Ukrayna-Rusya arasındaki savaş, üçüncü yılına girerken dünya nefesini tutmuş, barış umutlarını yeniden canlandırabilecek bir diplomasi hamlesini bekliyordu. Ancak Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Moskova’da görüşme teklifini sert bir şekilde reddetmesi, bu umutları bir kez daha gölgede bıraktı. Zelenski’nin bu kararı, sadece iki ülke arasındaki gerilimi değil, aynı zamanda küresel diplomasinin seyrini de etkileyen bir dönüm noktası olarak görülüyor. Peki, bu reddin ardındaki gerçek nedenler neler? Zelenski’nin açıklamaları, Putin’in niyetleri ve uluslararası toplumun tepkileri bu krizin hangi yönlere evrileceğini gösteriyor?

AB-ABD Zirvesinden Şok Çıkış: Asya Devleri Çin ve Hindistan'a Yüzde Yüz Gümrük Vergisi Kapıda Mı?
AB-ABD Zirvesinden Şok Çıkış: Asya Devleri Çin ve Hindistan'a Yüzde Yüz Gümrük Vergisi Kapıda Mı?
İçeriği Görüntüle

Savaşın başından beri Ukrayna, her gün füze saldırılarıyla sarsılıyor. Şehirler harap olurken, sivillerin yaşadığı dram tüm dünyayı derinden etkiliyor. Zelenski, bu kaotik ortamda Putin’in Moskova davetini bir tuzak olarak gördüğünü açıkça ifade etti. ABD merkezli ABC News kanalına verdiği röportajda, Zelenski’nin ses tonu kararlıydı: “Ülkem her gün füze saldırıları altındayken Moskova’ya gidemem. O teröristin başkentine gidemem.” Bu sözler, sadece bir liderin öfkesini değil, aynı zamanda Ukrayna halkının yaşadığı acının bir yansıması olarak yankılandı. Zelenski, Putin’in diplomasi önerisini samimi bulmadığını ve Rusya’nın savaşı bitirme niyetinin olmadığını vurguladı. Bu ret, sadece bir görüşme davetinin reddi değil, aynı zamanda Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden ve bağımsızlığından ödün vermeme duruşunun bir göstergesiydi.

Putin’in daveti, 3 Eylül 2025 tarihinde Pekin’de Rus gazetecilere yaptığı bir açıklama sırasında geldi. Çin ziyaretinde konuşan Rus lider, “Zelenski’yle görüşmeyi hiçbir zaman reddetmedim. Eğer hazırsa, Moskova’ya gelsin ve bu görüşme gerçekleşsin,” dedi. Putin, bu sözleriyle barışa açık olduğu mesajını vermeye çalışsa da, Zelenski’nin gözünde bu davet, bir samimiyet testi olmaktan çok, diplomatik bir manevraydı. Putin, aynı konuşmada, ABD Başkanı Donald Trump’ın da bu görüşmenin olasılığını sorduğunu ve kendisinin iyi bir hazırlık yapılması durumunda buna hazır olduğunu belirtti. Ancak Zelenski, bu davetin ardında Rusya’nın zaman kazanma ve uluslararası toplumda “barışsever” bir imaj yaratma çabasını gördüğünü ifade etti.

Zelenski’nin ret kararının ardında yatan bir diğer önemli faktör, Ukrayna’nın uluslararası destek arayışındaki stratejik hamleleri. Zelenski, aynı röportajda, Putin’in önerdiği şartların “kabul edilmesi mümkün olmayan teklifler” olduğunu savundu. “Putin’e güvenemeyiz. O oyun oynuyor ve şimdi de ABD ile oynuyor,” diyerek, Rusya’nın diplomatik süreçleri manipüle etmeye çalıştığını iddia etti. Bu sözler, Zelenski’nin sadece Rusya’ya değil, aynı zamanda ABD ve diğer Batılı müttefiklere de bir mesaj gönderdiğini gösteriyor. Ukrayna lideri, Putin’in Moskova davetini kabul etmenin, savaşın ortasında Ukrayna’nın zayıf bir pozisyona düşmesine neden olabileceğini düşünüyor. Bunun yerine, Zelenski, Putin’i Kiev’e davet ederek, diplomasinin kendi şartları altında gerçekleşmesini istedi. Bu hamle, hem cesur bir duruş hem de diplomatik bir meydan okuma olarak yorumlandı.

