Türkiye, 19 Eylül 2025 Cuma gününü, siyasi operasyonların, hukuki çifte standartların ve toplumsal ahlakın sorgulandığı yoğun bir gündemle karşıladı. Bir tarafta organize suç örgütü iddialarıyla gündeme gelen isimlerin devlet gücünü arkasına alarak televizyonlarda kahramanlaştırılması durumu yaşanırken, diğer tarafta hayatını terörle mücadelede geçirmiş bir emekli albayın basit bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle hapse gönderilmesi, ülkenin adalet ve vicdan terazisinin ne denli şaştığını gözler önüne seriyor. Gazeteci Deniz Zeyrek ve Ufuk'un değerlendirmeleri, bu "yeni Türkiye'nin" kabul edilemez rutinlerini gözler önüne seriyor. Bu çarpıcı çelişkiler yumağı içerisinde, muhalefet partisine yönelik operasyonların amacı, iktidarın ekonomik programındaki başarısızlıkları örtbas etme çabası ve kültürel hayatı kurutma gayreti gibi birçok ağır iddia peş peşe sıralanıyor.
Aziz İhsan Aktaş gizemi: Suçlu mu, kahraman mı?
Gündemin ilk ve en çarpıcı konusu, Suç Örgütü iddianamesinin tamamlanmak üzere olduğu günlerde, Aziz İhsan Aktaş'ın MHP'ye yakın bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalar oldu. Deniz Zeyrek, Aktaş’ın röportajının yapıldığı yeri ve zamanlamasına dikkat çekmek gerektiğini söyledi. Sabah Gazetesi'ne aynı günlerde, Aziz İhsan Aktaş Suç Örgütü iddianamesinin tamamlanmak üzere olduğuna dair haberler çıktığını aktardı. Ufuk’un bu konudaki ilk sorusuna yanıt veren Deniz Zeyrek, röportajda Rıza Akbalat'la Ekrem İmamoğlu'nun birbirine düştüğü ve yolsuzlukların ortaya çıktığı yönündeki iddialar bulunduğunu belirtti. Oysa kendisiyle ilgili soruşturma üzerinden ilk tutuklanan kişinin Rıza Akpolat olduğunu ve Ekrem İmamoğlu soruşturmasının bambaşka bir şekilde başladığını söyledi.
Deniz Zeyrek, Aktaş'ı "hem suçlu hem güçlü" sözünün vücut bulmuş hali olarak nitelendirdi. Aktaş'ın daha çok devlete ve AK Parti'ye çalıştığını belirten Zeyrek, Aktaş'ın "benden kimse para istemedi, bir tek CHP'liler istedi" yönündeki iddiasına "kargalar bile güler" diyerek tepki gösterdi. Deniz Zeyrek, Aktaş'ın Isparta Belediyesi'nde 2019 yılında 120 milyon lira haksız kazanç elde ettiğini, karşılığında başkana 20 milyon liralık makam arabası ve belediyeye 11 tane araç verdiğini hatırlattı. Meclis kararıyla bu rüşvetin resmileştirildiğini söyleyen Zeyrek, "Ne karşılığında hangi hayırsever duyguyla bir belediyeye 30 küsur milyon liralık hayırda bulunuyorsun?" diye sordu. Aktaş’ın boğazına kadar suça batmış olduğunu, ancak CHP'ye karşı operasyonlarda kullanışlı bir aparata dönüştüğünü ve devletin gücünü arkasına aldığını söyledi. Zeyrek, henüz çalışmadığı halde, kendisine Elazığ Belediyesi ile yaptığı işlerle ilgili çok ciddi evraklar geldiğini ve Elazığ'da neler yaptığının yakın zamanda ortaya çıkabileceğini de ekledi. Zeyrek, Aktaş'ın suç örgütü lideri olmasına rağmen %100 güvenilir bir insan gibi konuşturulup kahraman gibi gözler önüne sokulmasının anlaşılır gibi olmadığını ifade etti.
Belediye operasyonları ve siyasi algı yönetimi
Ufuk’un, Bayrampaşa Belediyesi'ne yapılan operasyonla tutuklanan Hasan Mutlu ile ilgili CHP lideri Özgür Özel'in açıklamalarını sorması üzerine, Deniz Zeyrek, bu açıklamanın operasyonun amacını ifşa ettiğini söyledi. Özgür Özel, isim vererek, Hasan Mutlu'yu hem MHP'den hem AK Parti'den isimlerin aradığını ve hatta operasyondan hemen önce "Gel bize geç, yarın operasyon var, durdurayım" denildiğini açıkladı ve HTS kayıtlarına bakılmasını talep etti. Zeyrek, normal bir hukuk devletinde savcının ilk yapması gereken işin bu olduğunu, son 24-48 saatte yapılan görüşmelere bakılarak AK Parti veya MHP İstanbul il yöneticilerinin olup olmadığının tespit edilmesinin zor olmadığını belirtti.
