Türkiye, siyasi ve ekonomik sarsıntıların zirveye ulaştığı, yargı ve medya üzerindeki baskının nefesleri kestiği, olağanüstü bir güne tanıklık etti. Gündemin bu denli ağırlaştığı bir dönemde, yaşanan her gelişme ülkenin geleceği için kritik önem taşıyor. Muhalefet liderinin yargıdaki üst düzey bir isimle ilgili yasa dışı maaş skandalını ifşa etmesiyle başlayan zincirleme olaylar, dakikalar içinde ülkenin en önemli haber kanallarını, siyasi partilerin genel merkezlerini ve hatta iktidar ortaklarının manşetlerini dahi etkisi altına aldı. Bir yanda akıl almaz bir akaryakıt zammıyla ezilen vatandaşın çığlığı, diğer yanda ise milyonların gözü önünde cereyan eden ve hukukun sınırlarının zorlandığı tartışmalı operasyonlar tüm dikkatleri üzerine çekti.
Tüm bu karmaşanın ortasında, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek hakkında ortaya atılan akılalmaz iddialar, yargı içerisindeki tartışmaları alevlendirdi. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Ümraniye’de gerçekleştirdiği mitingde elindeki belgeleri kamuoyuyla paylaşarak, Akın Gürlek’in bir dönem Lüksemburg merkezli Eti Maden Anonim Şirketi'nde yönetim kurulu üyeliği yaptığını öne sürdü. Özel, bu görevin yüksek yargı mensupları için yasaya aykırı olduğunu belirterek, Gürlek’in yabancı dil bilmemesine rağmen, Fransızca alınan kararların bulunduğu bir şirkette aylık yirmi altı bin lira (26.000 TL) ek maaş aldığını açıkladı. Gürlek’in avukatı olduğu iddia edilen Rasim Ozan Kütahyalı ise bu ek maaşın alındığını doğrulamış, ancak miktarı küçümseyen bir ifade kullanmıştı. Özel’in bu açıklamalarıyla birlikte, yargı ve siyaset arasındaki etik sınırlar bir kez daha sorgulanmaya başlandı.
Özel’in bu ifşaatının hemen ardından, kendisi hakkında jet bir soruşturma başlatılması dikkatleri çekti. Ancak asıl şok edici gelişme, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) soruşturmaları kapsamında CHP Genel Merkezi’ne yapılan operasyon oldu. Cumhuriyet Halk Partisi Bilgi İşlem Sorumlusu Orhan Erdoğan, suç örgütü üyeliği iddiasıyla gözaltına alındı. Bu, İBB soruşturmaları çerçevesinde CHP Genel Merkezi'ne yönelik ilk resmi müdahale olarak tarihe geçti. Savcılık notunda, suçlamanın CHP’nin Yüksek Seçim Kurulu’ndan (YSK) temin ettiği seçim sandık verilerini, "suç örgütü" olarak tanımlanan İmamoğlu’nun ekibine vermek olduğu ifade edildi. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller, bu suçlamanın mantıksızlığını sorgulayarak, bir partinin adayına seçim verilerini vermesinin nasıl bir suç teşkil ettiğini sordu.
Eş zamanlı olarak, ülkenin önde gelen gazetecileri Yavuz Ohan, Şaban Sevinç, Batuhan Çolak, Soner Yalçın, Ruşen Çakır ve Aslı Aydın Taşbaş hakkında “mevcutlu ifade” işlemi uygulandı. Bu, hukukta karşılığı olmayan ancak fiili bir gözaltı durumu yaratan yöntemdi. Gazeteciler, İBB’den para alarak Ekrem İmamoğlu lehine yayın yaptıkları iddia edilen bir "gizli tanık" beyanıyla sorgulandılar. Yavuz Ohan’ın avukatı Hüseyin Ersöz, müvekkilinin emniyetten serbest bırakıldığı bilgisinin verildiğini, ancak tam çıkış anında Savcılık talimatıyla telefonuna yeniden el konulduğunu ve ikinci kez serbest bırakıldığını aktardı. Gazeteci Şaban Sevinç ise ifadesi sonrasında yaptığı açıklamada, hayatında tanımadığı Emrah Bağdatlı’dan para alma iddiasını şiddetle reddettiğini, Murat Ongun ile olan 26 telefon görüşmesinin ise gazetecilik mesleğinin olağan akışına uygun olduğunu belirtti. Gazetecilerin cep telefonlarına el konulması, Avukat Mahmut Tanal’ın "Anayasayı gözaltına aldılar" yorumuna neden oldu ve halkın haber alma hakkına darbe vurulduğu vurgulandı.
