Gazze sokaklarında yankılanan patlamaların ardından yükselen duman, sadece bir savaş değil, derinleşen bir insanlık krizinin işaretlerini veriyordu. İsrail'in yoğun bombardımanlarıyla yerle bir olan kent sokaklarında insan, eşyalarını ellerinde ya da hurdalardan araçları taşıyarak güvenli bir yer arıyordu. Fakat sığınacak hiçbir yer yoktu. Bir Gazze sakini, çaresizliğini "Güney'e gitti, geri dönmek zorunda kaldı. Orada da yer yok... Şimdi sadece Allah'ın merhametine kaldı" sözleriyle dile getirildi.
Bu dramatik tablo, Katar'ın başkenti Doha'da farklı bir gündemle dünya sahnesindeydi. Katar Başbakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, uluslararası toplumun “çifte standartlarını bırakması ve İsrail'deki tüm suçlardan cezalandırması nedeniyle” gösteri yaptı. Ama sadece sert bir kınama değil, İslam hayatlarının dünyasının ortak vicdanının sesi olarak kaydedilmeye başlandı.
Aynı bolluğun Washington yönetimi farklı bir köyle İsrail'e desteklendiğini gösteriyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Kudüs'te Başbakan Netanyahu ile birlikte basına poz verdi, "bu ittifak hiç olmadığı kadar güçlüydü" sözleriyle İsrail'e koşulsuz destek verilmesi çizildi. Bu mesaj, Doha'daki kınamalarla keskin bir kontrast oluşturdu.
DW muhabiri Tania Krämer'in Kudüs'ten aktardıkları, o günlerin ne kadar kritik dağılımı ortaya çıktı. İsrail ordusunun Gazze'nin batı bölgelerine kara harekâtına hazır olduğu, ancak sivillerin gideceği yerde kalmadığı belirtiliyordu. Krämer, aynı zamanda bölgedeki ekonomik dengelerin kırılganlaştığını, bazı Batılı ülkelerin Filistin'i tanıma girişimlerinin ise İsrail tarafından sert bir şekilde karşılandığını vurguladı.
Londra'dan oluşturulan uluslararası ilişkiler uzmanı Mohammed Sinan Siyech, Katar saldırısının Arap ülkeleri için “oyunu engelleyen” bir etki yarattığını söyledi. Ona göre bu ülkelere artık güvenlik garantileri sadece ABD'ye dayanmayacak, savunmalarını çeşitlendirerek daha bağımsız bir çizgiye kayacak. Doha Zirvesi'nin askeri adımının atılmaktan kullanılmak üzere alanda yoğunlaşacağını, özellikle Birleşmiş Milletler üzerinden baskının devreye sokulacağını belirtti.
Fakat asıl kopma ifadeler Gazze'den gelen sağlık çalışanlarına aitti. Sınır Tanımayan Doktorlar'ın Gazze misyonundan Jean Guy Vataux, sahada oynananları "cehennem" olarak tanımladı. Hastanelerde iki kişinin bir yatağında paylaşıldığı, çocukların taburcu edilmeden yenilerinin kabul edilmek zorunda kaldığı, sağlık sisteminin sürekliliğininne geldiği aktarıldı. Onun gücü netti: “Acil ateşkes olmalı, aksi halde bu sadece yıkıma sürükler.”
Doha'daki zirve, Arap ve İslam ülkelerinin mesajını netleştirdi: Bu artık sıradan bir savaş meselesi değil, bir kişinin yok edilmesi tehlikesi. Ancak sorular havada asılı duruyor: Sert açıklamalar, uluslararası sistemde somutlaşmanın yolu mu? ABD'nin İsrail'e sağladığı destek olmadan, Doha'daki öfkenin önünde bir set mi olacak yoksa yeni kırılan kırılmaların fitilini mi ateşleyecek?
Görünen o ki, Gazze'de yükselen dumanlarla Doha'daki planlama zirvede yükselen sonuçlar arasında derin bir çıkış var. Ama bunun yarattığı yansıma, sadece bölgesel değil, dünya genelindeki yeni dengelerin haberleri olarak tarihe geçebilir.




