Ankara'nın koridorlarında yankılanan kahkahalar, bir resepsiyonun sıcaklığında erimiş gibiydi. Ama o görüntülerin altında yatan gerçek, buz gibi bir gerçeklikti. TBMM'nin yeni yasama yılı açılışı, sadece bir tören değildi; bir güç gösterisiydi. Davetler gönderildi, kadeh kaldırıldı, el sıkışmalar fotoğraflara yansıdı. Yıllardır ayrı düşmüş isimler, aynı salonda, aynı masada... Peki, bu masaya herkes oturdu mu? Hayır. Bir sandalye boştu ve o boşluk, tüm hikayenin kahramanı olacaktı. Siyasetin nabzı, o boş sandalyenin etrafında atmaya başladı. İnsanlar fısıldaşıyor, ekranlar dolup taşıyor: Bu bir uzlaşma mı, yoksa bir tuzak mı?

Asıl patlama, CHP'nin grup toplantısında geldi. Özgür Özel, kürsüde durmuş, gözleri alev alev, kelimeleri bıçak gibi keskin. "Kimse Erdoğan’ın kendi çektirdiği fotoğrafları servis edip de çekim merkezi oldu, herkesi yanında topladı moral buldu sanmasın," diye haykırdı. O an, salonda bir sessizlik, sonra alkışlar... Özel, o resepsiyonu masaya yatırdı. Sadece cumhurbaşkanlığının fotoğrafçıları varmış içeride, tek bir kamera bile yokmuş. Fotoğraflar özenle seçilmiş, en insani gülümsemeler, en talihsiz bakışlar... Hepsi, bir propaganda makinesinin dişlilerinde öğütülmüş. "Bunu üzerinden sözümüze değer veren kim varsa, bu büyük haksızlığa Meclis başkanın çağrısıyla gösterilen nezakete link kampanyasına kim katkı sağlıyorsa bir an önce son verilmesi gerektiğini söylüyorum," diye ekledi. Bu sözler, sadece bir eleştiri değildi; bir meydan okumaydı.

Semra Güzel Tahliyesi Sonrası Süleyman Soylu'nun 2022 Paylaşımı Yeniden Gündemde
Semra Güzel Tahliyesi Sonrası Süleyman Soylu'nun 2022 Paylaşımı Yeniden Gündemde
İçeriği Görüntüle

Hatırlayın, o açılış günü ne kadar gergindi hava. CHP, boykot kararı almıştı. Özel ve ekibi, salona adım atmamıştı. Neden mi? "ABD’de aradığı meşruiyeti Meclis’te bulmasına izin vermemek için bir tutum içinde bulunduk," diye açıkladı Özel. Hukukçular gün gün planlamış, her adımı hesaplamış. Erdoğan'ın konuşmasını dinlemeden, o kürsüye çıkmasına göz yummamışlar. Paniğe kapılan Erdoğan, bunu "milli iradeye saygısızlık" diye yaftalamış, her konuşmasında CHP'yi hedef almış. Ama Özel'in cevabı net: "Kaybettiği ilk seçimden sonra bindiği demokrasi treninden kimin indiğini millet görüyor." Bir gün Meclis'e gelmemek, tüm dengeleri sarsmış. Erdoğan, anti-propagandayla saldırmış ama millet iradesini hatırlamış.

Ve o fotoğraflar... 1 Ekim'de, resepsiyonda çekilmişler. Erdoğan, muhalefet liderlerini etrafına toplamış: DEM Partili Pervin Buldan'dan İYİ Partili Müsavat Dervişoğlu'na, Saadet'ten DEVA'ya kadar. Yıllar sonra Ahmet Davutoğlu bile orada, gülümsüyor. Ama Özel, bu tabloyu yutmadı. Hemen ertesi gün, dört genel başkanı aramış: "Meclis başkanı icabet etmiş olan liderlere yapılan tüm haksız saldırılardan üzüntü duyduğumuzu ifade etmek isterim." Dayanışma mesajları vermiş, eleştirileri yatıştırmış. Çünkü CHP, yalnız değil; tüm muhalefetle omuz omuza. "CHP bu ağır saldırı altındayken bütün muhalefet partilerinden sadece dostluk gördük. Savunmaya onları çağırmadık, onlarla birlikte sandığı savunduk, savunmaya devam ediyoruz."

Özel'in öfkesi, sadece fotoğraflarla sınırlı kalmadı. Konuşmasında, CHP'nin sokaklardaki gücünden bahsetti. "Artık sokakta da güçlüyüz ve gitgide güçleniyoruz. Millet yüzünü CHP'ye döndü. Çünkü millet bizi yanında görüyor." 1000 günlük bir kampanya içindeler, dünyanın en uzun soluklusu. Yaz boyu tatil yapmamışlar, 81 il dolaşmışlar. İktidar klimalı odalarda pineklerken, CHP'liler gazın, copun karşısında durmuş. Esenyurt'ta kayyum saldırısı, 19 yaşındaki üyeleri korumak için vekiller gaz yutmuş. "CHP milletvekili zoru gördüğünde kaçan, yazın tatil yapan değil. Gazın copun karşısında da üyesini koruyan."