Uluslararası toplum, bu gelişmelere nasıl tepki veriyor? ABD Başkanı Donald Trump, daha önce hem Zelenski hem de Putin ile görüşmeler yapmış ve Rusya-Ukrayna savaşını bitirme hedefini sık sık dile getirmişti. 15 Ağustos 2025’te Putin ile Alaska’da gerçekleştirdiği üç saatlik görüşmede, Trump “önemli ilerlemeler kaydettiklerini” belirtmiş, ancak bir anlaşmaya varılamadığını kabul etmişti. Zelenski ile 18 Ağustos’ta Beyaz Saray’da yaptığı görüşme ise gergin geçmişti. Oval Ofis’te kameralar önünde yaşanan tartışma, iki lider arasındaki fikir ayrılıklarını gözler önüne sermişti. Trump, Zelenski’yi yeniden Beyaz Saray’a davet edeceğini söylese de, Ukrayna liderinin Moskova davetini reddetmesi, ABD’nin arabuluculuk çabalarını da zora soktu.

Avrupa liderleri de bu krizde aktif bir rol oynamaya çalışıyor. Zelenski, 18 Ağustos’taki Beyaz Saray zirvesinde, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Finlandiya ve Avrupa Birliği liderlerinin Ukrayna’nın yanında olduğunu belirtmişti. “Bir Avrupa ülkesinin barışı konuşulduğunda, bu aslında tüm Avrupa’nın barışı demektir,” diyerek, savaşın sadece Ukrayna’yı değil, tüm kıtayı etkilediğini vurgulamıştı. Avrupa liderlerinin, Zelenski’nin Moskova davetini reddetmesine destek verdiği biliniyor. Özellikle Almanya Başbakanı Friedrich Merz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ukrayna’ya güvenlik garantileri sağlanması konusunda ABD ile koordineli bir şekilde çalıştıklarını ifade ettiler. Ancak, Putin’in bu garantilere nasıl yaklaşacağı belirsizliğini koruyor.

Zelenski’nin ret kararının bir diğer boyutu, Ukrayna’nın iç politik dinamikleriyle ilgili. Ülke, savaşın yıkıcı etkileriyle mücadele ederken, halkın liderine olan güveni hâlâ yüksek. Ancak, Zelenski’nin Moskova’ya gitmeyi reddetmesi, bazı kesimler tarafından “diplomasiye şans vermeme” olarak eleştirilebilir. Buna karşılık, Zelenski’nin ekibi, bu kararın Ukrayna’nın çıkarlarını koruma amacı taşıdığını ve halkın büyük çoğunluğunun bu duruşu desteklediğini savunuyor. Kiev sokaklarında, halkın “Putin’e güvenilmez” söylemini sıkça dillendirdiği görülüyor. Ukrayna’nın başkenti, her gün füze tehditleriyle yaşarken, Zelenski’nin Moskova’ya gitmesi, halk nezdinde bir teslimiyet olarak algılanabilirdi.

Peki, bu reddin ardından ne olacak? Zelenski’nin Putin’i Kiev’e davet etmesi, sembolik bir hamle olsa da, Rusya’nın bu daveti kabul etmesi pek olası görünmüyor. Putin’in “tünelin ucunda ışık göründü” ifadesine rağmen, Zelenski’nin “Putin’in savaşı bitirme niyeti yok” sözleri, iki lider arasındaki güven bunalımının ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Diplomasi masasında bir ilerleme sağlanamazsa, savaşın askeri yollarla çözülmeye devam edileceği uyarısında bulunan Putin, bu sözleriyle sahada daha agresif bir tutum sergileyebileceğinin sinyallerini veriyor. Öte yandan, Zelenski’nin “Rusya ancak güç yoluyla barışa zorlanabilir” sözleri, Ukrayna’nın direniş kararlılığını bir kez daha ortaya koyuyor.

Makalenin sonuna yaklaşırken, asıl soru ortaya çıkıyor: Zelenski’nin bu cesur reddi, barış sürecini tamamen çıkmaza mı sokacak, yoksa yeni bir diplomasi dalgasını mı tetikleyecek? Zelenski’nin “O teröristin başkentine gidemem” sözleri, sadece bir ret değil, aynı zamanda Ukrayna’nın savaşın başından beri sürdürdüğü onurlu direnişin bir manifestosu. Ancak bu karar, uluslararası toplumun barış çabalarını nasıl etkileyecek? Trump’ın arabuluculuk girişimleri, Avrupa’nın güvenlik garantileri ve Türkiye’nin geçmişte üstlendiği arabuluculuk rolü, önümüzdeki günlerde bu krizin seyrini belirleyecek. Zelenski’nin Kiev’e davet hamlesi, Putin tarafından nasıl yanıtlanacak? Tüm bu sorular, dünya kamuoyunun gözlerini bir kez daha Ukrayna-Rusya gerilimine çeviriyor. Barış umutları, şimdilik gölgelenmiş olsa da, diplomasinin gücü hâlâ masada. Gelecek günler, bu krizin yeni bir kırılma noktasına mı, yoksa beklenmedik bir çözüme mi evrileceğini gösterecek.