Türkiye'de milyonlarca asgari ücretli çalışanın gözü kulağı, yeni yıl zammında. 2026 yılı asgari ücretini belirleyecek Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun ilk toplantısı, 12 Aralık 2025 Cuma günü saat 14.00'te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğinde gerçekleştirilecek. Bu tarih, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan'ın açıklamalarıyla netleşti ve sürecin startını veriyor. Komisyon, işçi kesimini temsilen TÜRK-İŞ'i, işveren tarafını ise TİSK'i davet etti; ancak sendika cephesinden gelen itirazlar, süreci baştan belirsizliğe sürükledi. Mevcut net asgari ücretin 22 bin 104 lira olduğu bir ortamda, yaklaşık 7 milyon çalışanı doğrudan ilgilendiren bu zam, enflasyonun yarattığı alım gücü kaybını telafi etme potansiyeli taşıyor. Bakan Işıkhan, komisyonun 31 Aralık 2025'e kadar yeni ücreti belirleyeceğini ve 1 Ocak 2026 itibarıyla yürürlüğe gireceğini vurguladı. Peki, bu kritik toplantı serisi nasıl işleyecek, sendikaların boykotu ne anlama geliyor ve uzmanlar zammı ne kadar öngörüyor? Bu milyonların geleceğini şekillendirecek sürecin tüm detaylarını, tarihi bağlamı ve olası senaryolarıyla birlikte inceleyelim, çünkü bu sadece bir zam değil; ekonomik toparlanmanın anahtarı.

Asgari ücret belirleme süreci, her yıl Aralık ayında başlayan ve Ocak başında sonuçlanan bir ritüel haline geldi. 2025'te, enflasyonun resmi rakamlara göre yüzde 50'leri aşmasıyla birlikte mevcut net ücret 22 bin 104 liraya yükselmiş, işverene maliyeti ise 30 bin 621 lira 48 kuruşa ulaşmıştı. Bu rakamlar, TÜİK'in açıkladığı verilere dayanıyor; ancak bağımsız ekonomistlere göre gerçek enflasyon yüzde 100'ü geçmiş durumda. Bakan Işıkhan, süreci başlatırken, "Komisyonumuz, 2026 asgari ücretini belirlemek üzere ilk toplantısını 12 Aralık'ta yapacak" diye duyurdu. Bu toplantı, komisyonun beş üyeden oluştuğu yapıda –üç hükümet, bir işçi, bir işveren temsilcisi– gerçekleştirilecek; ancak gelen itirazlar, dengeleri bozdu. Komisyonun nihai hedefi, 31 Aralık'a kadar anlaşma sağlamak; anlaşma olmazsa, Bakanlık son sözü söylüyor. Tarihsel olarak, bu süreçte sendikalar genellikle masaya otururken, bu yılki boykotlar farklı bir hava estiriyor. Işıkhan, "Tüm paydaşları davet ettik, süreci şeffaf yürüteceğiz" dese de, sendika tepkileri sürecin seyrini değiştirebilir. Bu ilk toplantı, sadece bir başlangıç değil; enflasyon, asgari geçim indirimi ve refah payı gibi unsurların müzakere edileceği bir arena. Milyonlarca aile, bu tarihleri işaretleyerek, pazar alışverişinden fatura ödemelerine kadar her şeyi planlıyor; zira zam, yılbaşından itibaren günlük hayatı doğrudan etkileyecek.