Ama asıl yürek burkan kısım, hapislerdeki belediye başkanları. "CHP'nin belediye başkanları hapistedir. Murat Çalık hastane raporuna rağmen içerde tutuluyor. Muhittin Böcek günde 14 ilaç içerek bir hücrede tutuluyor." Hasta tutuklular, birilerinin gönlü olana kadar çürüyor. Şantajlar havada uçuşuyor: "Ya hapishaneye atıl ya da AKP'ye katıl." Korkanlar katılıyor ama direnenler var. "Eşine sıra bize geliyor, çocuklar size emanet diyenler var. Bu sözleri duydum cezaevinde." Özel, sesi titreyerek, "Bu zorlu süreçte bunu yaşayan tüm arkadaşlarımın teker teker alınlarından öpüyorum," dedi. Gözleri doldu muhtemelen, salondakilerin boğazı düğümlendi.

İstanbul'daki darbe girişimi de masaya yatırıldı. Bir asliye hukuk mahkemesi ayarlanmış, adli tatil bitince kayyum kararı çıkartılmış. CHP Genel Merkezi'ne yürüyenler, kongreleri engellemeye çalışanlar... "Bu darbeyi planlayanlar bizim gözümüzde artık meşru muhatap değildir." Delegeler ayaklanmış, bir önceki seçimde oy vermedikleri Özgür Çelik'e 540 imza atmış. "Bu partiyi AKP'ye bırakmayız demişler." Savaş ilanı olarak görmüşler, öyle davranmışlar.

Özel, iktidarın çaresizliğini de sıraladı. "CHP'li belediyeler başarısız olsun diye kendilerini ne hale soktuklarını millet görüyor. Çıkmayan turplar, delillendirilmeyen soruşturmalar, her sabah söyledikleri yalanlar..." Ankara'yı parsel parsel satanlar, metal yorgunluğu şifresiyle istifa ettirdikleri başkana iftira atanlar... Hepsi, milletin gözünde. "Ahlaki ve psikolojik üstünlük CHP'dedir. CHP nereden güç alması gerekiyorsa oradan güç alıyor. Milletimizin yanındayız, milletin seçtiklerinin sonuna kadar arkasındayız."

Bu açıklama, sadece bir konuşma değildi; bir manifesto. Fotoğraflar, Erdoğan'ın moral arayışıydı ama Özel'e göre boşuna. "Kimse... moral buldu sanmasın, ahlaki üstünlük nerdeyse psikolojik üstünlük oradadır." Muhalefet birleşiyor: DEM'den İYİ Parti'ye, Saadet'ten TİP'e kadar. CHP, 31 Mart'tan sonra tüm partileri ziyaret etmiş, eller uzatmış. Dünün şeytanlaştıranları, bugün meşruiyet peşinde. Bayramda bile yer vermeyenler, şimdi ne hale düşmüş.

Peki, bu ne anlama geliyor? Siyasetin dengeleri kayıyor. O boş sandalye, CHP'nin gücünü simgeliyor. Erdoğan'ın çevresindeki gülümsemeler, geçici bir illüzyon. Millet, sokaklarda CHP'yi görüyor, derdiyle dertleneni tercih ediyor. Erken seçim fısıltıları artıyor, anayasa değişikliği konuşuluyor. Fotoğraflar, belki de son bir çırpınış. Özel'in aramaları, muhalefeti kenetlemiş. Gelecek haftalar, daha da kızışacak. Bu kareler, tarihe mi geçecek yoksa unutulup gidecek mi? İzleyin, çünkü Ankara uyanık. Her adım, bir sonraki hamleyi belirleyecek. Ve CHP, o boş sandalyeden kalkıp masaya oturduğunda, oyun değişecek. Bu hikaye, bitmedi; tam gaz devam ediyor.

Ama durun, daha derinlere inelim. Hatırlayın, 19 Mart süreciyle başlayan fırtına, CHP'yi dönüştürmüştü. İmamoğlu'nun gözaltısı, tutuklanması... O günlerden bugüne, parti sokaklara açılmış, tabanı güçlenmiş. Erdoğan-Özel görüşmeleri, 18 yıl aradan sonra bile sıcak geçmişti ama şimdi? Soğuk rüzgarlar esiyor. O resepsiyon fotoğrafları, Murat Yetkin'in dediği gibi, Özel'in muhalefet lideri olarak elini güçlendirebilir. DEM desteğiyle erken seçim? Mümkün. Anayasa değişikliği olmadan bile, dengeler değişebilir.

Sosyal medyada kıyamet kopuyor. Paylaşımlar yağıyor, yorumlar uçuşuyor. Bazıları "Uzlaşma zamanı" diyor, diğerleri "Tuzak bu!" diye uyarıyor. Özel'in sözleri, X'te binlerce kez dönüyor. Tele1'in haberi, saatler içinde yayılmış. Millet, neyi seçiyor? Güçlü duranı mı, gülümseyeni mi? Zaman, her şeyi gösterecek. Ama bir şey kesin: Özgür Özel, o kürsüde sadece konuştu; bir devrim başlattı. Ve bu devrim, fotoğrafların ötesinde, kalplere dokunuyor.

Şimdi, geleceğe bakalım. Eğer bu dayanışma büyürse, sandık erken iner mi? Hapisler boşalır mı? Şantajlar biter mi? Sorular, geceleri uyutmuyor. Özel'in 1000 günlük kampanyası, meyvesini verecek gibi. Millet, yüzünü dönmüş; sırtını dönenleri affetmez. Bu fotoğraflar, bir dönüm noktası. Belki de son. Veya başlangıç. Hangisi olursa olsun, heyecan dorukta. Takipte kalın; çünkü siyaset, en güzel oyunu oynuyor.