“Pınarın Kaynağından” 305. bölümde Hakkı Yılmaz, içinden gelen sorular üzerinden İslami edebiyatta en çok tartışılan meselelerden birine odaklandı: Cennet ve cehennemin gerçekten ebedî olup olmadığı. İstanbul'dan Tayfun Tepe'nin yönelttiği sorular, klasik kabullerle çarpışan, hem popüler hem de teolojik içerikliydi.

Yılmaz, ilk olarak Tanrı'nın sorumluluğu ve merhamet sıfatlarına dikkat çekti. Kur'an'dan alınan referanslarla, Allah'ın kullarını asla terk etmediğini, rehberliğin ve merhametin dünyaya baktığı gibi ahirette de sürekli olduğu vurgulandı. Ona göre yaratıcı, pasif bir ilerleme değil; ona yeni bir yaratış içinde olan, aktif ve diri bir varlıktır.

Ardından asıl tartışmaya geçişe, klasik “sonsuz cennet” ve “sonsuz cehennem” anlayışına farklı bir yorum getirildi. Yılmaz'a göre bu tasavvur, Tanrı'nın sürekli yaratıcılığının varlığıyla çelişmektedir. Kur'an'daki çeşitli ayetlere (Rahman 29, İbrahim 48 gibi) atıfla, cennet ve cehennemin mutlak anlamda sabitlenmiş mekânlar değil; bir tür “sürekli dönüşüm” alanı olduğu, yani insan ruhlarının yeni boyutlara taşınacağını dile getirdi. Bu nedenle “sonsuzluk” davranışı statik değil, dinamik ve sürekli bir süreç olarak yorumladı.

Kutsal Kitabın En Çok Tartışılan Ayeti, Mescid-i Aksa'nın Gerçek Yeri
Kutsal Kitabın En Çok Tartışılan Ayeti, Mescid-i Aksa'nın Gerçek Yeri
İçeriği Görüntüle

Yılmaz'ın en iddialı noktası, beden-ruh gelişimi üzerine geliştirilmiş açıklamalardı. Ahirette fiziği değil, nefis yani ruhun esası belirtildi, genel dünya şartlarına bağlı geçici bir kabuk gidişatı çizildi. Ona göre ruh, daha üst bir boyutta Allah'ın sürekli yaratışına tanık olur ve bu süreçte ne ödülde ne de azap olduğu yerde sabit kalır; süreklilik içinde şekil alır.

Bu yaklaşımla, cehennem ve cennetin “ebedî azap” ve “ebedî mükâfat” şeklinde değil, sürekli sağlıklı dönüşümler olarak saklanan elementlerin ayrıntıları ortaya konuldu. “Sonsuzluk” yöntemi matematikteki gibi bir “sonsuz uzama” değil, “bitimsiz devridaim” olarak sağlıklı Yılmaz, Kur'an ayetlerinin bunu uygulamalarını savundu.

Sonuç olarak, geleneksel ezberlere meydan okuyan bu yorum, dinleyenleri hem şaşırttı hem de derin düşüncelere sevk etti. Çünkü Yılmaz'ın aksine modelde, cennet ve cehennem bir son nokta değil; Tanrı'nın ona yeniden başlattığı bir yaratılış yolculuğunun sürekliliği olarak ortaya çıkıyordu.