Türkiye’nin siyasi nabzı hız kesmeden atıyor ve Erol Mütercimler’in Sözcü Televizyonu’ndaki çarpıcı açıklamaları, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) geleceğine dair merak uyandırıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun sessizliği ve Hikmet Çetin’in tartışmalı sözleri, milyonların aklını kurcalıyor. Bu patlayıcı tartışma, sadece bir parti meselesi değil, ülkenin demokrasi savaşının ta kendisi. Hazır olun, çünkü bu makale, sır perdelerini aralıyor ve CHP’nin yol ayrımını gözler önüne seriyor.
Erol Mütercimler, Sözcü Televizyonu’ndaki programda, CHP’nin iç dinamikleri ve liderlik tartışmaları üzerine ateşli bir konuşma yaptı. Sunucunun, “Kemal Kılıçdaroğlu döner mi?” sorusuna yanıt verirken, Mütercimler önce CHP’nin demokratikleşme çabalarına değindi: “Allah aşkına, Demokrat CHP’yi demokratikleştirme yönünde bir adım attılar mı? Benim atım mı var, bir şey mi var? Böyle bir şey yok.” Kılıçdaroğlu’nun geçmişteki seçim yenilgilerini hatırlatarak, “Kemal Bey kaç seçim gördü? Başarısızlık durumunda ‘Hadi oturup hesaplaşalım’ denildi mi?” diye sordu. Bu sözler, CHP içindeki liderlik krizine ve hesaplaşma eksikliğine işaret ederken, Mütercimler’in ses tonundaki hayal kırıklığı, izleyicileri ekran başına kilitledi.
Mütercimler, Kılıçdaroğlu’nun sessizliğini sorgularken, “Kemal Bey çok sessiz. Dönecek mi dersiniz?” sorusuna net bir yanıt vermekten kaçındı: “Onlara bir şey diyemem. Gelirlerse, bak, bu önemli değil.” Ancak, tartışmayı kişiselleştirmenin yanlış olduğunu vurguladı: “Eğer bu kişiler üzerinden bir mesele olarak görülüyorsa, ben bu tartışmaları partinin içinde görüyorum.” Ardından, CHP’nin duayen isimlerinden Hikmet Çetin’in yakın zamanda yaptığı bir açıklamaya dikkat çekti. Çetin’in, Kılıçdaroğlu’na yönelik sözlerinin talihsiz olduğunu belirten Mütercimler, “Hikmet Çetin gibi büyük bir duayen bile öyle talihsiz bir bütün kurdu ki, dışarı çıkamıyor. Bana uymadı. Belki heyecanla söyledi, belki farkına varmadı, belki bir uyarı olarak söyledi ama olmadı” dedi. Çetin’in sözlerinin, Kılıçdaroğlu’nu sokaklarda “taşlanacak” bir konuma getirdiğini ima ederek, bu tür söylemlerin partiye zarar verdiğini vurguladı.
Konuşma, CHP’nin ideolojik duruşuna kaydı. Mütercimler, partinin bir konjonktürel parti olmadığını, ideolojik bir temel üzerine kurulu olduğunu savundu: “CHP, ideolojik bir parti olarak doğmadı mı? Erkan Bey’in partisi ideolojik bir parti. Oyu yüz binde bire düşer, ama yaşar. Neden? İdeolojiler ölmez.” Karl Marx’ın ölmesine rağmen Marksizm’in, sosyalizmin ya da sosyal demokrasinin ölmediğini örnek vererek, “İdeolojiler nasıl ölür? Böyle saçma bir şey olabilir mi?” diye sordu. CHP’nin ideolojik bir karar vermesi gerektiğini, yoksa mevcut gerilimlerin partiyi daha da yıpratacağını belirtti. Bu sözler, CHP’nin 2023 seçimlerindeki yenilgisinden sonra başlayan liderlik ve yön tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Hatırlarsak, Kılıçdaroğlu’nun 2023’te cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı yenilgi, parti içinde “değişim” çağrılarını yükseltmiş, Özgür Özel’in genel başkan seçilmesiyle sonuçlanmıştı. Ancak Mütercimler, bu değişimin yeterli olmadığını, partinin hâlâ bir ideolojik netlik arayışında olduğunu ima etti.
Mütercimler, konuşmasında mevcut siyasi iklimin absürtlüğüne de değindi. Can Atalay’ın hapisteyken milletvekili seçilmesini örnek vererek, “Can Atalay hapisteyken milletvekili seçildi. Aklın alacağı şey mi?” diye sordu. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının tanınmadığını, hatta Devlet Bahçeli’nin “Anayasa Mahkemesi kapatılsın” önerisini hatırlattı: “Anayasa Mahkemesi, HDP’yi kapatmayan mahkeme, o da kapatılsın dedi.” Bu sözler, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün ve yargı bağımsızlığının nasıl erozyona uğradığını çarpıcı bir şekilde ortaya koydu. Mütercimler, Abdullah Öcalan’la ilgili son dönemde ortaya atılan “heyet gönderilsin” önerilerine de tepki gösterdi: “Bugün Abdullah Öcalan hakkında başka şeyler söyleniyor. ‘Heyet gönderelim’ diyorlar. Aklın alacağı şey mi?” Bu çelişkiler, Mütercimler’in deyimiyle, Türkiye’de akıl sağlığını korumanın bir mucize olduğunu gösteriyor: “Düşününce, bu ülkede akıl sağlığımızı korumamız mucize.”