Tüm bu siyasi gerilimin gölgesinde, iktidar ittifakının zirvesinde de büyük bir çatlak ortaya çıktı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi için gerekli hukuki sürecin başlatılması gerektiğini belirtmesi, iktidar cephesinde manşet savaşlarını tetikledi. Yeni Şafak gazetesi, komisyonun İmralı’ya gitmesine karşı çıkan bir anket sonucunu manşet yaparken, Türk Gün gazetesi sert bir dille Yeni Şafak’a “Derdiniz Ne Sizin?” manşetiyle cevap verdi. Bu durum, iktidar ortaklarının en hassas konulardan biri olan ‘terörsüz Türkiye’ süreci hakkındaki derin görüş ayrılıklarını gözler önüne serdi. Sabah gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, İmralı’ya gitmekten korkan milletvekillerinin yargılanma endişesini dile getirirken, Abdülkadir Selvi ise Demirtaş’ın tahliyesinin yakın olduğunu ve bu sürecin Osman Kavala ve Gezi mahkumları için de bir “özgürlük paketi” tartışmasını tetikleyebileceğini yazdı.
Öte yandan vatandaş, ekonomideki yıkıcı zamlarla sarsılmaya devam etti. Akaryakıt fiyatlarına gelen rekor artış, motorin ve benzinin litre fiyatında iki lira yedi kuruşluk bir sıçramaya neden oldu ve bazı şehirlerde motorin fiyatı altmış lirayı (60 TL) dahi geçti. Bu artışın nedenleri arasında dünya petrol fiyatlarının yanı sıra, Türkiye Petrolleri’nin sahibi Zülfikarlar Holding üzerinden gerçekleştirilen ve bir milyar TL'lik olduğu tespit edilen akaryakıt kaçakçılığı skandalı gösterildi. Holdingin başkanı İsfendiar Zülfikar’in yurt dışında olduğu ve arandığı bilgisi piyasada panik yarattı. Meclis’teki Bütçe Komisyonu’nda ise Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in sunumu sırasında tansiyon yükseldi. CHP’li Veli Ağbaba, emeklinin ve işçinin kemer sıkmaktan biter hale geldiğini, en büyük banknot olan iki yüz on Türk Lirası’nın alım gücünü yitirdiğini göstererek protesto etti. Bakan Şimşek’in Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkışı başarıyla yönettiklerini söylemesi ise muhalefet sıralarında kahkahalarla karşılandı.
Adalet arayışı sadece siyaset ve medyada değil, deprem felaketinin yaşandığı Adıyaman’daki duruşma salonlarında da devam etti. İsias Otel faciasında hayatını kaybeden, çoğu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden olan yetmiş iki canın aileleri, suçluların en ağır cezayı alması için üçüncü duruşmada mücadele verdi. Acılı anneler, Grand İsias katillerinin en ağır cezayla cezalandırılması gerektiğini haykırarak adalet çağrısında bulundu.
Skandallar zincirine son eklenen şok edici gelişme ise spor dünyasından geldi. Ekonomim gazetesi yazarı Atilla Türker'in özel haberine göre, Türkiye Futbol Federasyonu’ndan (TFF) kırk beş temsilci, bahis oynadıklarını itiraf ederek görevlerinden istifa etti. Bu durum, ülkenin en büyük spor teşkilatlarından birindeki yasa dışı bahis ve şike skandalının boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin adalet, siyaset ve ekonomi alanlarında ne denli derin bir krizin eşiğinde olduğunu kanıtlar nitelikte.




