Küresel ekonomi, son bir yıldır devam eden altın yükselişi periyodunun heyecan verici ve bir o kadar da karmaşık evresine girmiş durumda. Uzmanlar, altın fiyatlarındaki bu sarsılmaz yükselişin yalnızca geçici kar satışlarıyla duraklayabileceğini, ancak asıl zirvenin görülmesine daha uzun bir yol olduğunu vurguluyor. Geçmiş dönemlere bakıldığında her zaman aynı kuralın işlediğini belirten piyasa analistleri, Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası'nın (Fed) atacağı kritik adımların, altının dünya çapında rekor kırmasının tek ve kesin nedeni olacağını işaret ediyor. Bu durum, Türk yatırımcılar için ise bambaşka bir dönemi başlatıyor; çünkü Türkiye'de doların da aynı anda yükseliyor olması, altının TL cinsinden değerini şaşırtıcı seviyelere taşıyacak.
Piyasa yorumcusu, altının yükseliş sürecini çok basit bir sebep sonuç ilişkisiyle açıklıyor: Ne zaman Amerika Birleşik Devletleri faiz indirimi sürecine girse, altın yükselişe başlar ve bu yükseliş, negatif faize dönüldüğü an zirveye ulaşır. Bugün itibarıyla Amerika'nın yıllık enflasyonu %2.9 iken, faiz oranı Eylül ayı kararıyla %4.25 seviyesine indirilmiş durumda. Bu iki oran arasında 1.35 puanlık bir fark bulunuyor. Eğer Fed, önümüzdeki aylarda 25'er puanlık faiz indirimleri yapmaya devam ederse —ki bu süreçte enflasyonun sabit kalacağını varsayarsak— toplamda yaklaşık altı faiz indirimi sonrasında başa baş noktaya gelinecektir.
İşte asıl dönüm noktası da tam bu noktada başlıyor: Uzmanlar, 2026 yılı içerisinde Fed'in faiz indirimleri ile birlikte Amerika'da negatif faiz dönemine girildiği noktanın, altının küresel çapta tavan yaptığı nokta olacağını öngörüyor. Bu zirve süreci birkaç ay boyunca devam edecek, ardından altın birkaç yıl sürecek bir durağanlık dönemine girebilir. Analizlere göre, altının küresel rekor seviyesine ulaşacağı kesin tarih aralığı önümüzdeki yılın Kasım, Aralık ayları ya da 2027 yılının Ocak ayı civarında gerçekleşecek.
TÜRKİYE'DE ALTINDA 10.000 TL BEKLENTİSİ
Global zirveye ulaşmadan çok daha önce, Türk Lirası cinsinden altın fiyatları rekor kıracak. Uzmanlar, altının global tavan yapacağı tarihten önce Türkiye'de 10.000 liraları görüyor olunacağını açıkça belirtiyor. Bunun sebebi, yükselişin tek başına altının değerlenmesine bağlı olmaması, aynı zamanda Türk Lirası karşısında doların da yükseliyor olmasıdır.
Dolar kuru konusunda Merkez Bankası'nın yıl sonu tahmini 43.80 TL (hadi 44-44.50 TL diyelim) olarak belirtilirken, bazı tahminlerde 70, 80, hatta 150 TL gibi rakamlar konuşuluyor. Ancak uzmanlar, Merkez Bankası'nın brüt rezervlerinin 190 milyar dolar, net rezervlerinin ise 70 milyar dolar olduğunu hatırlatıyor. Bu rezerv gücünün, kuvvetli bir kriz anında dahi dolar kurunu tutabileceği ve halihazırda haftalardır tutmakta olduğu ifade ediliyor.