Zeyrek, bu operasyonların belediyeyi ele geçirme çabası olduğunu ve operasyonun amacının da bu olduğunu vurguladı. Gazi Osman Paşa örneğini hatırlatarak, AK Parti çoğunluğunun olduğu belediyelerde başkan görevden alındığında, seçilen AK Partili başkan vekiline İller Bankası'ndan Aydın Belediyesi’nde olduğu gibi 870 milyon liralık kredi gibi imkanların yağdırıldığını söyledi. Bu, "CHP böyleydi, AK Parti böyle çalışıyor" algısı yaratmak için yapılan tamamen propaganda ve algı işidir. Zeyrek, soruşturmaların iki amacı olduğunu düşündüğünü belirtti: birincisi, CHP'yi yıldırmak, köşeye sıkıştırmak ve sadece CHP'nin konuşulmasını sağlamak; ikincisi ise belediyelerin AK Parti'ye geçmesini sağlayarak imkanları yığmak.
AK Partili Yahşihan Belediyesi'ne yapılan operasyon ve Ahmet Sungur’un gözaltına alınıp partiden ihraç istemiyle disipline sevk edilmesi de bir algı çalışması olarak yorumlandı. Zeyrek, Yahşihan’ın bulunup bulunmadığını sorgulayarak, "Gidin Isparta Belediyesi'ne o 20 milyon liralık arabanın hesabını bir sorun bakalım" dedi. Zeyrek, bu siyasi aracın çok güzel bir araç haline geldiğini ve operasyonların devam edeceğini düşünüyor. Bu durumun, CHP'li belediyelerin korkudan imza atamaz, ruhsat veremez ve ihale yapamaz hale gelmesine, hizmetlerin aksamasına ve vatandaşın tepki göstermesine yol açtığını söyledi. Bu, Demokles'in kılıcı gibi CHP'li belediyelerin başında sallanmaktadır.
YSK ve hukuk kaosu: Kent uzlaşısı sanıkları ve Hizbullah
Ufuk’un YSK'dan beklenen kritik kurultay kararıyla ilgili sorusuna yanıt veren Deniz Zeyrek, Çankaya ve İl Seçim Kurulu’nun talebi reddetmesinin ardından YSK’nın da CHP’nin lehine karar vermesini beklediğini söyledi. YSK'nın, başvurunun uygun şekilde yapılmış olması nedeniyle bir sıkıntı çıkarmayacağını düşündüğünü belirtti.
Ancak hukukun siyasallaşması, başka bir cephede büyük bir kriz yaratmaktadır. Deniz Zeyrek, "Kent Uzlaşısı" sanıkları olan, İstanbul'da yaşayan Kürtlerin İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde temsil edilmesi çabası nedeniyle yargılanan Rıza Akpolat, Resul Emrah Şahan ve Ahmet Özer gibi isimlerin dün (18 Eylül 2025) duruşmaları olmasına rağmen hiçbirinin tahliye edilmediğini belirtti. Bu durum, dünyada en büyük suç sayılıyor gibi muamele görüyor.
Zeyrek, aynı anda, bir tarafta 30 küsur bin insanın ölümüne neden olan Abdullah Öcalan'ın el üstünde tutulup özgürlüğünden bahsedildiğini, diğer tarafta ise Meclis’e domuz bağıyla insan öldüren Hizbullahçıların çağrıldığını vurguladı. Konca Kuriş'in öldürüldüğü anların videosunu izleyenlerin, Hizbullah'ın nasıl vahşet yaptığını bildiğini, öldürülen kadının kameraya çekilip evin altına gömüldüğünü hatırlattı. Zeyrek, "böyle süreç olmaz, böyle çözüm de olmaz" diyerek, bu insanlara meclis gibi yüce bir kurumun çatısı altında konuşup propaganda yapma fırsatı verilmesini eleştirdi. Zeyrek’e göre, Hizbullahçı konuştuğu zaman Dem Parti'lilerin ve CHP'lilerin komisyonu terk etmesi gibi krizler yaşanıyor. Zeyrek, bir şeyi komisyona havale etmenin, o işin çözülmesin diye çaba harcamak anlamına geldiğini yineledi.
Kurutulan kültürel ve sosyal hayat
Siyasi baskı ve operasyonlar, kültürel hayata da sıçradı. Sanatçı Mabel Matiz'in son parçası "Perişan" şarkısına erişim engeli getirildi. Deniz Zeyrek, ülkenin artık karikatürle, şarkılarla, tiyatro oyunlarıyla ve dizilerle mücadele eden bir hale geldiğini söyledi. Yetkililerin bütün sosyal kültürel hayatı kendi sığ hayatlarına dönüştürmeye çalıştıklarını ve toplumun neşesini ve üretkenliğine zarar verdiklerini belirtti. Hatta Sayın Tayyip Erdoğan'ın bile "Kültür konusunda gerekeni yapamadık" dediğini hatırlattı.
