Ekonomi-Piyasalar

Erdoğan İmzaladı: İran'a Mal Varlığı Şoku!

Diplomatik fırtına yaklaşıyor, gizli listeler ve dev yaptırımlar Türkiye'yi sarsıyor! Nükleer gölgeler altında patlayan karar, küresel dengeleri altüst edecek mi? Heyecan dorukta, sırlar açığa çıkıyor – bu hamle sizi donduracak, hemen keşfedin!

Ankara'nın sonbahar sisleri arasında, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin koridorları her zamanki gibi sessiz bir güçle doluydu. Resmi Gazete'nin mükerrer sayıları, bazen tarihin dönüm noktalarını müjdeliyordu; bu seferki de öyleydi. Hava, uluslararası gerilimlerin ağırlığıyla ağırlaşmış, diplomatik telefonlar susmamıştı. Türkiye, Birleşmiş Milletler'in uzun soluklu mücadelesinin bir parçası olarak, bir kez daha sahneye çıkıyordu. Bu karar, sadece bir imza değil; küresel güvenlik mimarisinin taşlarını yerinden oynatacak bir hamleydi. Kimse tam olarak ne bekliyordu bilmiyordu, ama o mükerrer sayının sayfaları arasında yatan gerçek, dünya sahnesini titretecekti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan karar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1718 sayılı (2006) ve müteakip kararları ile 2231 sayılı (2015) kararlarının uygulanmasına ilişkin 24 Şubat 2021 tarihli ve 3578 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı'nın EK-5 sayılı listesinde değişiklik yapılmasını öngörüyordu. Bu hamle, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine dair 7262 sayılı Kanun'un 2'nci ve 3'üncü maddeleri gereğince alınmıştı ve 1 Ekim 2025 tarihli, 10438 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı olarak Resmi Gazete'de yerini almıştı. Kararın ekiyle, İran bağlantılı 22 bireysel isim ve 17 kuruluşun mal varlıkları donduruluyordu; bu, Türkiye'nin uluslararası yaptırımlara uyumunun en somut adımlarından biriydi. Listeye eklenen bu unsurlar, nükleer yayılma şüphesiyle damgalanmış figürler ve kurumlar olarak, yılların birikmiş gerilimini yansıtıyordu.

Mal varlığı dondurma kararı alınan bireyler, İran'ın nükleer programıyla ilişkilendirilen kilit isimlerdi: Dawood Agha-Jani, Amir Moayyed Alai, Behman Asgarpour, Mohammad Fedai Ashiani, Abbas Rezaee Ashtiani, Haleh Bakhtiar, Morteza Behzad, Seyyed Hussein Hosseini, Ali Hajinia Leilabadi, Hamid-Reza Mohajerani, Jafar Mohammadi, Ehsan Monajemi, Houshang Nobar, Mohammad Qannadi, Amir Rahimi, Javad Rahiqi, Abbas Rashidi, M. Javad Karimi Sabet, Seyed Jaber Safdari ve Ghasem Soleymani. Bu 22 isim, Devrim Muhafızları Ordusu'nun (IRGC) gölgesinde faaliyet gösteren, gizli projelerin mimarları olarak biliniyordu. Bazıları, uranyum zenginleştirme tesislerinde uzmanlaşmış mühendisler; diğerleri, uluslararası ağlarda lojistik destek sağlayan aracılar – hepsi, BMGK'nin radarında yıllardır parlıyordu. Bu dondurma, onların Türkiye'deki olası varlıklarını – banka hesaplarından gayrimenkullere kadar – kilitleyecekti; bir anda, varlıkları donmuş bir göle dönüşecekti.

Kuruluşlar cephesinde ise 17 varlık, İran'ın nükleer ve füze programlarının omurgasını oluşturuyordu: İran Atom Enerjisi Kurumu, Bank Sepah ve Bank Sepah International, İsfahan Nükleer Yakıt Araştırma ve Üretim Merkezi (NFRPC) ile İsfahan Nükleer Teknoloji Merkezi (ENTC), First East Export Bank, İrano Hind Shipping Company, Irisl Benelux NV, Jabber İbn Hayan, Karaj Nükleer Araştırma Merkezi, Kavoshyar Company, Mesbah Energy Company, Modern Industries Technique Company, Novin Energy Company, Tarım ve Tıp Nükleer Araştırma Merkezi, Pars Trash Company, Pishgam Energy Industries, South Shipping Line İran ve Tamas Company. Bu kurumlar, nükleer yakıt döngüsünden balistik füze teknolojisine, denizcilik lojistiğinden enerji sanayisine uzanan bir ağın düğümleriydi. Bank Sepah gibi finansal devler, yaptırımların en eski hedeflerinden biriydi; 2007'den beri BM listesinde olan bu banka, IRGC'nin mali omurgası olarak anılıyordu. İsfahan ve Karaj merkezleri ise, uranyum santrifüjlerinin kalbi – bu dondurma, onların uluslararası ticari kanallarını tıkayacaktı.

