Türkiye'nin siyasi arenasında fırtınalar kopuyor, Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ın son çıkışı adeta deprem etkisi yarattı. Yılların birikmiş öfkesi, iktidarın karanlık oyunlarını masaya yatırırken, milyonlarca vatandaşın kalbi hızlanıyor. Bu sözler sadece bir eleştiri mi, yoksa yaklaşan fırtınanın habercisi mi? Derinlere inelim, çünkü sırlar peş peşe dökülüyor ve ülkenin kaderi bir kez daha sorgulanıyor.

Ümit Özdağ, Sözcü Televizyonu'nda katıldığı canlı yayında, ateşli bir konuşmayla başladı. Öncelikle, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in verdiği mücadeleye destek çağrısı yaparak, "Sayın Başkan'ın verdiği mücadeleyi desteklememiz gerekir" dedi. Ardından, vatansever AK Parti seçmenlerine ve milliyetçi MHP tabanına seslendi: "Buradan, vatansever AK Parti seçmenlerine ve vatansever milliyetçi MHP seçmenlerine çağrı yapıyorum, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü destekleyin." Özdağ, muhalefetin yokluğunda iktidarın anlamını yitireceğini vurgulayarak, "Muhalefet yoksa iktidar olmak hiçbir anlam ifade etmez" diye haykırdı. Seçmenlerin oylarının kimseyi iktidara taşımayacağını, demokrasinin tamamen gündemden kalkacağını ve seçimlerin anlamsızlaşacağını belirtti. Bu sözler, stüdyoda bile gerilimi yükseltti, zira Özdağ'ın ses tonu kararlılık ve meydan okuma doluydu.

Konuşmanın ritmi hızlanırken, Özdağ Türkiye'nin içinden geçtiği kritik döneme işaret etti. Yerel seçimlerde halkın iradesinin net bir şekilde ortaya çıktığını, belediye başkanlarının halk oyuyla seçildiğini hatırlattı: "Türk halkı yerel seçimlerde iradesini kullandı, belediye başkanlarını seçti." Ancak, hemen ardından gelen darbe gibi bir uyarıyla devam etti: "Şimdi, halk oyuyla seçilen belediye başkanlarının ya tutuklanıp hapse atıldığı ya da tehditlerle partilerini değiştirmeye zorlandığı bir dönemden geçiyoruz." Bu, sadece muhalefet partilerine yönelik bir operasyon değil, doğrudan Türk halkının iradesine yapılmış bir saldırıydı. Özdağ, Zafer Partisi olarak anayasaya, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye bağlılıklarını yinelerken, "En etkili ve kararlı şekilde bu mücadelede yer alacağız" diye ekledi. Bu kısım, izleyenlerde umut ve öfke karışımı bir duygu fırtınası yarattı, çünkü Özdağ'ın gözlerindeki ateş, yılların birikimini yansıtıyordu.

Ankara Tandoğan Meydanı CHPnin Kitlesel Mitinginde Vesayete ve Kayyuma Karşı Tarihi Direniş
Ankara Tandoğan Meydanı CHPnin Kitlesel Mitinginde Vesayete ve Kayyuma Karşı Tarihi Direniş
İçeriği Görüntüle

Özdağ, CHP'nin maruz kaldığı baskılara da değinerek, partinin düşmanca bir ceza hukukuyla parçalanmaya çalışıldığını gözler önüne serdi. "Cumhuriyet Halk Partisi'nin düşmanca bir ceza hukukuyla parçalanmaya ve bölünmeye çalışıldığını görüyoruz" diyen Özdağ, Erdoğan'a doğrudan bir çağrı yaptı: "Erdoğan'a çağrımız şudur ki, iktidarda kalmak için Türk halkına umut verici bir proje sunmaya çalışsın." Yasayı siyasi baskı aracı olarak kullanarak muhalefeti engellemenin kimseye fayda sağlamayacağını, özellikle ülkeye zarar vereceğini vurguladı. Bu eleştiri, sadece bir uyarı değil, iktidarın son çırpınışlarını işaret eden bir manifesto gibiydi. Özdağ, teşekkür ederek sözlerini bitirirken, stüdyodaki sunucunun araya girmesiyle sohbet daha da alevlendi.