Ancak bu yasaklamaların ters teptiğini söyleyen Zeyrek, bir şeyin yasaklanmasının kültürel ortamda onu daha popüler hale getirdiğini ifade etti. Adını sanını duymadığı şarkıcıların bile haklarındaki soruşturmalar sayesinde popüler olduğunu, hard rock metal grubuna soruşturma açıldıktan sonra dinlenme sayılarının hızla arttığını örneklerle açıkladı. Ezel tutuklandığında, soruşturmaya konu olan şarkısının dinlenme sayısının 1 milyondan 8 milyona çıktığını hatırlatarak, "Şarkıları da mı hapsedeceksiniz?" diye sordu. Bu çabaların boş olduğunu ve bu yaptıklarından dolayı ülkenin sosyal kültürel atmosferinin değiştiğini, adeta çölleştirildiğini belirtti. Mabel Matiz'in "Kamu düzenimizin bir şarkıdan bozulacak kırılganlıkta olmadığına inanıyorum" sözüne katıldığını ve halkın saçmalama hakkının da olduğunu ekledi. Zeyrek, rock festivallerinin bile iptal edildiği bir hale gelindiğini söyledi.
Emekli albay ve Öcalan çelişkisi
Emekli Albay Orkun Özereler'in X'teki bir paylaşımından dolayı "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçlamasıyla tutuklanması, "yeni Türkiye'nin rutinleri" arasında gösterildi. Deniz Zeyrek, "Yeni Türkiye böyle bir Türkiye artık: kurşun atanlar ortalıkta dolaşıyor, tweet atanları tutukluyorsun" diyerek durumu özetledi. Zeyrek, hayatını terörle mücadelede geçirmiş bir emekli askerin, fikrini açıkladı diye hapse atılırken, Abdullah Öcalan'a "kurucu lider/önder" muamelesi yapıldığını ve özgürlüğünden bahsedildiğini söyledi. Zeyrek, bu ülkede terör kurbanı olan herkesin baş sorumlusunun Abdullah Öcalan olduğunu vurgulayarak, "Adam resmen halka düşmanlık etmiş, sen halka düşmanlık eden birini kurucu önder kurucu lider diye övüyorsun, bu adamı hapse atıyorsun. Bu vicdan bunu kabul etmez, böyle adalet olmaz" yorumunu yaptı.
Ekonomi yönetimi başarısızlığı itiraf etti
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in A Haber'de yaptığı açıklamalar, Deniz Zeyrek tarafından "baştan sona bahane üretme röportajı" olarak değerlendirildi. Ufuk’un hatırlatmasına göre Şimşek, kuraklık, don, bölgedeki savaş, Trump'ın ticari savaşları ve içerideki bir dava nedeniyle ortaya çıkan belirsizlik gibi olumsuzluklara rağmen manşet enflasyonun sene sonu itibarıyla %30'un altına düşeceğine inandığını belirtmişti.
Deniz Zeyrek, enflasyonun masa başında oturarak indirilebileceğini, ancak gerçekte inip inmeyeceğinden emin olmadığını söyledi. Zeyrek, başarılı insanların çözüm üreteceğini, başarısızların ise bahane üreteceğini belirterek, Mehmet Şimşek'in o röportajda aslında başarısızlığını itiraf ettiğini ve sadece başarısızlığının bahanelerini sıraladığını savundu. Zeyrek, eğer Şimşek 19 Mart'taki operasyonun (İmamoğlu'nun tutuklanması gibi) veya az kalsın 15 Eylül'de yaşanacak olan CHP'ye kayyum atanması gibi olayların ekonomiye zarar vereceğini biliyorsa, o zaman çıkıp delikanlıca "Bu sizin yaptığınız işler ekonomik programımızı alt üst ediyor" demesi gerektiğini söyledi. Zeyrek, "Siyasi partiye kayyum mu olur de mesela, o zaman o şokları yaşamazsın" diyerek, Şimşek'in beceriksizliğinin ve başarısızlığının bahanelerini sıraladığı ve çözüm üretme kapasitesinin olmadığı yorumunu yaptı.
Vergi borcu gizemi: Yapılandırılan şirketlerin sırrı
Vergi borcu kesinleşen mükelleflerin listesinin açıklanması planını Deniz Zeyrek destekledi, ancak insanların ödeme gücü yoksa ne yapacaklarını sordu. Zeyrek, vergi kaçıranların teşhir edilmesi gerektiğini belirterek, deprem bölgesindekilerin muaf tutulmasının doğru bir karar olduğunu ekledi. Halkın alışveriş yaparken, araba alırken ve telefon alırken vergiyi peşin peşin ödediğini vurgulayan Zeyrek, para kazananların da bunu yapması gerektiğini söyledi.
