Emeklilik hayalleri kurarken, ansızın gelen bir fırtına gibi esen haberler var ya, işte tam o hissi yaşıyor şu sıralar Türkiye'nin emeklileri. Yılların emeğiyle kazanılan o huzurlu günler, birden bire gölgelenmeye başladı. Sokaklarda, kahvehanelerde, aile sohbetlerinde aynı soru yankılanıyor: "Ya bizim maaşlar ne olacak?" Bu soruların altında yatan gerçek, meclis koridorlarında sessizce şekillenen bir yasa taslağı. Binlerce sayfa evrak arasında gizlenen maddeler, sıradan bir vatandaşın hayatını altüst edebilecek kadar güçlü. Peki, bu fırtınanın merkezinde ne var? Neden emekliler gece uykularından sıçrayıp kalkıyor? Hikayenin buradan sonrası, tam bir gerilim filmi gibi ilerliyor.

Torba yasa olarak bilinen o devasa teklif, Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda ve 631 Sayılı KHK'de Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi adıyla meclise sunuldu. Bu teklif, Sosyal Güvenlik Kurumu'nu ayakta tutmak için yeni kaynaklar peşinde koşarken, sıradan insanların cebinden fazladan para çıkarmayı planlıyor. SGK'nın kasasını doldurmak adına atılan her adım, birilerinin omuzlarına yeni bir yük bindiriyor. Düşünün ki, emekli olmuşsunuz, her ay o maaşı bekliyorsunuz, ama birden bire bir kesinti haberiyle sarsılıyorsunuz. Bu teklifin içindeki o madde, tam da bunu söylüyor: SGK'ya borcu olan emeklilerin maaşlarından yüzde 25'e varan kesintiler yapılacak. Genel sağlık sigortası primleri dahil tüm borçlar, doğrudan gelir ve aylık ödemelerinden tahsil edilecek. Bu, yıllardır prim ödeyen bir emeklinin, belki de unutulmuş bir gecikme nedeniyle, cebinden para kaybetmesi demek. Kaç emekli bu durumla yüzleşecek? Milyonlarca insan, çünkü SGK borçları yıllardır birikiyor, pandemiyle birlikte iyice kabardı.

Bu kesintilerin nasıl işleyeceğini biraz daha açayım ki, o korku yerini net bir resme bıraksın. Diyelim ki, emekli maaşı 10 bin lira; yüzde 25 kesintiyle ayda 2 bin 500 lira direkt olarak SGK'ya gidecek. Bu para, sizin market alışverişinizden, torununuzun harçlığından, belki de ilaç faturasından kesilecek. Teklif yasalaşırsa, bu işlem otomatik hale gelecek, itiraz etmek için bile koşuşturmak gerekecek. Hatırlayın, 2021'deki yapılandırma fırsatlarıydı o, borçlar silinmiş gibiydi. Ama şimdi, o rahatlama yerini yeni bir sıkışmaya bırakıyor. Emekliler, "Biz zaten emekliyiz, neden hala ceza ödeyelim?" diye soruyor içten içe. Cevap, SGK'nın sürdürülebilirlik derdinde yatıyor; kurumun gelirlerini artırmak için her yol mubah görülüyor. Bu kesintiler, sadece bir başlangıç; arkasında daha büyük bir domino etkisi var.

Şimdi, emeklilerin ötesine bakalım, çünkü bu dalga herkesi vuracak. Bağ-Kur'lular için emeklilik kapısı, iyice daralıyor. Eskiden, durdurulan sigorta sürelerini ihya etmek yüzde 34,75'lik primle mümkünken, teklif bunu yüzde 45'e çıkarıyor. Düşünün, 20 yıl bir dönemi canlandırmak istiyorsunuz, ama maliyet neredeyse yüzde 30 artıyor. Bu, binlerce liralık fark demek; bir ailenin bütçesini sarsacak kadar. Özellikle kendi işini kuranlar, esnaflar, bu değişiklikle sarsılacak. 2021 yapılandırmasında yakalanan o avantaj, tamamen elden gidiyor. Bir Bağ-Kur emeklisi, "Yıllarımı geri almak için fazladan para mı vereyim?" diye hayıflanırken, sistem "Evet" diyor. Bu ihya süreci, sadece sayıları değil, hayalleri de etkiliyor; erken emeklilik planları suya düşüyor, gecikmeler uzuyor.

Borçlanmalar da cabası. Emekliliğe bir adım kala, eksik primleri tamamlamak isteyenler için prim oranı yüzde 32'den yüzde 45'e fırlıyor. Askerlik ve doğum borçlanmaları hariç tutulsa da, diğer tüm hizmetler bu artışa tabi. Mesela, bir kamu çalışanı, geçmişteki bir görevin primini borçlanmak istiyor; eskiden makul bir ücretle hallederken, şimdi cebinden neredeyse yarısını prim olarak verecek. Bu, özellikle kadınlar için doğum sonrası boşlukları doldurmak isteyenler için ağır bir darbe. Erkekler de askerlik sonrası prim tamamlama derdinde. Teklifin bu kısmı, "Herkes daha fazla ödesin ki sistem dönsün" mantığına dayanıyor. Ama dönen sadece sistem mi, yoksa vatandaşın cebi mi? Yüz binlerce insan, bu borçlanmalarla emekliliğe koşarken, duvarla çarpacak gibi hissediyor.

