Türkiye'nin ve belki de dünyanın en çok tartışılan mega projelerinden biri olan Kanal İstanbul, iki iradenin, iki vizyonun ve iki farklı geleceğin çarpıştığı bir arenaya dönüştü. Bir yanda görülen mimari ve en büyük savunucusu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "hayalim" olarak nitelendirdiği görünüm, diğer yanda ise İstanbul'un seçilmiş belediye başkanı Ekrem İmamoğlu'nun "ihanet" olarak tanımladığı kararlı direniş. Bu devasa gölgede devam eden siyasi gerilim, İmamoğlu'nun kameralar karşısında yapacağı son açıklamalarla tam anlamıyla zirveye tırmandı. İmamoğlu, sadece projeye karşı çıkmakla kalmadı, o maliyeti kalem kalem hesaplayarak, o parayla İstanbul için nelerin yapılabileceği tüm çıplaklığıyla gözlerin önüne serdi.

Sözlerine net ve keskin bir dille başlayan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul projesini hedef alarak, bunun bir israf ve kalma hatası olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın projesine olan bağlılığına doğrudan bir yanıt veren İmamoğlu, elindeki rakamlarla konuştu ve İstanbul'un değişen gerçek kaynaklarının ne olduğunu bir kez daha daha hatırlattı. İmamoğlu'nun ortaya koyduğu alternatif vizyon, sadece bir eleştiri değil, aynı zamanda İstanbul için hazırlanmış somut bir yol haritası niteliğindeydi.

İmamoğlu, sesi yükselterek ve tek sıralayarak alıcı sorusunu sordu: "O parayla bakın neler yapılır?" Daha sonra parayı kendisi verdi. İlk olarak İstanbul'un kanayan yarası olan ulaşım sorununa dikkat eden İmamoğlu, "Kanal İstanbul'a harcanacak parayla, biz bu şehrin tam 11 metro hattını, hem de bugünün parasıyla, bitiririz. 11 metro hattı demek, dünya çapında İstanbullunun her günkü trafikte heba kurtulmaktan kurtulmak demek. tasarruf kullanıldı. Bu sözlerin, maliyetin ne denli devasa olduğu ve bu kaynağın ne kadar hayati bir sorunun çözülebileceği somut bir şekilde ortaya konduğu ortaya çıktı.

Genç Başkanın Adliye Koridorlarından Özgürlüğe Uzanan O Anları
Genç Başkanın Adliye Koridorlarından Özgürlüğe Uzanan O Anları
İçeriği Görüntüle

Ancak İmamoğlu'nun listesi bununla sınırlı değildi. Ulaşımın ardından İstanbul'un en hayati iki sorununa, su ve deprem konusuna geçildi. Kararlı bir ses tonuyla konuşmasına devam eden Başkan, "Bu şehrin 100 yıllık, evet yanlış duymadınız, tam 100 yıllık su sorununun kökünden çözeriz o parayla. Gelecek nesillerin su kaygısını yaşamasını engelleriz" dedi. Ayrıca, belki de en can alıcı birleşme parmak bastı: "Daha da önemlisi, her an kapımızda olan deprem gerçeği var. O parayla, İstanbul'un deprem krizini kalıcı olarak çözeriz. Riskli binaları dağıtmak, artık mevcut olan tamamlar, 16 milyon insanı güvenli yuvalara kavuştururuz. Bir yanda beton bir kanal, diğer yanda hayatta kalan insanın can güvenliği. Tercih bu kadar nettir."

Ekrem İmamoğlu, konuşmasının sonunda projesi sadece bir israf olarak değil, aynı zamanda İstanbul'a yönelik bir "cinayet" ve "ihanet" olarak tanımladı. "Bu proje, İstanbul'un gidişatına, hayatına, yönünde ve geleceğe yönelik bir ihanet projesidir. Bu, bilim insanlarının 'yapmayın' diye bağırdığı bir cinayet projesidir" diyen İmamoğlu, bu canlı İstanbul'un kaynaklarının bir avuç insanın peşkeş çektiğini savundu. Bu sözler, Kanal İstanbul tartışmasını teknik bir altyapının sağlanmasına olanak sağlar, temel ve vicdani bir zemine taşınır.

İmamoğlu'nun bu tarihi çıkışı, Kanal İstanbul tartışmasında yeni bir sayfa açtı. Artık Mesele, sadece bir kanalın yapılıp yapılmaması değil; İstanbul'un sınırlılığının nasıl değişeceği, şehrin görünürlüğünün ne olacağı ve 16 milyon insanın geleceğinin nasıl şekilleneceği meselesidir. Bir yanda "çılgın proje" olarak sunulan devasa bir beton kanal, diğer yanda ise metro hatları, depreme dayanıklı konutlar ve güvence kapsamında su kaynakları... İmamoğlu'nun ortaya koyduğu bu net tablo, İstanbulluları ve tüm Türkiye'yi bu tarihi tercihle bir kez daha yüzleştirdi. Bu meydan okumanın yansımaları, siyasetin koridorlarında daha uzun süre çınlamaya devam edecek gibi görünüyor.