2025 yılı sonu altın tahmini ise, Yunus Bayır'ın sorusu üzerine detaylıca revize edildi. Uzmanlar, doların yıl sonunda 44 liradan kapatması durumunda, altının hiç yükselmese bile dolar artışından dolayı 500 lira civarında (yaklaşık 5500 TL) artış göstereceğini hesapladı. Buna bir de Amerika'daki faiz indirimlerinin eklenmesiyle, 2025 yılı sonunda altının 6.000 ile 6.500 TL aralığında olması bekleniyor. Analistler, 7.000 TL'lik bir tahminin (%40 artış anlamına geldiği için) 3 ay gibi kısa bir sürede gerçekleşmesinin zor olduğunu, ancak 10.000 liranın 2026 yılında görüleceğini düşünüyor.
YATIRIMCI STRATEJİSİ: ALTIN MI, GÜMÜŞ MÜ?
Uzmanlara göre, altın şu an konjonktür itibarıyla en az riskli, ancak performansı en yüksek yatırım araçlarından biri olarak öne çıkıyor. Bugün itibarıyla altının 5.000 Lira sınırını geçmiş olması nedeniyle yatırımcıların bir düşüş korkusu yaşadığını belirten yorumcu, ufak tefek geri gidişler olabileceğini ancak altının kesinlikle yükselmeye devam edeceğini düşünüyor. Bu dönem, altının dönemidir ve altına yatırım yapmaya devam edilmesi gerekmektedir.
Ancak, yatırımcıların dikkat etmesi gereken kritik bir nokta var: Altın zirveyi gördükten sonra, yani negatif faiz ortamına girdikten sonra durağan bir sürece girecektir ve bu noktada altının elden çıkartılması gerekmektedir. Uzun yıllar boyunca altını yastık altında tutmak, yatırımcıya sadece Amerikan enflasyonuna denk bir getiri sağlayacak, yani gerçek bir kâr sayılmayacaktır.
Altın mı gümüş mü sorusu da yatırımcılar arasında en çok tartışılan konuların başında geliyor. Kaan Bey ve Mustafa gibi izleyicilerden gelen sorulara cevap veren uzmanlar, gümüşle altın arasındaki tarihsel oranın (rasyo) 1'e 10 iken, zamanla 1'e 70'lere kadar yükseldiğini belirtiyor. Bu rasyonun geri döneceği düşünülse de, uzmanlar gümüşe karşı temkinli yaklaşıyor. Çünkü gümüşteki yükselişler ne kadar sert olursa, düşüşler de aynı şekilde sert olmaktadır. Gümüşün özellikle güneş enerjisi panelleri, iyon piller ve elektrikli otomobiller gibi alanlarda kullanımının artması bir potansiyel yaratsa da, bu durum tek başına rasyoyu değiştirmeye yetmiyor. Altının yükseldiği bir ortamda gümüş, platin ve bakır dahil tüm emtiaların değeri yükselir, ancak uzmanlar yatırımcıların tek bir araca yönelmemesi ve sepetten şaşmaması gerektiğini tavsiye ediyor. Şahsi görüş olarak, bir yatırım sepetinde yüzde 80 altın, yüzde 20 gümüş bulundurulması öneriliyor.
ALTININ GELECEĞİNİ DEĞİŞTİRECEK TEK RİSK
Uzmanlar, altının yükselişini kısa dönemde hiçbir şeyin durduramayacağını, ancak uzun vadede (2030 veya 2032 gibi) nanoteknoloji sayesinde laboratuvar ortamında altın üretilmesi ihtimalinin var olduğunu belirtiyor. Bilim için "asla olmaz" diye bir şeyin olmadığını vurgulayan yorumcu, bu ihtimalin güçlenmesi durumunda piyasayı yakından takip edeceğini ve yatırımcıları bilgilendireceğini ifade ediyor. Kısa dönemde ise (önümüzdeki bir yılda), altının yükselişi kesintisiz devam edecektir. Ayrıca, Türkiye'deki üç beş YouTuber'ın yönlendirmesiyle dünya altın fiyatlarının etkilenmeyeceği ve piyasada bir kargaşa yaşanmayacağı, zira altın fiyatlarının global olarak belirlendiği de özellikle belirtiliyor. Ancak altın ithalatı dolarla yapıldığı için, altın talebinin artması Merkez Bankası'nın dolar ihtiyacını artırarak bankayı zor duruma düşürebilir.