Mütercimler, konuşmasını tarihsel bir bağlama oturtarak, Türkiye’nin demokrasi mücadelesindeki kırılma noktalarına işaret etti. 1948’de İsmet İnönü’nün, “Türkiye’nin demokratik gelişimi sakin ve zehirsiz bir ortamda ilerlemeli” sözünü hatırlattı. Celal Bayar’ın 1950’de Demokrat Parti’nin (DP) iktidara gelmesiyle başlayan değişim vaadinin, 1960’ta 27 Mayıs darbesiyle kesintiye uğradığını belirtti: “Hukukun üstünlüğü yok edildi, insan hakları yok edildi.” DP’nin Vatan Cephesi gibi oluşumlarla toplumu böldüğünü, 13 kişilik bir komisyon kurarak muhalefeti bastırmaya çalıştığını, ancak öğrenci hareketlerinin bu baskıya direndiğini anlattı. Osmanlı’dan bu yana, Abdulaziz’in tahttan indirilmesinde medrese öğrencilerinin, 27 Mayıs’ta ve 12 Mart’ta üniversite öğrencilerinin, 12 Eylül’de gençlerin direnişine vurgu yaptı. Bu tarihsel örnekler, Mütercimler’in “Türkiye’de değişim her zaman gençlerle gelir” mesajını güçlendirdi.
AKP’nin iktidara geliş sürecine de değinen Mütercimler, özellikle başörtüsü meselesinin nasıl istismar edildiğini vurguladı: “AKP’yi iktidara getiren en önemli mesele neydi? Türban. Kim direndi? Sağcı, İslamcı gençler, kızıyla erkeğiyle.” Ancak asıl dinamiğin kadınlar olduğunu söyledi: “AKP’yi iktidara taşıyan en dinamik unsur kimdi? Kapı kapı dolaşan kadınlar.” Kadın hareketinin, medeniyet ve insanlık tarihinde demokrasiyi inşa eden temel güç olduğunu savundu: “Cumhuriyet kurulabilir, ama demokrasi yaratılır. Bunu da kadınlar yapar.” Bu noktada, kadın cinayetlerine ve çocuk istismarına karşı duyarsızlığa isyan etti: “Kadın cinayetleri için, çocuk tecavüzleri için bir yasa çıkarın dedim. Baroların kadın avukatları, kadın vekiller, kimse ses çıkarmıyor.” Güncel bir örnekle, bir kadın mühendisin kayınpederi tarafından 57 bıçak darbesiyle öldürüldüğünü hatırlatarak, “Kadın hareketi Türkiye’nin en iyi hareketlerinden biridir” dedi. Osmanlı’dan bu yana kadınların mücadelesinin, özellikle Milli Mücadele’de belirleyici olduğunu ekledi.
Güncel anketlere de değinen Mütercimler, Halk TV’de gördüğü bir çalışmayı aktardı: “CHP yüzde 30,9, AKP yüzde 30 görünüyor. Halk, Tayyip Bey’e itiraz etmiyor.” Ancak, 19-30 yaş arası genç seçmenlerin umut vaat ettiğini, asgari ücretin açlık sınırının altında olmasının ise halkın tepkisini artırdığını belirtti. Erkan Baş’ın sarı sendika eleştirilerine katılarak, “Memurlar, işçiler buna razı oluyor” diye yakındı. 1948’de Hürriyet gazetesinde İnönü’nün sözlerini hatırlatarak, demokratik bir ortamın önemini vurguladı ve mevcut kaosun, halkın sabrını zorladığını ima etti.
Mütercimler’in konuşması, CHP’nin liderlik krizinden hukukun çöküşüne, kadın hareketinden gençlerin direnişine kadar geniş bir yelpazede Türkiye’nin nabzını tutuyor. Kılıçdaroğlu’nun geri dönüp dönmeyeceği sorusu, hâlâ net bir yanıt bulamasa da, Mütercimler’in vurgusu açık: CHP ideolojik bir netlik kazanmalı, yoksa kaos derinleşecek. Geçmişte, 2015 seçimlerinde koalisyonun çökmesi, 2019’da İstanbul’un kaybı ve 2023’te Kılıçdaroğlu’nun yenilgisi, CHP’yi sorgulamaya itmişti. 2025’te, Özgür Özel’in liderliğinde parti toparlanma sinyalleri verse de, Mütercimler’in “Hikmet Çetin bile yanlış yaptı” çıkışı, iç tartışmaların bitmediğini gösteriyor. Gelecekte, CHP’nin ideolojik duruşunu netleştirip gençler ve kadınlarla birleşmesi, sandıkta büyük bir değişimi tetikleyebilir. Mütercimler’in sözleri, sadece bir analiz değil, bir uyanış çağrısı: Türkiye, bu kaostan ya demokrasiyle çıkacak ya da daha derin bir uçuruma yuvarlanacak. Sandık, bu savaşın nihai arenası olacak.