1. programında izleyicilerden gelen soruları yanıtlayan Hakkı Yılmaz, iki önemli konuya eğildi: İslam dünyasında çokça tartışılan “Deccal” inancı ve Müslümanların savunma sanayisini desteklemesinin dini mahiyeti. Yılmaz’ın sözleri, hem dinî inançların yeniden sorgulanmasına hem de İslam toplumlarının geleceğine dair kaygıların ciddi bir şekilde masaya yatırılmasına vesile oldu.

İlk bölümde Deccal konusunda sorulan soruya yanıt veren Yılmaz, Kur’an’da bu kavramın hiç geçmediğini açıkça dile getirdi. Ne Deccal, ne Hızır, ne de Mehdi’nin kutsal kitapta yer almadığını belirtti. Ona göre bu isimler, tarih içinde çeşitli rivayetler ve hurafeler yoluyla Müslümanların zihnine yerleşmiş uydurma kavramlardan başka bir şey değil. Yılmaz, “Kur’an hak kitabıdır, sahte ve hayali varlıkları asla içinde barındırmaz” dedi.

Deccal kelimesinin köküne inerek “örtmek, yaldızlamak, boyamak” anlamına geldiğini açıklayan Yılmaz, bu ifadenin aslında aldatıcı olan, insanları yanıltan düzenleri veya liderleri sembolize ettiğini söyledi. Deccal’i beklenen, gökten inecek ya da kıyametten önce ortaya çıkacak mitolojik bir varlık olarak değil; toplumları saptıran bir aldatma düzeni olarak görmek gerektiğini vurguladı. “Mesih Deccal” ya da “Süfyan Deccal” gibi uydurma kavramlara da değinen Yılmaz, Mesih’in arındırmak, temizlemek; Deccal’in ise kirletmek anlamına geldiğini, bu iki zıt kelimenin birleştirilmesini “anlamsız ve gülünç” buldu.

Kur'an'da İsa'nın Mucizeleri ve Körlük Sırrı: Son Dönem Tartışmaları İle "Rabb" Kavramının Derin Anlamı Ortaya Çıkıyor!
Kur'an'da İsa'nın Mucizeleri ve Körlük Sırrı: Son Dönem Tartışmaları İle "Rabb" Kavramının Derin Anlamı Ortaya Çıkıyor!
İçeriği Görüntüle

Peygamber’in gaybı bilmediğinin altını çizen Yılmaz, Hz. Muhammed’e isnat edilen “Deccal şunu yapacak, şuradan çıkacak, şu kadar kişiyi peşine takacak” tarzındaki rivayetlerin aslında birer iftira olduğunu söyledi. Ona göre Peygamber yalnızca vahiy yoluyla Allah’ın öğrettiklerini biliyordu, bunun dışındaki söylentiler sahteydi ve Müslümanların inanç dünyasını saptırıyordu.

İkinci bölümde izleyiciden gelen bir başka soru üzerine savunma sanayisi konusuna geçen Yılmaz, burada ise oldukça sert ifadeler kullandı. Kur’an’dan Enfal 60 ayetini temel alarak, Müslümanların düşmanlarını caydıracak şekilde her türlü güce hazırlıklı olmalarının farz olduğunu dile getirdi. Ayrıca Bakara 195’in, Allah yolunda harcamayanların kendilerini tehlikeye attığını söylediğini hatırlatarak, savunma sanayisine destek vermemenin Müslüman toplumu felakete sürüklediğini belirtti.

Geçmişte Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarının hep savunma amaçlı olduğunu örnek gösteren Yılmaz, bugünün Müslümanlarının da saldırı değil, savunma üzerine hazırlıklı olması gerektiğini ifade etti. Ona göre savunma sanayisinde dışa bağımlılık, Müslüman toplumların zillet içinde yaşamasına yol açıyor. “Kendi silahını üretmeyen köle olur” sözleriyle bu bağımlılığın vahametini dile getirdi.

Savunma sanayisinin desteklenmesini namaz kılmak kadar önemli bir dini sorumluluk olarak tanımlayan Yılmaz, “Savunma sanayisini desteklemek farzdır, bu Müslümanların borcudur. Namaz gibi, oruç gibi mecburiyettir” diyerek her bireyin bu konuda sorumluluğu bulunduğunu ifade etti. Zengin Müslüman ülkelerin bile hâlâ kendi savunmasını üretememesini sert bir dille eleştirdi.

Konuşmasını Kur’an’daki şu uyarıyla temellendirdi: Dünya malı ve süsleri Allah yolunda çalışmanın önüne geçtiğinde felaket kapıyı çalar. Dolayısıyla Müslümanların, Allah’ın emrettiği gibi savunmada güçlü ve bağımsız olması şarttır. Aksi halde sadece askeri açıdan değil, dini ve manevi açıdan da büyük bir kayıp kaçınılmazdır.