Gerçek Gündem Haberleri

Bankadaki Paralar Risk Altında, Erdoğan'ın Kozları Açığa Çıkıyor!

ABD’de beklenen büyük krizin tarihsel etkileri piyasaları çökertmeye hazırlanıyor! Türkiye’de ise kritik bir yetki devri ve Halkbank dosyasındaki sırlar dünya dengelerini sarstı. Sakın kaçırmayın!

ABD'den Türkiye'ye uzanan hatta, küresel dengeleri sarsacak devasa bir kriz dalgasının ayak sesleri duyuluyor. Uluslararası finans piyasalarında çatırdama sesleri yükselirken, siyaset sahnesinde gizli kapaklı yürütülen büyük satranç oyunu, önümüzdeki dönemin en belirleyici gelişmeleri olmaya aday. Analistler, tarihsel olarak büyük krizlere sahne olan Ekim ayının, bu kez çok daha büyük ve feci bir buhranı beraberinde getirebileceği uyarısını yapıyor. Washington'dan Ankara'ya kadar uzanan bu gerilim hattında, hem ekonomik hem de siyasi meşruiyetler sorgulanıyor ve büyük bir patlak verme riski her an kapımızda duruyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nde siyaset arenasındaki gerilim, federal hükümetin kapanma ihtimalini her zamankinden daha güçlü bir şekilde gündeme taşıdı. Beyaz Saray’dan üst düzey yetkililer, çarşamba günü hükümetin kapanmasını beklediklerini ve şu anda Demokrat liderlerle müzakere etme planlarının bulunmadığını belirtiyor. Trump yönetimi, potansiyel bir kapanma için şimdiden federal ajanslara toplu işlem planlarını hazırlamaları çağrısında bulundu; bu da toplu işten çıkarmaların gerçekleşebileceği anlamına geliyor.

Bu kapanmanın gerekçesi ise oldukça tartışmalı: Cumhuriyetçiler, Demokratları hükümeti kapatmakla suçlarken, bunun sebebini "yasadışı göçmenlerin sağlık harcamalarının finanse edilmesi" talebine dayandırıyorlar. Analistlere göre, Trump ekibi bu hamleyi, yaklaşan büyük krizin ve ekonomik buhranın suçunu Demokratlara yıkmak için bir retorik olarak kullanıyor.

Ekim ayı, finansal tarih açısından kritik bir dönem olarak biliniyor. 1929 Büyük Buhranı ve 2008 büyük finansal krizi gibi olaylar genellikle bu aylara denk gelmiştir. Uzmanlar, Fed ile Trump arasındaki gerilimin, Amerikan dolarına olan güveni zayıflatarak Amerikan tahvillerine olan talebi ortadan kaldırdığını belirtiyor. Halihazırda dünya genelinde altın rezervlerinin, Amerikan tahvil rezervlerini geçtiği bu süreçte, finansal piyasalardaki hareketlilik, mevcut sistemin alternatifi olacak yeni bir finansal düzenin ön fiyatlaması olarak yorumlanıyor.

Türkiye'de Tek Tuşla Hesap Dondurma Yetkisi

Türkiye iç siyasetinde de büyük bir yetki değişimi gündemde. Önümüzdeki yargı döneminde, Ekim ayında meclise sunulması beklenen bir yasa taslağı, Mali Suçlarla Araştırma Kurumu’na (MASAK) inanılmaz yetkiler tanıyor. Bu taslak ile MASAK’a, banka hesaplarından borsaya, kripto varlıklara kadar her şeyi kapsayan anlık takip ve saniyeler içerisinde hesap dondurma yetkisi verilecek.

Bu gelişme, hukuk devleti ilkeleri açısından ciddi tartışmalara yol açtı. Normalde bu tür işlemlerin mahkeme kararıyla yapılması gerekirken, MASAK’a tanınacak bu gücün, herhangi bir şüpheli işlemin ötesinde, siyasi olarak gıcık olunan herkesin hesaplarını çökertmek için kullanılabileceği endişesi hâkim. Geçmişte siyasi partilere, belediyelere ve şirketlere yönelik çökertme operasyonlarının yaşandığı bu ülkede, MASAK’a verilen bu yetkinin potansiyel tehlikesi, herkesin dikkatli olması gerektiği bir döneme işaret ediyor.

