Türkiye ekonomisinin rotası, enflasyon verilerinin her dalgalanmasıyla yeniden çizilirken, Merkez Bankası'nın (TCMB) para politikası hamleleri kamuoyunun radarından çıkmıyor. Son dönemde döviz rezervlerindeki artış ve enflasyon seyrindeki yavaşlama, piyasalarda iyimser bir hava yaratmış olsa da, bu rüzgarın arkasında derin bir tedirginlik yatıyor. İktisat çevreleri, bu iyimserliğin kısa vadeli bir illüzyon olabileceğini fısıldarken, büyüme baskısı ile enflasyon kontrolü arasındaki ince çizgi giderek belirginleşiyor. Özellikle yıl sonu bilanço dönemine girilirken, faiz indirimi beklentileri yükseliyor; ancak, bu beklentilerin gerçekçi olup olmadığı tartışmaları alevleniyor. Peki, bu ikilemde TCMB nasıl bir yol izleyecek ve piyasaların coşkusu, ekonomiyi nereye sürükleyecek? Detaylara dalmadan önce, genel tabloyu kavramak, bu hassas dengelerin ne kadar kırılgan olduğunu hissettiriyor.

Kasım ayı enflasyon verilerinin düşük çıkması, piyasalarda bir sevinç fırtınası estirdi; ancak, bu veriler tek başına bir zafer ilanı değil, sadece geçici bir nefes alma fırsatı olarak görülüyor. TÜİK'in açıkladığı rakamlar, aylık enflasyonun beklenenden düşük seyrettiğini gösterirken, döviz rezervlerindeki artış da cabası. Bu gelişmeler, TCMB'nin Aralık Para Politikası Kurulu toplantısında faiz indirimine gitme ihtimalini güçlendirdi; piyasalar, en az 100 baz puanlık bir indirim beklerken, iyimserlik rüzgarı 150-200 baz puana kadar uzanıyor. Yabancı bankaların tahvil yatırımlarını teşvik eden raporları, bu beklentiyi körüklüyor; zira 2026 için toplam 10 puanlık bir indirim öngörüsü, yatırımcıları harekete geçiriyor. Ancak, bu coşku, iktisatçıların gözünde bir tuzak gibi duruyor; zira bir aylık veriye dayanarak agresif adımlar atmanın, enflasyon eğilimlerini bozabileceği uyarısı yükseliyor. Piyasaların "Ekim'de olumsuz koşullarda bile indirim yapıldıysa, şimdi daha fazlası normal" havası, gerçeklerden uzak bir pembe tablo çiziyor.
Ana akım iktisatçıların büyük çoğunluğu, TCMB'nin Ekim'deki 100 baz puanlık indirimini "en büyük hata" olarak nitelendiriyor; bu adımın, enflasyon hedeflerinden sapmaya yol açtığını savunuyorlar. Piyasaların gazına gelmemesi gerektiği çağrısı, en net ifadeyle Haluk Bürümcekçi'den geliyor: "Merkez Bankası'nı piyasanın dolduşuna gelmemeye" çağırıyor. Bürümcekçi, Money Talks programında, bir aya bakarak 200 baz puanlık indirim kararı verilemeyeceğini vurguluyor. Hizmetler enflasyonunun yüzde 3 civarında seyrettiğini, B ve C endekslerindeki mevsimsellikten arındırılmış oranların yüzde 2'de kaldığını hatırlatarak, bu gidişatın TCMB hedefleriyle uyumsuz olduğunu belirtiyor. Agresif indirimlerden kaçınılması gerektiğini savunan Bürümcekçi, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde faiz indirimi olmayacağına dair net bir mesaj verilmesi gerektiğini ekliyor; aksi takdirde, seri indirimler enflasyonu yeniden canlandırabilir.