İşveren tarafı da boş durmuyor bu fırtınada. SGK prim oranı, yüzde 34,75'ten yüzde 35,75'e yükseliyor ve bu artış tamamen işveren payına yansıyor. Küçük bir atölye sahibi düşünün; her çalışanın priminden fazladan yüzde 1 para çıkacak, aylık binlerce lira eder. Üstelik, Hazine'nin sağladığı 5 puanlık prim indirimi, imalat sektörü dışındakiler için yüzde 2'ye indiriliyor. Yani, hizmet sektörü, ticaret erbabı, bu indirimden neredeyse mahrum kalıyor. Prime esas kazanç üst sınırı da asgari ücretin 9 katına çıkarılıyor; yüksek maaşlı çalışanlar için prim tavanı yükselirken, işverenlerin yükü kabarıyor. Bir de 2018'den beri süren genç müteşebbis Bağ-Kur prim teşviki tamamen kaldırılıyor. Yeni girişimciler, "Başlamak zaten zor, bir de prim yüküyle mi ezilelim?" diyecek. Bu değişiklikler, istihdamı yavaşlatabilir; firmalar yeni eleman alırken iki kere düşünecek.

Bireysel Emeklilik Sistemi, yani BES de bu teklifin radarında. Devlet katkısı şimdilik yüzde 30'da dururken, Cumhurbaşkanı'na bu oranı yüzde 50'ye kadar artırma ya da sıfıra indirme yetkisi veriliyor. Bu, tasarruf alışkanlıklarını kökten değiştirebilir; bir yanda cazip katkılarla sistem şişirilirken, diğer yanda ani kesintilerle katılımcılar tedirgin olur. Milyonlarca BES üyesi, "Yatırdığım para güvende mi?" diye sorgulayacak. Fon büyüklükleri artacak belki, ama bireysel güven sarsılırsa neye yarar? Bu yetki, esneklik getiriyor gibi görünse de, belirsizliği de beraberinde taşıyor.

Tüm bu maddeler bir araya gelince, resim netleşiyor: SGK, finansal dar boğazdan çıkmak için her koldan sıkıyor. Gelirler artacak, evet; teşvikler daralacak, borçlar tahsil edilecek. Ama bu, emeklilerin maaşını eritirken, çalışanların prim yükünü ağırlaştırıyor. Bir emekli, kahvesini yudumlarken "Yıllarca çalıştık, şimdi niye cezalandırılıyoruz?" diye iç çekiyor. Bir esnaf, dükkanını kapatırken prim faturasını düşünüyor. Genç bir girişimci, teşvikin uçup gitmesiyle hayallerini rafa kaldırıyor. Teklifin yasalaşması an meselesi; meclis salonlarında tartışmalar alevlenecek, ama sokaktaki adamın sesi ne kadar duyulacak?

Küresel Piyasalarda Neler Oluyor?
Küresel Piyasalarda Neler Oluyor?
İçeriği Görüntüle

Peki, bu değişiklikler kalıcı mı olacak, yoksa bir geçiş dönemi mi getirir? Uzmanlar, SGK'nın bu adımlarla nefes alacağını söylüyor, ama bireysel hikayelerdeki acıyı görmezden gelmek zor. Hatırlayın, pandemi yıllarında ertelenen primler, unutulmuş borçlar; hepsi şimdi peşinizi bırakmıyor. Emekliler için en kötüsü, o kesintiyle birlikte sağlık hizmetlerinin aksaması olabilir. Bir ilaç, bir muayene için cepten ödeme yapmak zorunda kalmak, kimseye yansın istemez. Bu teklif, sadece rakamlar değil; aile bütçeleri, gelecek planları demek.

Sonuçta, bu torba yasa bir dönüm noktası. Emekliler uyanık olsun, çünkü maaş bordrosu her ay değişebilir. Borçluysanız, hemen yapılandırma yollarını arayın; yoksa o yüzde 25, kapınızı çalacak. Bağ-Kur'lular, ihya planlarını gözden geçirin; maliyetler kabardı. İşverenler, prim hesaplarını yeniden yapın; indirimler eridi. BES'ciler, katkı oranlarını takip edin; yetki büyük adamların elinde. Türkiye'nin sosyal güvenlik ağı, delik deşik olmadan onarılmaya çalışılıyor, ama iğne ipliğe dönen hayatlar ortada. Bu hikaye burada bitmiyor; meclisten çıkacak karar, hepimizin yarınını şekillendirecek. Gözlerinizi dört açın, çünkü fırtına daha yeni başlıyor.