Türkiye, Antalya'da bir emniyet müdürlüğü merkez alan soruşturmasının gölgesinde “arkadaşlık, dallanma, para” üçgeni tartışılıyor. Bir yanda yıllara yayılan bir dostluk, diğer yanda belediye raporu kapsamlı bir para analizi… Peki taşlar nasıl dizildi, kim ne dedi, soruşturma nerede var oluyor?

İsmail Saymaz'ın verdiği bilgiye göre, Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik rüşvet ve kara para soruşturmasıyla kesişti; 19 Mart'ta Antalya Emniyet Müdürü İlker Arslan, “haksız mal sahibi olma ve kara para aklama” şüphesiyle dosyasına dahil edildi. Ana sorulardan biri şu: Arslan'ı, 30 yıllık ortağı iş insanı Fazlı Ateş mi “yaktı”?

Soruşturmanın fitilini ateşleyen ilişki ağı

Saymaz'ın aktardığı kronolojiye göre Arslan ile Ateş'in yolu Refah Partisi gençlik yıllarında yaklaşıyor; dostluğu, Arslan'ın Antalya'ya atanmasıyla yeniden güçleniyor. Bu dönemde Ateş'in, belediyede “iş anlaşmazlığı” vaadiyle Arslan ve dönemin başkanı Muhittin Böcek'le yakınlığını pazarladığı iddia ediliyor. Soruşturma beyanlarında iki müteahhit (B.Ç. ve ET) 30 Temmuz'da isim vermemişken, 5 Eylül'deki ilave ifadelerinde Ateş ve Arslan'ı işaret ediyor.

İddialar tablosu, parasal merkezli: Ateş'in, B.Ç.'den 6 milyon TL, ET'den 2 milyon TL; bu paranın bir bölümü Arslan'ın kızına alınan ev için kapora olarak müteahhide gönderildiği; Arslan'ın eşinin Ateş'in şirketinde “fiilen çalışmadan” sigortalandığı ileri sürülüyor. Ateş, ödemeleri “dostluk” kapsamında savunduğunu savunuyor; Arslan'ın Gölbaşı'ndaki arsasının satışı için sözleşme düzenlediklerini, kullanabileceğin karakolda 2 milyon TL, savcılıkta 5 milyon TL olarak durduğunu belirten resmi kayıtlarda tutarsızlık bulunduğunu iddia ediyor.

Arslan'ın savunması: “İsim kullanılmış olabilir, menfaat sağlamadım”

İlker Arslan, İsmail Saymaz'ın aktardığı savunmasında Ateş'i 30 yıldır kullandığını, resmi konutun peyzaj işlerini ona, konutun muhafazasında Muhittin Böcek ve bir başka isimle birlikte “okey” oynadıklarını ancak bunun dışında sosyal temaslarının olmadığını söylüyor. Böcek'in oğlu Gökhan'a “koruma kayırması” iddiasını reddediyor; Ateş'in adını kullanarak genişletme ticaret yapmış olabileceğini, ancak kendisinden hiçbir menfaat sağlamadığını belirtiyor.

Arslan, ET'yi tanımadığını, Ateş‑ET ilişkisini bilmediğini, kızının evi için müteahhide 1,5 milyon TL gönderildiğini, ayrıca Üsküp'ten araç ithalatı için 997 bin TL ödendiğini, toplamda Ateş'ten 3 milyon TL'lik parayı ama bunun alacak‑verecek finansmanından kaynaklandığını söylüyor; Ateş'in hayatta olduğu 2 milyon TL borçlu olduğunu savunuyor.

Gözaltından teslimiyete: dikkat çeken yakalama anları

Anlatılan kritik bir ve gözaltı süreci: 6 Eylül'de Ankara'da şart istenen Arslan, resmi aracını polis memuru olan kardeşi Cafer Tayyar'a veriyor ve telefonunu aracını bırakıyor. Cihanbeyli'de durdurulan araçta Arslan çıkmayınca kardeşi alınıyor. Arslan, daha sonra bir arkadaşının aracıyla Antalya Emniyeti'ne gidip teslim oluyor ve yeni ifadesinde bazı isimler veriyor.

Tutuklama gerekçesi ve delil tartışması

Tutuklama kararında öne çıkan başlık, “görev tanımına aykırı sosyal ve finansal ilişkiler” şüphesi. Savcılık, eşin “sahte istihdam” iddiasını ve Gölbaşı sözleşme sözleşmesindeki içeriğiyi delil bütünlüğünü içinde değerlendiriyor. Buna karşılık Saymaz'ın emniyet çevrelerinde aktarıldığına göre “rüşveti bildiğine/organize ettiğine dair somut bulgu yokken çözümleme” şaşkınlığı da dile getiriliyor.

Ateş'in cephesi: “Yakınlık doğru ama kasit yok” çizgisi

Fazlı Ateş'in çizdiği savunma hattının “yakınlık var, suç kastı yok” özetine dayanabilir. Belediyedeki “iş ayırma” vaadinin, Arslan'ın adını kullanarak menfaat sağlama amacını taşımadığını söylüyor; ödemeleri “arkadaşça destek”, gayrimenkul sözleşmesini de “ticari işlem” olarak çerçeveliyor. Ancak rakam ve sözleşme zamanlarındaki uyumsuzluklar, dosyadaki soru işaretlerini büyütüyor.

Mehmet Akif Ersoy Uyuşturucu Soruşturmasıyla Adliyeye Sevk Edildi
Mehmet Akif Ersoy Uyuşturucu Soruşturmasıyla Adliyeye Sevk Edildi
İçeriği Görüntüle

Tablonun politik arka planı ve cevap bekleyen sorular

Belediye rüşvet soruşturmasıyla emniyetin tepe birleşiminden oluşan çizilen bu kalın çizgi, birkaç kritik soruyu beraberinde getiriyor:
– Dostluk bölgesi nerede bitiyor, ayrılık şüphesi nerede başlıyor?
– “Alacak‑verecek” savunması, kamu görevlilerinin haklarının sorumluluğuyla nasıl bağdaştırılır?
– Tutuklama için “makul şüphe”nin ötesinde, somut delillerle yeterince destekleniyor mu?

İsmail Saymaz'ın anlatısında, Arslan'ın mütevazı yaşam öyküsü ve taşıt geçmişine bağlı emniyetten gelen “şaşkınlık” notları da yer alıyor. Tam da bu nedenle dosya, “ahlaki gri alanlar” ile “cezai sorumluluk” arasındaki ince çizgide bir sınava taşınmıştır. Nihai ceza, yargılamanın derinleşeceği yeni deliller ve çapraz sorgular belirleyecek.