Geceyi yırtan siren sesleri, Gaziantep’in sessiz sokaklarında yankılanırken, herkes bir an durup kulak kabarttı. Şehir, günlük telaşından sıyrılarak bir felaketin gölgesine büründü. Otoyolun soğuk asfaltında, bir aracın takla atışı, hayatları bir anda kararttı. 22 Eylül 2025 akşamı, saatler 11:55’i gösterirken, Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolu’nun 37’nci kilometresinde yaşanan bu kaza, sadece bir haber değil; bir ailenin, bir mahallenin, belki de bir ülkenin yüreğine işleyen bir yara oldu. Peki, bu trajedi nasıl başladı ve geride neler bıraktı? Detaylar, her geçen dakika daha da ağırlaşıyor.

Kaza, akşam saatlerinde, otoyolun Nizip ilçesi Akçakent Mahallesi yakınlarında patlak verdi. Hasan A.’nın kullandığı araç, hızla ilerlerken ani bir lastik patlaması her şeyi değiştirdi. Kontrolden çıkan araç, asfaltın üzerinde birkaç takla attıktan sonra devrildi – metalin çığlıkları, geceyi delip geçti. İhbar üzerine bölgeye jandarma ve 112 Acil Servis ekipleri anında koştu; sirenler, umutla karışık bir telaşı yaydı. Ekipler, enkazın arasında kalanları çıkarmak için seferber oldu, ama ne yazık ki iki hayat kurtarılamadı. Araçta bulunan Suriye uyruklu Curiye Uglan (45) ve kimliği henüz tespit edilemeyen bir yabancı uyruklu kadın, olay yerinde hayatını kaybetti. Bu isimler, sadece istatistik değil; geride gözü yaşlı akrabalar, yarım kalan hikayeler bıraktı.

Gaziantep Trafik Kazası

Yaralılar arasında ise sekiz kişi vardı. 112 ekipleri, hızla müdahale ederek onları Nizip Devlet Hastanesine ulaştırdı. İlk raporlar, yaralıların sağlık durumlarının iyi olduğunu müjdeliyor – ama bu müjde, kaybın acısını dindirebilir mi? Hastane koridorlarında bekleyenler, sevdiklerinin durumunu öğrenmek için dakikaları sayarken, kazanın şoku hâlâ etkisini sürdürüyordu. Jandarma ekipleri, olay yerinde incelemelere başladı; lastik patlamasının neden olduğu, yol koşullarının rolü mü, yoksa başka bir ihmalkârlık mı var? Bu sorular, soruşturmanın derinleşmesiyle cevap bulacak. Akçakent Mahallesi’nde yaşayanlar, gece boyu bu haberi fısıldaşarak geçirdi – kimisi dua etti, kimisi “Bu yollar hep tehlikeli” diye söylendi.

Bu kaza, sadece bir anlık felaket değil; Türkiye’nin otoyol güvenlik sorunlarının bir yansıması olabilir. Son yıllarda, lastik patlamasına bağlı kazalar sıkça gündeme geliyor – Konya’daki 2 yaralı, Mersin’deki 1 ölü vakaları hâlâ hafızalarda. Gaziantep’teki bu olay, 22 Eylül’ün son saatlerinde yaşanan en taze örnek. Otoyolların yoğun trafiği, hız sınırlarının ihlali ve bakım eksiklikleri, uzmanlarca sıkça eleştiriliyor. Nizip’teki bu nokta, zaten dar virajlarıyla biliniyor – peki, bu kazayı önlemek mümkün müydü? Yetkililer, inceleme sonrası açıklama yapmayı planlıyor, ama mahalleli şimdiden “Yollarımız bize mezar oldu” diye isyan ediyor.

51 Can Alan Cemil Çapar Apartmanı Davasında İnanılmaz Savunma
51 Can Alan Cemil Çapar Apartmanı Davasında İnanılmaz Savunma
İçeriği Görüntüle

Kazanın yankıları, sadece yerel kalmadı. Sosyal medyada, #GaziantepKaza etiketiyle paylaşımlar hızla yayıldı; bazıları geçmişteki benzer kazaları hatırlattı, bazıları yol güvenliği için çağrıda bulundu. Suriye uyruklu Curiye Uglan’ın ölümü, göçmen ailelerin yaşadığı zorlukları bir kez daha gündeme taşıdı. Kimliği bilinmeyen diğer kadının durumu ise soruşturmayı karmaşıklaştırıyor – ailesine ulaşılabilecek mi, yoksa bu trajedi bir sır olarak mı kalacak? Hastanede tedavi gören sekiz yaralının durumu stabil olsa da, psikolojik yaralar derin – tanıklık ettikleri sahne, kolay unutulacak gibi değil.