Sunucu, Özdağ'a dönerek, "Sayın Ümit, hükümete ilişkin bir açıklama yaptınız. AKP yenilgiye hızla yaklaşıyor. Erdoğan, seçim olmayacağı algısını yaratarak muhalefet seçmenlerini sandıktan uzaklaştırmaya çalışıyor. Bu açıklamayı detaylandırabilir misiniz? Hem seçim hem erken seçim mi bekliyorsunuz?" diye sordu. Özdağ, sakin ama kararlı bir tonda yanıt verdi: "Dün Sayın Başkan bazı açıklamalar yaptı. Bu web operasyonları başladığından beri hükümeti eleştiriyoruz. Buna dayanarak CHP lideri bizi suçluyor, kendi bataklığına çekmeye çalışıyor. 'Bu kaos ve kavgada olmayacağız' diyor. Biz değerlendireceğiz." Sunucunun ısrarı üzerine Özdağ, Erdoğan'ın Türk halkına gelecek vizyonu sunamadığını, bu yüzden pozitif siyaseti terk ederek yasayı baskı aracı haline getirdiğini anlattı: "Erdoğan, Türk halkına gelecek perspektifi sunamıyor, bu yüzden pozitif siyaseti bırakıp yasayı siyasi baskı aracı olarak kullanarak muhalefetin iktidara gelmesini engellemeye çalışıyor."

Özdağ, halk iradesinin hiçbir oyunun kurbanı olmayacağını, eninde sonunda sandıkta tecelli edeceğini vurguladı. Tarihi örneklerle destekleyerek, "Bunu Haziran 2015 seçimlerinde gördük" dedi. AKP'nin "400 milletvekili çıkaracağız" vaadiyle girdiği seçimde iktidardan düşmesini, ardından 2019 İstanbul yerel seçimlerindeki yenilgiyi ve 2023 yerel seçimlerindeki hezimeti sıraladı. "Kısacası, AK Parti seçim kaybetmeye alıştı. Bir sonraki seçimleri de kaybedecek" sözleri, stüdyoda alkış ve şaşkınlık karışımı bir tepki aldı. Bu ifade, Özdağ'ın imzası gibiydi; yıllardır sürdürdüğü milliyetçi çizgide, sığınmacı politikalarından başlayarak iktidarın zayıflığını defalarca dile getirmişti. Hatırlarsak, 2023 seçimlerinde Zafer Partisi'nin ATA İttifakı'yla girdiği mücadelede, Özdağ'ın sığınmacıları geri gönderme vaadi kamuoyunda yankı bulmuştu. O dönem, anketlerde yüzde 1,7 civarında seyreden parti, milliyetçi tabanı konsolide ederek dikkat çekmişti. Şimdi, 2025'te, Özdağ'ın bu çıkışı, o vaatlerin hâlâ canlı olduğunu gösteriyor.

Güncel gelişmelere bakıldığında, Özdağ'ın sözleri tesadüf değil. Eylül 2025 başlarında, Zafer Partisi'nin CHP lideri Özgür Özel'i ziyaret etmesi ve ortak basın açıklaması yapması, muhalefet blokunun güçlendiğini işaret ediyor. Özdağ, bu ziyarette de benzer temaları işlemiş: "AK Parti seçim kaybetmeye alıştı, gelecek seçimleri de kaybedecek." Bu, sadece bir slogan değil; AKP'nin 2015 Haziran yenilgisinden beri süren kayıplar zincirine dayanıyor. 2015'te koalisyon hükümeti kuramayan parti, erken seçimle toparlanmaya çalışsa da, 2019 İstanbul tekrarı ve 2023 yerel seçimlerindeki büyük hezimet, Erdoğan'ın tahtını sarsmıştı. Özdağ, bu tarihsel döngüyü kullanarak, Erdoğan'ın "seçim olmayacak" algısını bir korku taktiği olarak nitelendiriyor. Nitekim, son aylarda artan web operasyonları ve muhalefet liderlerine yönelik soruşturmalar –örneğin, Özdağ'ın Ocak 2025'teki tutukluluğu ve Haziran'daki tahliyesi– bu stratejiyi doğruluyor. Özdağ, o dönemde "Erdoğan'ın AKP'si, son bin yılda Haçlı Seferleri'nden bile fazla zarar verdi" demiş, bu sözler cumhurbaşkanına hakaretten dava açılmasına yol açmıştı. Tahliye sonrası, "1000 defa daha söylerim" diyerek meydan okuması, şimdi bu yayındaki patlamanın temeli.