Sendika cephesindeki kriz, sürecin en tartışmalı boyutu. TÜRK-İŞ, hükümetin komisyon üzerindeki "belirleyici rolü"ne itiraz ederek, 12 Aralık toplantısına katılmayacağını resmi olarak açıkladı. Sendika, "Komisyon yapısı adil değil, işçi tarafı yeterince temsil edilmiyor" diyerek, boykotu bir prensip meselesi haline getirdi. Benzer şekilde, HAK-İŞ de mevcut yapının değişmesi gerektiğini savunarak itirazlarını dile getirdi; "İşçi haklarını korumak için reform şart" mesajı verdi. Bu duruş, komisyonda işçi temsilini fiilen sıfırlıyor ve hükümetin ağırlığını artırıyor. TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, geçmiş yıllarda masaya otururken, bu kez "Adil bir zemin olmadan katılmayız" diye net konuştu. HAK-İŞ ise, alternatif öneriler sunarak, "Yapı değişmezse, emekçinin sesi duyulmaz" uyarısında bulundu. Bu boykotlar, 2025 zam sürecindeki uzlaşmacı havayı bozdu; zira sendikalar olmadan, komisyonun meşruiyeti sorgulanacak. İşveren tarafı TİSK ise, "Sürece katkı sağlayacağız, ama ekonomik gerçekler göz ardı edilemez" diyerek, temkinli bir duruş sergiliyor. Bu gerilim, sadece bir iç mesele değil; uluslararası sendika örgütleri gibi ILO'yu da harekete geçirebilir, zira Türkiye'nin işçi hakları karnesi zaten eleştiriliyor. Sendikaların bu tavrı, milyonlarca işçiyi tedirgin ediyor; zira masada olmayınca, zam oranı sendika baskısı olmadan belirleniyor.
Bakan Işıkhan'ın açıklamaları, sürecin ana çerçevesini çiziyor. Bakan, "Asgari ücret, enflasyonun yanı sıra refah payı ve asgari geçim seviyesini dikkate alacak" diye belirtti; ancak somut rakam vermedi. Işıkhan, komisyonun "toplumsal uzlaşıyı hedeflediğini" vurgularken, enflasyonun son aylardaki seyrini izlediklerini ekledi. Refah payı, son yıllarda zammın önemli bir parçası; 2025'te yüzde 30'luk bir pay eklenmişti, ki bu da net ücreti 17 bin 2 liradan 22 bin 104 liraya taşımıştı. Bakanın "En az olacağı tarih 1 Ocak" ifadesi, yürürlüğe girişi netleştiriyor; zira gecikme, Ocak maaşlarını etkileyecek. Işıkhan, sendika itirazlarına "Davetimizi bekliyoruz, uzlaşı için kapı açık" yanıtını verdi; ancak boykot devam ederse, komisyon hükümet ağırlıklı ilerleyecek. Bu yaklaşım, 2024 zam sürecini andırıyor; o yılda da sendikalar kısmi uzlaşı sağlamıştı, ama bu kez sertlik ön planda. Bakanlık kaynakları, "Enflasyon hedefi yüzde 36, refah payı ile dengeli bir zam planlıyoruz" diye kulis yapıyor; ancak resmi rakamlar Aralık sonuna kalacak. Işıkhan'ın açıklamaları, hükümetin "sosyal devlet" vurgusunu taşıyor; zira asgari ücret, sosyal yardım bütçesinin büyük kısmını etkiliyor.
Uzman tahminleri, zammın sınırlarını çiziyor ve heyecan yaratıyor. Sosyal Güvenlik Uzmanı Özgür Erdursun, 5 Kasım 2025'te yaptığı açıklamada, "2026 asgari ücreti en az 27 bin 500 TL olmalı" dedi; enflasyon ve refah payını hesaba katarak, işverene maliyeti 38 bin liraya çıkaracağını öngördü. Gazeteci Cem Küçük ise, "Yüzde 20-25 zam bekliyorum, daha üstü zor" yorumuyla temkinli; bu oran, net ücreti 26-27 bin liraya taşır. SGK Başuzmanı İsa Karakaş, "En az 27 bin, en fazla 28 bin lira" diyerek, orta yolu işaret etti; asgari geçim indirimi ve vergi istisnalarını da ekledi. Bu tahminler, TÜİK'in Kasım enflasyon verisine dayanıyor; resmi yüzde 3,28'lik aylık artış, kümülatif yüzde 50'ye ulaşıyor. Uzmanlar, refah payının yüzde 15-20 arasında olabileceğini söylüyor; zira 2025'te bu pay, alım gücünü kısmen korumuştu. Ancak, boykotlar nedeniyle zam oranı düşük kalırsa, sokak eylemleri tetiklenebilir; sendikalar, "Emekçinin hakkı gaspedilecek" uyarısı yapıyor. Tahminlerin ortalaması 27 bin 500 TL; bu, mevcut ücretten yüzde 25 zam demek ve işverene maliyeti 40 bin liraya çıkarır. Uzmanlar, "Enflasyon baskısı artarsa, 30 bin liraya yaklaşır" diyor; ancak ekonomik yavaşlama, hükümeti frenleyebilir.