Zeyrek, Mehmet Şimşek'ten önemli bir ricada bulundu: "Son 5 yılda vergisi yapılandırılan, affedilen, silinen veya anlaşma sağlanan şirketlerin listesini de açıklasın". Özellikle AK Parti'ye yakın şirketlerin ne kadar vergi borcunun yapılandırıldığını (silindiğini) merak ettiğini ve o rakamların da açıklanmasını istediğini dile getirdi.
Dünyanın özeti: Gazze'de açlık, Londra'da şatafat
Donald Trump'ın İngiltere ziyaretinde verilen yemeğin, Gazze'deki katliam sürerken yapılmasının yarattığı tartışmayı değerlendiren Deniz Zeyrek, bu durumu "dünyanın özeti" olarak nitelendirdi. Nefes Gazetesi'nin bu konudaki manşetinden çok etkilendiğini belirten Zeyrek, bir tarafta Gazze'de çocukların açlıktan öldüğünü, diğer tarafta Londra'da İngiltere kralının Donald Trump için filmlerde görülen şatafatla yemek verdiğini, konakların, 1912'de üretilmiş şarapların ve seller gibi akıtılan zenginliğin olduğunu aktardı.
Zeyrek, "İngiltere ve ABD olmasa Netanyahu Hitler'e dönüşmezdi" diyerek, dünyayı yönetenlerin zevki sefa içinde yaşarken, onların emperyal çıkarları doğrultusunda icraatleri altında diğerlerinin inim inim inlediğini vurguladı.
Ali Erbaş'a hak helal etmeme kararı ve Bahçeli'nin ittifak çıkışı
Görevi devreden Ali Erbaş'ın "haklarınızı helal edin" mesajına Deniz Zeyrek, hakkının olup olmadığını bilmemekle birlikte, "Ben etmiyorum" dedi. Zeyrek, Erbaş'ın maaşını kendi ödediği vergilerle aldığını belirterek, hakkının olduğunu düşündüğünü söyledi. Erbaş'ın görev boyunca Atatürk'e hain dediğini ve ihanetle suçladığını, 30 Ağustos gibi kritik günlerde adını anmadığını hatırlattı. Ayrıca, ülkeyi karıştırmaya, milletin kıyafetine, yemeğine ve sosyal hayatına karışmaya çalıştığını belirterek, sırf Atatürk düşmanlığının bile hakkını helal etmemesi için yeterli olduğunu ifade etti.
Devlet Bahçeli'nin Türkiye'nin Rusya-Çin ittifakı çıkışı ise çok uzun tartışılması gereken bir konu olarak değerlendirildi. Zeyrek, yıllar önce benzer bir çıkış yapan (soyadı Kılıç olan) Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri'nin FETÖ'cüler tarafından Ergenekon davasında hapse atıldığını hatırlattı. Zeyrek, dünyada yeni bir düzen kuruluyorsa, Türkiye'nin İsmet İnönü’nün dediği gibi o düzende bir yer bulması, yerini seçmesi gerektiğini, ya emperyalistlerin yanında yer alacağını ya da onlara karşı bir cephede olacağını belirtti.
Ancak Zeyrek, Bahçeli'nin bu çıkışını yapmadan önce ittifak ortağına söylemesi gerektiğini vurguladı. Zira iktidar, Trump'la görüşmek için damadıyla konuştuğunu, İsrail'e ambargoyu daha iki hafta öncesine kadar deldiğini (iki hafta önce limanları yasakladılar) ve ambargoyu delen AK Parti iktidarına önce bu konuları sorması gerektiğini söyledi. İktidar Amerika'ya bu kadar çiçek gönderirken, Bahçeli'nin bu açıklamaları yapmasının manidar olduğunu da ekledi.
Ufuk’un hafta sonu yapılacak Fenerbahçe Spor Kulübü başkanlık seçimiyle ilgili Ali Koç’un açıklamalarını sorması üzerine Deniz Zeyrek, kendisinin futbolla ilgilenmediğini ve bu tartışmalara girmeyeceğini söyledi. Ancak Ali Koç'un işinin bu sefer zor olduğunu, çünkü kulüp meselelerini çok politize ettiğini belirtti. Ülkü Ocakları'nın açıklaması, Ali Koç'un ziyaretleri ve açıklamalarının farklı görüşteki Fenerbahçelileri öfkelendirmiş göründüğünü ve bu politizasyon nedeniyle Ali Koç’un büyük sıkıntı yaşayacağını düşündüğünü söyledi. Rakip aday Saadettin Saran'ın da boş bir aday olmadığını ekledi.