Küresel ekonomi 2026'ya girerken belirsizliklerle dolu bir döneme adım atıyor. Piyasalar yeni yıla hazırlanırken, uzmanlar borçluluk seviyelerinin rekor kırdığı bir ortamda önemli dalgalanmalar bekliyor. Güvenli liman arayışları artarken, yatırımcılar altın ve gümüş gibi varlıklara yöneliyor. Bu süreçte, merkez bankalarının adımları ve jeopolitik gelişmeler kritik rol oynayacak. Heyecan verici tahminler, piyasalarda yeni fırsatlar mı yoksa riskler mi doğuracak sorusunu gündeme getiriyor.
Küresel kamu borçluluğu, 2026'nın ana teması olarak öne çıkıyor. Uzmanlara göre, krizler genellikle iki dalga halinde geliyor; ilk dalga bir uyarı niteliğinde olur ve ciddiye alınmazsa ikinci dalga tsunami etkisi yaratabilir. Bu borç sorunu, finansal piyasalarda büyük dalgalar tetikleyebilir. Özellikle ABD tahvil piyasasındaki hareketler dikkat çekici. Güney Kore ve Tayvan'daki sigorta şirketlerinin uzun vadeli ABD tahvillerini satması, potansiyel bir kıvılcım olarak değerlendiriliyor. Bu satışlar, tahvil getirilerini etkileyebilir ve küresel likiditeyi sıkıştırabilir.
Dolar endeksi şu anda 98,64-98,65 bandında seyrediyor. 2026'da ise bu endeksin 94 seviyelerine gerilemesi bekleniyor. Bu düşüş, doların gücünü kaybedeceği yönünde sinyaller veriyor. Euro/dolar paritesi ise 1,2250-1,25 aralığında işlem görüyor. Teknik analizler, paritenin 1,2750 hatta 1,30 seviyelerine yükselebileceğini işaret ediyor. Bu hareketler, döviz piyasalarında önemli fırsatlar yaratabilir. Yatırımcılar, doların zayıflamasından yararlanarak alternatif para birimlerine yönelebilir.
Altın ve gümüş, borçluluk anlatısının merkezinde güvenli liman olarak parlıyor. Altın/gümüş oranı şu an 65 seviyelerinde. Beklenti ise bu oranın 55-60 bandına gerilemesi yönünde. Gümüş, hızlı yükselişinin ardından bir nefes alma dönemi yaşayabilir. Ancak genel olarak, her iki metal de borç krizine karşı koruma sağlıyor. Altın rezervleri güçlü olan ekonomiler, bu dönemde avantaj elde ediyor. Rezervlerin yüzde 40'ından fazlasını altın oluşturan ülkeler, yaklaşık 110 milyar dolarlık bir değerle öne çıkıyor. Rezerv artışlarında 67 milyar dolarlık kazanç dikkat çekici.
Petrol fiyatları ise farklı bir hikaye anlatıyor. ABD'de hane halkı üzerindeki mali yükü hafifletmenin en kolay yolu, petrolü düşük tutmak olarak görülüyor. Bu nedenle, petrol fiyatlarının 40'lı dolar seviyelerinde ortalama seyretmesi öngörülüyor. Düşük petrol, enerji ithal eden ekonomiler için büyük rahatlama sağlayabilir. Aynı zamanda, Trump dönemindeki politikalar bu düşüşü destekleyebilir. Jeopolitik riskler azaldıkça, petrol piyasası daha stabil hale gelebilir.
Japonya Merkez Bankası'nın adımları da yakından izleniyor. Faiz artırımlarıyla yen carry trade dengesi bozulabilir. Yen'in dolar karşısında 140-145 seviyelerine zayıflaması mümkün. Bu durum, carry trade pozisyonlarını etkileyecek. Fed'in kısa vadeli tahvil alımları ise tam bir parasal genişleme olmasa da piyasalara destek veriyor. Ancak Fed liderliğindeki değişiklikler, koordineli borç azaltma çabalarını zorlayabilir.
Ukrayna-Rusya hattındaki gelişmeler de ekonomi için kritik. Trump'tan beklenen "Noel hediyesi", bu çatışmanın barışçıl çözümü olabilir. Böyle bir adım, küresel risk iştahını artırır ve piyasalara pozitif yansır. Öte yandan, AB'nin "Made in Europe" politikaları bazı ekonomileri olumsuz etkileyebilir. Gümrük Birliği güncellemeleri, bu etkileri hafifletebilir. Yapay zeka yatırımları ise ticaret tahminlerini yukarı çekiyor. WTO'nun 2025 büyüme revizyonu, AI harcamaları sayesinde olumlu.
Para sistemlerinde değişiklikler konuşuluyor. Çin'in dijital yuanı ve alternatif ödeme sistemleri, SWIFT'e rakip olabilir. Ancak altın standardına dönüş beklenmiyor. ABD ulusal güvenlik stratejisi, Çin'e karşı daha az agresif ancak AB'ye odaklanabilir. Batı yarımküre öncelikli yaklaşım, ticaret dinamiklerini değiştirebilir.
Yerel ekonomilerde enflasyon tahminleri yüzde 25 civarında. Faiz indirimleri bekleniyor. Altın rezervleri 643 ton seviyesinde ve bu, rezervlerin önemli kısmını oluşturuyor. Gazeteci tutuklamaları gibi iç meseleler, ifade özgürlüğünü baskı altında bırakıyor. Ancak altın gibi varlıklarla desteklenen rezervler, zor dönemlerde tampon görevi görüyor.
2026, borç yönetiminin başarıldığı takdirde fırsatlarla dolu bir yıl olabilir. Güvenli limanlar öne çıkarken, düşük petrol ve zayıf dolar avantaj sağlayacak. Jeopolitik rahatlama ve AI entegrasyonu, büyümeyi destekleyebilir. Piyasalar bu dinamiklere göre şekillenecek. Yatırımcılar, uzman yorumlarını dikkate alarak pozisyon almalı. Gelecek yıl, dikkatli adımlarla kazançlı geçebilir. Borç dalgalarını aşmak, yeni ufuklar açacak.