Özdağ'ın eleştirileri, ekonomik ve sosyal çöküşle de iç içe. Erdoğan'ın sığınmacı politikalarını eleştirdiği 2022'de, "Gelecek seçimler Erdoğan ve sığınmacılar için referandum olacak" demişti. Bu, Zafer Partisi'nin "Zafer Turizm" kampanyasıyla somutlaşmıştı: Milyonlarca sığınmacıyı memleketlerine gönderme vaadi, milliyetçi oyları ateşlemişti. 2023 seçimlerinde, Özdağ'ın Kılıçdaroğlu'nu desteklemesi –ki Erdoğan bunu "İçişleri Bakanlığı pazarlığı" diye yalanlamıştı– muhalefetin birleşik gücünü göstermişti. Özdağ, o süreçte "Bakanlık kavramı geçmedi, ama sığınmacı sorununu biz çözeriz" diye yanıt vermiş, AKP'nin ithal seçmen iddialarına karşı "Yabancı oylar olmadan Erdoğan kazanamazdı" diye veryansın etmişti. Şimdi, 2025 anketlerinde Zafer Partisi'nin yüzde 7,2'ye ulaşması, Özdağ'ın yükselişini kanıtlıyor. Son bir ankette, cumhurbaşkanlığı yarışında Mansur Yavaş yüzde 39'la öndeyken, Erdoğan yüzde 33,4'te kalmıştı; CHP yüzde 29,7, Zafer ise milliyetçi oyları bölen bir güç olarak parlıyordu.

Bu çıkışı yorumlarken, geçmişin dersleri geleceği aydınlatıyor. 2015'te AKP'nin 400 vekil vaadiyle girdiği seçimde, halk iradesi koalisyonu bozmuş, erken seçimle toparlanmışlardı. Ama 2019 İstanbul tekrarı, YSK'nın iptal kararına rağmen Ekrem İmamoğlu'nun zaferini getirmişti. 2023 yerel seçimleri ise AKP'yi birçok büyükşehirde devirmiş, Erdoğan'ı köşeye sıkıştırmıştı. Özdağ, bu döngüyü kırılma noktası olarak görüyor: "AKP yenilgiye alıştı, çünkü halk iradesi baskın çıkıyor." Gelecekte, 2026-2028 arası beklenen genel seçimlerde, Özdağ'ın öngörüsü gerçekleşebilir. Erdoğan'ın muhalefeti parçalama çabaları –CHP'ye yönelik devlet operasyonu gibi– ters tepebilir. Özdağ, "Erdoğan, muhalefeti parçalayarak yolunu açmaya çalışıyor, ama halk sandıkta hesap soracak" diyor. Son aylarda, Özdağ'ın tutukluluğu ve tahliyesi, muhalefeti birleştirmiş; BBC'ye konuşan CHP'li Yunus Emre, "Bu, Erdoğan'ın yeniden adaylık hayalini kurtarma çabası" demişti. Zafer Partisi vekili Mehmet Ali Şehirlioğlu ise, "Siyasal muhalefet susturulmak isteniyor" diye uyarmıştı.

Özdağ'ın yayındaki son vurgusu, umut dolu bir meydan okuma: Halkın iradesi, tüm baskılara rağmen sandıkta zafer kazanacak. Bu sözler, sadece AK Parti seçmenlerine değil, tüm vatanseverlere hitap ediyor. Erdoğan'ın "seçim olmayacak" fısıltıları, muhalifleri sandıktan soğutma taktiği; ama tarih, Özdağ'ın dediği gibi, halkın galip geldiğini gösteriyor. 2025'in bu Eylül sabahı, Özdağ'ın çıkışı, yeni bir direnişin kıvılcımı olabilir. Ülke, bu fırtınadan nasıl çıkacak? AKP'nin alıştığı yenilgiler, Erdoğan'ın saltanatını bitirecek mi? Cevap, sandıkta gizli; ama Özdağ'ın gözdağı, milyonları harekete geçirecek kadar güçlü. Sessizlik, artık lüks değil – mücadele, tam gaz devam ediyor.