Sürecin ekonomik boyutu, milyonları doğrudan etkiliyor. Yaklaşık 7 milyon asgari ücretli, aileleriyle birlikte 25 milyonu buluyor; zam, tüketim harcamalarını canlandırabilir. Refah payı, sadece maaş artışı değil; sosyal yardım ve prim indirimlerini de kapsıyor. Asgari geçim seviyesi, bir ailenin aylık giderini 35 bin liraya çıkarıyor; uzmanlara göre, ücret bu seviyenin altında kalırsa, yoksulluk artar. İşverenler, TİSK aracılığıyla "Maliyetler artmasın, istihdam düşmesin" diyor; zira zam, KOBİ'leri zorlayabilir. Sendika boykotu, bu dengeleri bozuyor; TÜRK-İŞ'in yokluğu, işçinin sesini kısıyor. Hükümet, "Sosyal diyalog şart" dese de, itirazlar uzlaşıyı zorlaştırıyor. Bu kriz, 2024'teki gibi uzarsa, Aralık ortasında ek toplantılar gelebilir; zira 1 Ocak gecikmesi, Ocak maaşlarını etkiler.
Tarihsel bağlamda, asgari ücret zamları enflasyonla dans ediyor. 2023'te yüzde 107'lik rekor zam yapılmış, 2024'te ise yüzde 49'la dengelenmişti; 2025'in yüzde 30'luk artışı, alım gücünü kısmen korudu. Ancak, gerçek enflasyonun resmi verileri aştığı bir yılda, boykotlar süreci karmaşıklaştırıyor. ILO standartlarına göre, asgari ücret geçim seviyesinin yüzde 50'si olmalı; Türkiye'de bu oran yüzde 60'larda. Uzmanlar, refah payının zorunlu hale gelmesini öneriyor; zira pay olmadan zam, eriyip gidiyor. Sendikaların itirazı, komisyon yapısını değiştirecek bir reform çağrısı; "Eşit temsil şart" diyorlar. Bu tartışma, 2026 bütçesini de etkiliyor; zira asgari ücret artışı, SGK primlerini şişiriyor.
Peki, bu sürecin olası senaryoları ne? En iyimser: Sendikalar masaya döner, yüzde 30 zamla 28 bin 700 TL net ücret çıkar; refah payı yüzde 20 olur. Kötümser: Boykot devam eder, hükümet yüzde 20'yle sınırlı tutar, 26 bin 500 TL'ye razı olur; sokak protestoları artar. Orta yol: 27 bin 500 TL'lik uzlaşı, enflasyon hedefiyle dengelenir. Milyonlar, 12 Aralık'ı bekliyor; zira bu tarih, yeni yılın kaderini yazacak. Uzmanlar, "Zam, sadece maaş değil; umut meselesi" diyor.
Sonuç olarak, asgari ücret zammı süreci, 12 Aralık'la start alıyor ve 1 Ocak'ta meyvesini verecek. Sendika itirazları, Bakan Işıkhan'ın çağrıları ve uzman tahminleri arasında, 27-28 bin TL aralığı öne çıkıyor. Milyonların gözü kulağı bu haberde; zira zam, cepleri kadar geleceği de dolduracak. Enflasyonla mücadelede refah payı kilit; boykotlar aşılırsa, adil bir zam mümkün. Türkiye, bu kritik haftalarda nefesini tuttu; 31 Aralık, sadece bir tarih değil, umudun testi.