Kararın perde arkasında, BMGK'nin uzun soluklu İran yaptırımları yatıyordu. Hatırlayalım ki, 2006'daki 1718 sayılı karar, İran'ın nükleer programını nükleer silah geliştirme şüphesiyle hedef almıştı; 2015'teki 2231 sayılı karar ise, JCPOA (Ortak Kapsamlı Eylem Planı) anlaşmasını denetleyen çerçeve olmuştu. Trump'ın 2018'de ABD'nin anlaşmadan çekilmesiyle yaptırımlar sertleşmiş, Biden döneminde kısmi yumuşama olsa da, 2025'e gelindiğinde gerilim yeniden alevlenmişti. İran'ın uranyum zenginleştirmeyi yüzde 60'lara çıkarması, IAEA raporlarında alarm zillerini çaldırmıştı. Türkiye, 2021'deki 3578 sayılı kararla bu zincire katılmış, EK-5 listesini düzenli güncelliyordu. Bu son ekleme, son aylardaki istihbarat paylaşımlarının meyvesiydi; belki Mossad'ın sızıntıları, belki CIA'nin uyarıları – Erdoğan'ın imzası, Türkiye'yi Batı ittifakının kalesi yapıyordu.

Dondurulan mal varlıkları, Türkiye'deki banka hesapları, menkul ve gayrimenkul mallar, hisse senetleri gibi unsurları kapsıyordu; Hazine ve Maliye Bakanlığı, bu varlıkları tespit edip dondurmakla görevlendirilmişti. Etkilenenler, 7262 sayılı Kanun'un 2'nci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, BMGK'ye iletilmek üzere Denetim ve İşbirliği Komisyonuna başvurma hakkına sahipti – bir itiraz kapısı aralık bırakılmıştı, ama pratikte bu, bürokratik bir labirentti. Karar, 1 Ekim 2025 itibarıyla yürürlüğe girmişti; bu, Erdoğan'ın uluslararası yükümlülüklere sadakatini bir kez daha tescilliyordu. Diplomatik kulislerde, bu hamlenin İran'la ikili ilişkileri germeyeceği fısıldanıyordu; zira Türkiye, komşusunun ekonomik ortağı olarak, yaptırımları dengeli uyguluyordu.

Bu kararın yankıları, sadece Ankara'yla sınırlı kalmayacaktı. Hatırlarsak, benzer dondurmalar 2023'te IRGC komutanlarının varlıklarını hedef almış, Türkiye-İran ticaretini hafifçe sarsmıştı – 2024'te ihracat %5 düşüş yaşamıştı. Şimdi, 22 isim ve 17 kuruluşun eklenmesi, nükleer programın finansmanını daha da sıkıştıracaktı; IAEA'nın son raporunda İran'ın stoklarının 5 kat arttığı belirtilmişti. Gelecekte, bu liste genişleyebilir; eğer Tahran anlaşmaya uymazsa, BMGK yeni yaptırımlar getirebilir, Türkiye'yi daha derin bir rol oynamaya itebilir. Ekonomik açıdan, dondurulan varlıklar sınırlı olsa da, sembolik etkisi büyük: İranlı iş insanları Türkiye'deki yatırımlarını gözden geçirecek, belki rotayı Dubai'ye çevirecek. Erdoğan'ın imzası, Batı'yla köprüleri güçlendirirken, Doğu'yla gerilimi yönetme sanatını sergiliyordu.

Peki ya küresel tablo? ABD'nin yeni yönetimi altında, İran'a yönelik baskı artarken, Türkiye'nin bu uyumu, NATO zirvelerinde puan kazandıracaktı. Ama Tahran'dan misilleme gelebilir mi? Son aylarda, İranlı hacker gruplarının siber saldırıları artmıştı; bu karar, onları tetikleyebilir. Öte yandan, İsrail'in Gazze operasyonları gibi bölgesel krizler, nükleer gerilimi gölgede bıraksa da, bu dondurma sessiz bir uyarıydı: Yayılma, bedelsiz kalmayacak. Listeye giren isimler gibi, Bank Sepah'ın Avrupa şubeleri de yıllardır izleniyordu; Irisl gibi nakliye şirketleri, yaptırımları delmek için kullanılan hayalet gemilerdi. Bu hamle, Türkiye'nin finansal sistemini daha da güçlendirecek; MASAK'ın rolü büyüyecek, uluslararası işbirlikleri derinleşecekti.

Kararın yayımlanmasıyla, diplomatik telefonlar yeniden çalmaya başladı. İran Büyükelçiliği sessiz kaldı, ama Tahran sokaklarında protesto sesleri yükselebilirdi. Erdoğan'ın bu imzası, sadece bir prosedür değil; Türkiye'nin küresel arenadaki duruşunu pekiştiren bir manifesto gibiydi. 22 isim ve 17 kuruluş, artık gölgede değil; spot ışıklarının altında, varlıkları dondurulmuş halde bekleyecekti. Gelecek haftalarda, itiraz başvuruları yağabilir, ama BMGK'nin duvarları kalın. Bu karar, nükleer kışın habercisi mi yoksa diplomasinin zaferi mi? Dünya nefesini tutmuş izliyor – ve Türkiye, sahnede başrolde.

Bu gelişme, yılların birikmiş gerilimini somutlaştırıyordu; 2006'dan beri süren yaptırımlar, İran'ı masaya oturtamamış ama izolasyonu artırmıştı. Şimdi, EK-5 listesinin genişlemesiyle, Türkiye ekonomik köprü rolünü korurken, güvenlik önceliklerini öne çıkarıyordu. İsimlerden Ghasem Soleymani gibi figürler, IRGC'nin nükleer kolunu yönetenlerdi; kuruluşlardan Novin Energy Company, gizli santrifüj üretiminde uzmanlaşmıştı. Gelecekte, eğer JCPOA yeniden canlanırsa bu listeler eriyebilir; ama Tahran'ın direnci sürerse, dondurmalar kalıcılaşacak. Erdoğan'ın eli, bu satranç tahtasında ustaca hamle yaptı – ve oyun, daha da kızışacak gibi.

< type="adsense" data-ad-client="ca-pub-3348434846257114"> #auto-ads