İstanbul’un en prestijli merkezlerinden Zorlu Center, şimdiye dek alışverişin, lüksün ve gösterişin simgesi olarak biliniyordu. Ancak bu kez aynı mekân, milyonlarca dolarlık bir dolandırıcılık hikâyesine ev sahipliği yapıyor. Dosyanın merkezinde Azeri uyruklu iş insanı bulunuyor. İlk başta çevresindekilere güven telkin eden, restoranı ve mücevher mağazasıyla iş dünyasında kendine yer açan bu kişi, iddialara göre kısa sürede büyük bir şebekenin parçası haline geldi.
Süreç masum bir ticaret görüntüsüyle başladı. İddiaya göre şüpheli, önce 174 bin dolarlık bir Patek Philippe aldı. Ardından 138 bin dolarlık ikinci bir Patek siparişi verdi. Ödemeler sorunsuz yapıldı, mallar teslim edildi ve ilişkiler güçlendi. Bu küçük ama stratejik adımlar, mağdurlarda sağlam bir güven duygusu yarattı.
Büyük Hamle: Richard Mille ve Dev Borçlar
Bu güven ortamı kısa sürede çok daha büyük ticari işlemlere kapı araladı. 315 bin dolarlık iki Richard Mille saat devreye girdi. Ancak bu kez tablo değişti. Saatlerin Azerbaycan’da yarı fiyatına satıldığı tespit edildi. Zarara uğrayan iş insanlarının kayıpları milyon dolarlarla ölçülmeye başlandı.
Lüks Araçlarla Derinleşen Çark
Olayın yalnızca saatlerle sınırlı kalmadığı anlaşıldı. Dosyada yer alan iddialara göre bir Audi A8 Long için 380 bin dolarlık sözleşme yapılırken yalnızca 80 bin dolar ödendi. 750 bin dolarlık Rolls-Royce için ise 200 bin dolar ödeme gerçekleştirildi, kalan tutar ödenmedi. Borçlar katlanarak büyüdü, güven ise hızla eridi.
Çekler, Kriz ve Kaçış
Kırılma noktası 45 milyon liralık bir çekin karşılıksız çıkmasıyla yaşandı. Bundan sonra şüpheliye ulaşılamadı. Kamera kayıtları, 24 Şubat sabahı saat 06.00’da Zorlu’daki dairenin boşaltıldığını gösterdi. Şüpheli, annesi ve kardeşiyle birlikte sessizce ortadan kayboldu.
Yüksek Bağlantılar İddiası
Dosyadaki en çarpıcı detaylardan biri, şüphelinin üst düzey bağlantıları olduğuna dair iddialar. Özellikle bir ağır ceza hâkimiyle ortaklık söylentisi, soruşturmanın boyutunu genişletti. Hatta bu hâkime ait olduğu öne sürülen çakar-siren tertibatının şüpheli tarafından kullanıldığı iddia ediliyor. Bu iddia, olayın yalnızca ticari değil, kurumsal yönlerini de tartışmaya açtı.
11 Kişilik Şebeke Şüphesi
Soruşturmada yalnızca bir kişi değil, toplam 11 şüpheli yer alıyor. Bunların 9’unun Azeri olduğu belirtiliyor. İsimleri dosyada geçen kişiler arasında farklı ülkelerle bağlantıları bulunan iş insanlarının da olduğu öne sürülüyor. Bu tablo, olayın örgütlü bir yapıya işaret ettiğini düşündürüyor.
Bu hikâye, prestij ve güvenin nasıl bir anda yıkıcı bir oyuna dönüşebileceğini gösteriyor. Küçük ama sorunsuz görünen adımlar, devasa borçların önünü açtı. Lüksün parıltısı, bir güven perdesi ördü. Ancak perde kalktığında geriye milyonlarca dolarlık kayıplar, boş daireler ve yurtdışına giden bir şüpheli kaldı.
Bundan Sonra Ne Olacak?
Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında banka hareketlerinin incelenmesi, uluslararası iş birliği taleplerinin gündeme gelmesi ve Dubai’deki izlerin sürülmesi bekleniyor. Eğer iddialar doğrulanırsa, iş dünyasında büyük bir güven sarsıntısına yol açacak. Eğer deliller yetersiz kalırsa, dosya uzun bir hukuk mücadelesine dönüşebilir.
Sonuç:
Zorlu Center’da yaşanan bu olay, yalnızca bir dolandırıcılık dosyası değil; aynı zamanda modern şehir hayatının “güven ekonomisi”nin kırılganlığını gösteren bir ders niteliğinde. Lüksün cazibesiyle şekillenen ilişkilerin, kontrolsüz büyüyen borçlarla nasıl bir kabusa dönüştüğünün en somut örneği olarak tarihe geçmeye aday.