Türkiye'nin fast food sektöründe yıllardır hakimiyet kuran dev bir şirketin ani çöküşü, sektörde adeta bir deprem etkisi yarattı. Her köşede tanıdık tabelalarıyla karşımıza çıkan o markalar, birdenbire belirsizliğin ortasında kaldı. Tüketiciler şaşkın, çalışanlar umutsuz, rakipler ise fırsat kolluyor. Bu iflas, sadece bir şirketin sonu mu yoksa sektörün genel bir dönüşümünün habercisi mi? Yılların birikmiş sorunları, ekonomik fırtınalarla birleşince ortaya çıkan tablo, herkesi derinden sarsıyor.
İş Gıda AŞ'nin hikayesi, 1990'ların sonlarından beri Türkiye'nin hızlı tüketim dünyasında parlak bir yıldız gibi parlamıştı. Şirket, İş Holding'in gıda kolunda önemli bir oyuncu olarak, KFC ve Pizza Hut gibi global devlerin Türkiye franchise'larını yönetmeye başlamıştı. Yüzlerce şubeyle ülkeyi kaplayan bu ağ, milyonlarca insana hızlı ve lezzetli yemekler sunuyordu. Ancak son yıllarda artan maliyetler, döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve enflasyonun pençesinde sıkışan şirket, adım adım zor günlere doğru sürüklenmişti. Şubat 2025'te konkordato başvurusuyla başlayan süreç, umut vaat etse de, kısa sürede bir felakete dönüştü.
İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 30 Eylül 2025'te verdiği karar, her şeyi değiştirdi. Mahkeme, İş Gıda AŞ ve bağlı şirketi İshway Gıda Dağıtım AŞ'nin iflasına hükmetti. Bu kararın arkasında yatan rakamlar ise adeta bir korku filmi senaryosu: Şirketin toplam borcu 4,4 milyar TL'ye ulaşmıştı. En büyük alacaklı ise, KFC ve Pizza Hut'un global sahibi Yum! Brands oldu. Yalnızca bu dev şirkete olan borç bile yaklaşık 1 milyar TL'yi buluyordu. Bir yabancı sermayeli özel bankaya ise 541 milyon TL borç birikmişti. Bu rakamlar, şirketin nasıl bir mali çöküş yaşadığını gözler önüne seriyor.
Konkordato süreci, Şubat ayında geçici 3 aylık mühletle başlamıştı. Mahkeme, şirketin toparlanması için umut ışığı yakmış gibi görünüyordu. 30 Haziran'da verilen kesin mühlet, alacaklılarla müzakerelerin yolunu açacaktı. Ancak 23 Eylül'de konkordato komiserinin raporu, her şeyi altüst etti. Raporda, İş Gıda AŞ'nin "borca batık" durumda olduğu net bir şekilde tespit edildi. Varlıklar borçları karşılayamıyordu; şirketin mali yapısı tamamen çökmüştü. Bu rapor, mahkemenin iflas kararını tetikleyen son darbe oldu. Artık geri dönüş yoktu; tasfiye süreci başlamıştı.
Şirketin çöküşünün perde arkasında, yılların birikmiş sorunları yatıyor. TL bazlı gelirler, dövizle ödenen franchise ücretleri ve ithal hammaddelerin maliyetini karşılayamıyordu. Yüksek faiz oranları, borç yükünü katlayarak büyütmüştü. Pandemi sonrası toparlanma umutları, enflasyon ve ekonomik belirsizliklerle suya düşmüştü. 2025 başlarında yaklaşık 5.200 çalışanı olan dev, iflas kararı geldiğinde sadece 81 kişiye indirgenmişti. Binlerce aile, bir gecede işsiz kalmış, maaş ve tazminat hayalleri suya düşmüştü. Bu durum, sektördeki kırılganlığı bir kez daha ortaya koyuyor: Global markaların parlaklığı, yerel operatörlerin sırtındaki yükle gölgeleniyor.
Alacaklılar cephesinde ise tam bir savaş alanı oluşmuş durumda. Yum! Brands, en büyük paya sahip olarak, kayıplarını minimize etmek için harekete geçti. Şirketin Türkiye'deki 500'den fazla şubesi, iflasla birlikte büyük ölçüde kapandı. Bazıları HD İskender ve Pidem gibi yerel zincirlere devredildi, ancak bu geçici bir çözüm. Tüketiciler, favori tavuk kanatlarını ve pizzalarını özlemeye başladı bile. Sosyal medyada dolaşan tepkiler, öfke ve şaşkınlıkla dolu: "Yıllarca kazandılar, şimdi işçiyi mağdur ettiler" diye haykıranlar, "Ekonomi bu hale gelince kim ayakta kalır?" diye sorgulayanlar... Herkesin aklında aynı soru: Bu markalar geri dönecek mi?
Gelecek belirsiz, ama umut kırıntıları da yok değil. Yum! Brands, resmi açıklamalarında yeni bir franchise operatörü arayışında olduklarını ima etti. Denetimlerde standartlara uymayan hizmet kalitesinin franchise hakkını elinden aldığını belirten dev, "Dünya standartlarında lezzet" vaadiyle Türkiye pazarına dönmeye hazırlanıyor. Bu, yerel bir şirketin yerine belki de daha güçlü bir oyuncunun gelmesi anlamına gelebilir. Ancak süreç uzarsa, fast food haritasında boşluklar oluşacak; rakipler bu fırsatı kolluyor. Yerel zincirler, İskender'den dönercilere kadar, boşalan rafları doldurmak için sıraya girmiş durumda.
Bu iflasın yarattığı domino etkisi, sadece gıda sektörünü değil, tüm ekonomiyi sarsıyor. Binlerce çalışanın geleceği belirsizken, tedarik zincirleri de etkileniyor. Et, un ve baharat tedarikçileri, ödenmemiş faturalarla boğuşuyor. Tüketiciler için ise fiyatlar artabilir; rekabet azalınca, lezzetler pahalılaşıyor. Uzmanlar, bu olayın bir uyarı olduğunu söylüyor: Yüksek borçlu şirketler, ekonomik fırtınalarda en çabuk devriliyor. İş Gıda'nın hikayesi, belki de birçok firmanın sonunu getirecek bir ders niteliğinde.
Peki, bu krizden kim kazanacak? Yeni operatörler mi, yoksa yerel tatlar mı ön plana çıkacak? Şubelerin tozlu tabelaları, birer nostaljiye dönüşürken, fast food tutkunları yeni maceralara hazır mı? Geceleri pizza hayali kuranlar, sabah kahvesiyle tavuk menüsü özleyenler... Bu belirsizlik, heyecanı doruklara çıkarıyor. Sektördeki her hareket, bir sonraki büyük sürprizi müjdeliyor. Gözler Yum! Brands'te, kulaklar mahkeme koridorlarında. Türkiye'nin damak zevki, bu fırtınadan nasıl çıkacak? Cevaplar, önümüzdeki aylarda netleşecek – ama o zamana kadar, herkes nefesini tutmuş bekliyor.