Bu uyarılar, enflasyonun gizli tuzaklarını masaya yatırıyor; zira Kasım verisi, mevsimsellikten arındırılmış haliyle yüzde 1,5 olsa da, tek aylık bir veri olarak eğilim değişimi iddia etmek yanıltıcı. Gıda enflasyonundaki düşüşün geçici olduğu, kış şartlarının fiyatları yeniden yukarı çekeceği belirtiliyor; hizmet sektöründeki yüksek oranlar ise genel düşüşün henüz gerçekleşmediğini gösteriyor. İktisatçılar, bu tablonun 2026 enflasyonunu yüzde 24-25 seviyelerine taşıyabileceğini öngörüyor; bu da, faiz indirimlerinin erken yapılmasının riskini artırıyor. Piyasaların iyimserliği, bankaların yıl sonu kârlarını şişirme çabalarıyla besleniyor; ancak, bu kısa vadeli kazançlar, uzun vadeli enflasyon baskısını tetikleyebilir. TCMB'nin Aralık'ta 100 baz puanla yetinmesi gerektiği görüşü hâkim; 150-200 baz puanlık bir adım ise, "siyasi faiz indirimi" algısını güçlendirerek güveni sarsabilir.
Bu tartışmaların kökeninde, TCMB'nin para politikası ikilemi yatıyor; enflasyonu dizginleme ile büyümeyi teşvik etme arasında sıkışmış bir kurum. Ekim indirimi, piyasalara moral verse de, iktisatçılar bunu "hata" olarak görüyor; zira enflasyon hedefi yüzde 5'teyken, mevcut seyrin bu hedefe ulaşması uzak görünüyor. Döviz rezervlerindeki artış, pembe tabloları beslese de, gıda ve hizmet maliyetlerindeki yapısal sorunlar ihmal edilemez. İktisatçılar, TCMB yönetiminin ihtiyatlı olmasını, yüksek oranlı indirimlerin siyasi algılanma riskini taşıdığını vurguluyor; bu, kurumun bağımsızlığını koruma mücadelesinin bir parçası. Piyasaların coşkusu, yabancı yatırımcıları çekerken, iç dinamikler enflasyonun yeniden alevlenme potansiyelini taşıyor; kış şartlarının gıda fiyatlarını vurması, bu riski somutlaştırıyor.
Bu uyarıların yankıları, ekonomi çevrelerinde hızla yayılıyor. Sosyal medyada, iktisatçıların çağrıları #FaizIndirimindeGazaGelme etiketiyle paylaşılırken, kullanıcılar "Enflasyon tuzağına düşmeyelim" diye yorum yapıyor. Bankalar ve fonlar, yıl sonu bilançoları için indirimleri beklerken, reel sektör büyüme baskısını hissediyor; ancak, iktisatçılar bu baskıya direnmeyi savunuyor. TCMB'nin Aralık toplantısı, bu tartışmaların dönüm noktası olacak; zira karar, 2026 enflasyon hedefini şekillendirecek. Kamuoyu, Merkez Bankası'nın temkinli bir duruş sergilemesini umarken, bu uyarılar piyasaların gazına karşı bir fren görevi görüyor.
Geniş bir perspektiften bakıldığında, bu tartışma Türkiye ekonomisinin kronik ikilemini aydınlatıyor. Enflasyon kontrolü ile büyüme teşviki arasındaki gerilim, TCMB'yi bir ip cambazı konumuna sokarken, iktisatçıların ihtiyat çağrısı, kısa vadeli popülizmden uzak bir vizyonu simgeliyor. Piyasaların iyimserliği, yabancı sermayeyi çekerken, iç dinamikler yapısal reform ihtiyacını hatırlatıyor; gıda ve hizmet maliyetlerindeki sorunlar, faiz indirimlerinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteriyor. Bu uyarılar, sadece bir toplantı öncesi ses değil, sürdürülebilir bir ekonomi için bir manifesto.
Sonuç olarak, iktisatçıların TCMB'ye "faiz indiriminde gaza gelme" çağrısı, Kasım verilerinin yarattığı coşkuyu frenliyor. Haluk Bürümcekçi gibi isimlerin temkinli sesleri, enflasyon tuzaklarını işaret ederken, 100 baz puanlık indirim sınırı çiziliyor. Piyasaların pembe tabloları, kış şartlarının gıda baskısıyla bozulabilir; bu ihtiyat, ekonominin rotasını belirleyecek. TCMB'nin Aralık kararı, bu uyarıların meyvesini verecek; zira dengeli bir adım, yarını aydınlatır. Piyasalar nefesini tuttu, Merkez Bankası frene basacak mı?