Nizip Devlet Hastanesi’nde gece boyu hareketlilik sürdü. Doktorlar, yaralıları kontrol ederken, jandarma ekipleri şoför Hasan A.’yı sorguya aldı. İlk ifadelerde, lastik patlamasının ani olduğu ve kontrolü kaybettiği belirtildi – ama alkol testi sonuçları henüz gelmedi. Araçta teknik bir arıza mı vardı, yoksa yolun durumu mu bu faciayı tetikledi? İnceleme, enkazdan alınan parçalarla devam ediyor; lastiğin durumu, fren sistemi, her detay mercek altında. Mahalle sakinleri, “Bu yolda daha önce de kaza oldu, neden bir önlem alınmıyor?” diye soruyor. Yetkililer, otoyolun bakım durumunu değerlendireceklerini söylese de, bu sözler şimdilik teselli gibi.

Gaziantep’in bu bölgesi, ticaret ve göç rotalarıyla yoğun bir trafik akışına sahip. Şanlıurfa’ya bağlanan otoyol, kamyonlar, otobüsler ve özel araçlarla dolu – ama güvenlik önlemleri hep tartışma konusu. Lastik patlamasının, hızın ve yol şartlarının birleşimi, bu kazayı kaçınılmaz kılmış olabilir. Geçmişte, benzer vakalarda ihmaller ortaya çıkmıştı – Kızılcahamam’daki 2 ölü, Tarsus’taki 1 ölü örnekleri hâlâ akılda. Bu seferki kaza, 2 can kaybıyla sonuçlansa da, 8 yaralının kurtulması bir mucize olarak görülüyor. Ama bu mucize, acıyı hafifletmiyor – geride kalanlar için soru işaretleri büyüyor.

Sabahın ilk ışıklarıyla, otoyol kenarında toplananlar arttı. Kimisi çiçek bıraktı, kimisi dua okudu. Curiye Uglan’ın ailesine ulaşılmaya çalışılıyor; Suriye’deki akrabaları haberi alır almaz gözyaşlarına boğulmuş olabilir. Kimliği belirsiz kadının durumu ise gizemini koruyor – parmak izi taramaları sürüyor. Hastanedeki yaralılar, tedaviye alınırken, şoför Hasan A.’nın durumu da merak konusu. Psikolojik destek ekipleri, tanıklara yardım için sahaya indi – bu kaza, sadece fiziksel değil, zihinsel yaralar da bıraktı.

Yetkililer, kazanın nedenini netleştirmek için detaylı bir rapor hazırlayacak. Lastik patlamasının kökeni – üretim hatası mı, aşınma mı? Yolun durumu, işaretlemeler, güvenlik bariyerleri – her biri incelenecek. Nizip’teki mahalleli, “Bu yollar hep riskli, neden bir şey yapılmıyor?” diye sorarken, benzer kazaların önlenmesi için çağrılar yükseliyor. Sosyal medyada, kullanıcılar #YolGüvenliği etiketiyle hükümeti göreve çağırıyor – “Canlar gidiyor, yeter!” sesleri yükseliyor.

Bu kaza, Gaziantep’in sessiz gecesini bir anda kararttı. 2 ölüm, 8 yaralı, bir şoförün vicdan azabı ve geride kalanların gözyaşları… Otoyolun 37’nci kilometresinde başlayan bu hikaye, Türkiye’nin yol güvenliği meselesini bir kez daha gündeme taşıdı. Soruşturma derinleştikçe, gerçekler ortaya çıkacak – ama o gerçekler, kaybolan canları geri getiremeyecek. Nizip’te gece hâlâ sessiz, ama o sessizlikte bir feryat yankılanıyor. Bu feryat, sadece bir kazanın değil, yıllardır süregelen ihmallerin sesi olabilir. Ve şimdi, herkes bir sonraki sabahı korkuyla bekliyor.