini söylüyor; 2023'teki benzer bir skandalda kur 5 günde %3 yükselmişti. Şimdi, Powell'ın konuşmasıyla birleşince, rekorlar peş peşe geliyor.

Gelecek ne getirecek? Powell'ın sözleri, doları daha da zayıflatırsa, küresel endeks 97'nin altına inebilir – ama bizde kur 42'yi zorlayabilir. Altının ons rekoru, ons başına 2 bin 500 dolara yaklaşıyor; yatırımcılar altına hücum ederken, bizim piyasamızda altın gramı da yükseliyor. Euro/TL'nin 48,92'ye gerilemesi, AB ile ticaret yapanları rahatlatıyor – ama doların gücü, ithalatı pahalılaştırıyor. Bu çelişki, ekonomiyi bir ikileme sokuyor: İhracatçı kazanıyor, ithalatçı kaybediyor.

Türkiye ekonomisi, bu dalgalanmalara alışkın – ama her seferinde yara alıyor. Doların küresel düşüşü, Fed'in yumuşak politikasından kaynaklanıyor; faiz indirimi beklentisi, endeksi eritiyor. Ama bizde enflasyon %70'lerde gezerken, kur rekor tazeliyor. Siyasi riskler, yabancı sermayeyi kaçırıyor – o operasyon, tam da bu riski artırdı. Gelecek haftalarda, kur 41,50-42 bandında seyredebilir; Powell'ın tonu sertleşirse, küresel dolar toparlanır, bizdekini frenler.

Bu rekor, sadece bir sayı değil; bir uyarı. Dolar/TL 41,45'teyken, vatandaşın cebi eriyor – benzin, ekmek, her şey zamlanıyor. Küresel zayıflık, bizim gücümüzü artırıyor – ama bu güç, bir tuzak mı? Uzmanlar, "Kur baskısı, rezervleri eritir" diyor. Powell'ın konuşması, bugünün dönüm noktası – indirim sinyali gelirse, altın parlar, dolar solar. Ama Türkiye'de, siyasi fırtına devam ederse, rekorlar sürer.

Piyasalar, nefesini tutmuş bekliyor. Dolar endeksi 97,35'te sallanırken, bizim kurumuz 41,45'te zirvede. Euro 48,92'ye gerilerken, frangın gücü 0,794'te parlıyor. Bu çılgınlık, ne zaman bitecek? Powell'ın sözleri, cevabı verecek – ama bizdekinde, siyasi belirsizlikler hüküm sürecek. Re korlar, sadece rakam; asıl hikaye, arkasındaki kaos.