Gerçek Gündem Haberleri

Hakan Fidan motor lisanslarının ABD tarafından durdurulduğunu açıkladı

Türkiye’nin yerli savaş uçağı KAAN’da beklenmedik üretim krizi! Motor lisansları durdu — perde arkası, ihracat etkisi ve olası senaryolar ikinci paragraftan itibaren.

Türkiye’nin en iddialı savunma projelerinden biri olarak lanse edilen KAAN, uzun süredir hem teknik hem de politik tartışmaların merkezindeydi; milyonlarca lira, yıllar ve ulusal prestij bu projenin etrafında toplandı. Projenin destekçileri onu “milli gurur” ve savunma sanayinde dönüm noktası olarak görüyor; eleştirenler ise zaman, maliyet ve tedarik bağımlılıklarına dikkat çekiyordu. Kamuoyunda beklenti ve endişi birbirine karışmışken, son açıklama birçok planı yerinden oynattı.

Dün yapılan resmi bir açıklama, KAAN üretim hattının durduğunu ortaya koydu: Projenin ihtiyaç duyduğu jet motorlarının lisanslarının ABD tarafından “durdurulduğu” ve motorların teslimatı için ABD Kongresi’nden onay beklendiği söylendi; lisanslar çıkmadan motorlar gelmediği için seri üretim başlayamıyor. Bu tedarik blokajı, yalnızca üretimi duraklatmakla kalmıyor; daha önce imzalanan ihracat protokollerini, teslimat takvimlerini ve uluslararası ortaklık planlarını da doğrudan riske sokuyor.

Bu gelişmenin kısa vadeli etkileri somut: üretim hattındaki planlar askıya alınıyor, yedek parça/tedarik zinciri yeniden dizayn edilmeli, ve bazı alt yükleniciler için nakit akışı baskısı artıyor. Orta- ve uzun vadede ise iki temel senaryo ortaya çıkıyor: Birincisi, diplomatik ve yasama kanallarıyla gerekli lisansların kısa sürede çıkarılması ve üretimin, planlanan takvim içinde yeniden başlaması. İkinci ve daha maliyetli yol ise milli motor geliştirme programının (veya alternatif tedarikçilerle hızlı sözleşmelerin) hızlandırılması; bu yol zaman ve ek bütçe gerektirir ve projeyi yıllarca öteleyebilir.

KAAN projesinin geçmişine bakıldığında, birçok dönemeç görüyoruz: Proje, yerli beka ve hava üstünlüğü hedefleriyle başlatıldı; test ve prototip aşamaları bir dizi inişli çıkışlı takvimle geçti; ilk uçuş denemeleri önemli bir teknik kilometre taşı olarak kaydedildi. Ancak motor ve ileri teknoloji bileşenlerinde dışa bağımlılık, projenin en kırılgan noktası olarak kaldı. Bugün yaşanan lisans krizi, tam da bu zayıflığın pratik sonuçlarını gösteriyor.

İhracat tarafında da soru işaretleri büyüyor. Daha önce gündeme gelen dış satış protokolleri —örneğin, büyük adetli bir anlaşma planı—, üretimin durmasıyla birlikte revizyona uğrayabilir veya gecikebilir. Bu durum, hem diplomatik ilişkilerde hem de Türkiye’nin savunma sanayi ihracat stratejisinde yeniden hesaplama gerektirecek. Ayrıca, planlanan teslimatlar gecikirse partner ülke güvenlik planlamalarını da etkileyebilir.

Siyasi ve diplomatik zeminde yaşanacak gelişmeler belirleyici olacak. Lisansların çıkması için hangi adımlar atılacak, Kongre’de hangi tartışmalar yürütülecek, ilişkiler hangi pazarlıklarla şekillenecek—bunların hepsi projenin kaderine doğrudan etki edecek. Aynı zamanda bu olay, tedarik bağımlılığının azaltılması gerektiğini savunanların argümanını güçlendiriyor: Kritik savunma bileşenlerinde “kaynak çeşitlendirmesi” ve yerli teknolojinin hızlandırılması artık yalnızca ideal değil, stratejik zorunluluk olarak öne çıkıyor.

Teknik açıdan yapılabilecekler net: Mevcut planlarda hızlandırılmış yerlileştirme programları, motor teknolojisi için kamu-özel sektör ortak yatırımları, alternatif motor tedarikçileriyle gizli-görünür görüşme kanalları ve proje finansmanında esneklik. Ancak bunların hiçbiri kısa vadede, birkaç hafta içinde uygulanıp üretimi yeniden başlatmayacaktır; ciddi süre, bütçe ve uzmanlık gerektirir.

Sonuç olarak, KAAN projesi için şu anki durum bir “bekleme” değil—stratejik bir kırılma noktasıdır. Eğer lisanslar kısa sürede çıkarılacaksa, proje hasarını sınırlı tutabilir; aksi halde proje takvimleri, ihracat hedefleri ve Türkiye’nin hava kuvvetleri modernizasyon planları yeniden yazılmak zorunda kalacak. Bu süreç aynı zamanda Ankara ile ilgili ülkeler arasındaki diplomatik nüansların ve yasa yapıcıların karar süreçlerinin ne kadar belirleyici olduğunu da gösteriyor.

Okurlar için alınması gereken kısa dersler açık: Savunma projelerinde teknolojik bağımsızlık sadece “milli söylem” değil, pratik bir gerekliliktir; tedarik zinciri riskleri siyasetin en beklenmedik anında yükü artırır; ve bir projenin başarısı teknik kabiliyetin yanı sıra uluslararası hukuk, diplomasi ve ticari izin mekanizmalarına da bağlıdır.

< type="adsense" data-ad-client="ca-pub-3348434846257114"> #auto-ads