Halkbank Sırları ve Reza Zarrab’ın ABD’deki Yeni Kimliği

Türkiye-ABD ilişkilerinin en kritik ve en büyük kozlarından biri olan Halkbank davası, yeniden gündemin merkezine oturdu. Oval Ofis’teki bir toplantıda, iki lider arasındaki satranç oyunu sırasında, ABD Başkanı’nın doğrudan Rahip Brunson olayını hatırlatıp ardından Halkbank davasını açması dikkat çekiciydi. Rahip Brunson’ın Türkiye’nin tüm karşı çıkışlarına rağmen ABD’ye teslim edilmesi, Trump’ın "ekonomini darmadağın ederim" tehdidinin sonuç verdiğini gösteriyordu. Hatta ABD Başkanı, o dönemde gönderdiği mektupta “Aptal olma Erdoğan” ifadesini kullanmıştı.

Ancak bu olayın ardındaki asıl gerilim Halkbank davasıydı. Hatırlanacağı üzere, bu dava İran üzerinden milyarlarca dolarlık yolsuzluk hamlesinin sonucuydu ve dönemin bakanları Egemen Bağış, Muammer Güler ve Zafer Çağlayan’ın yanı sıra, iddialara göre dönemin liderinin ailesiyle de işbirliği yapıldığı öne sürülmüştü. Bu skandalın merkezindeki isim ise genç iş insanı Reza Zarrab’dı.

Reza Zarrab, ABD mahkemelerinde serbest kalmak için "itiraf et kurtulursun" şartını kabul etti. Analistler, Zarrab’ın tüm rüşvet ilişkilerini, bakanlarla yaptığı görüşmeleri ve para transferlerini kayda aldığını, tüm bu bilgi ve belgeleri ABD’ye verdiğini belirtiyor. Şu anda ABD'de adını "Gold Smith" olarak değiştiren ve keyfi yerinde olan Zarrab’ın, hangi görüntüleri ve bilgileri ABD mahkemelerine sunduğu büyük bir merak konusu.

Trump’ın, toplantı sırasında Cumhurbaşkanı’na yönelik "O hileli seçimlerin nasıl yapıldığını herkesten daha iyi bilir" cümlesiyle, ABD’nin elinde yalnızca Halkbank değil, aynı zamanda Türkiye'deki siyasi meşruiyeti sarsacak bilgilere sahip olduğunun sinyalini verdiği yorumları yapılıyor. Bu, ABD’nin elindeki en büyük kozlardan biri ve istedikleri zaman bu bilgileri kullanma potansiyeli, Türkiye’yi gelecekte çok ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakabilir.

Küresel Savaşta Yeni Cepheler Açılıyor

Dünya, "Küreselciler" (Rothschild/Avrupa sermayesi) ve "Amerikan Ulusalcıları" (Rockefeller/Trump) arasındaki büyük bir savaşın ortasında. Bu savaşın etkileri, İsrail-Filistin cephesinde de görülüyor. Bugün, İsrail devletini kuran İngiltere dahil olmak üzere Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Almanya ve Fransa gibi kurum ve ülkelerin, Yeşil Dönüşümü ve aşıları en çok destekleyen küreselci kesimler olduğu unutulmamalı.

Son dönemde İngiltere’nin Filistin’in bağımsızlığını tanıma yolundaki adımları, bu küresel savaşın bir sonucu olarak görülüyor. Analistlere göre, küreselci ekipler şu anda İsrail'i ortak bir düşman olarak yaratmaya çalışıyor. İsrail hükümeti (Netanyahu), Amerikan Ulusalcılarının (Trump) yanında yer alırken; İsrail muhalefeti ve Avrupa'daki Yahudi sermayesi (Rollschildçiler), küreselcilerin tarafında duruyor. İspanya ve İtalya’nın NATO üyesi olmalarına rağmen yardım filolarını korumak için savaş gemileri göndermesi, İsrail'in önümüzdeki dönemde dünya tarafından tecrit edilebileceğinin işaretidir.

Türkiye’nin bu karmaşık saflardaki konumu ise ilginç. Bir yandan Paris İklim Anlaşması gibi küreselci taleplere uyuluyor ve Mehmet Şimşek gibi kilit isimler İngiltere'den gelerek Avrupa sermayesiyle uyumlu adımlar atılıyor. Diğer yandan ise ABD Başkanı ile dostane ilişkiler sürdürülüyor. Bu durum, iki iyi futbolcunun rakip takımlarda oynamasına benziyor; kişisel ilişkiler iyi olsa da, Türkiye saf olarak İsrail ve Amerikan ulusalcılarının karşısında, yani Avrupa sermayesinin yanında yer alıyor. Tıpkı Rusya/Ukrayna meselesinde hem Putin'le görüşülüp hem de Ukrayna'ya SİHA satılması gibi, Türkiye’nin her iki tarafla da görüşme durumu devam ediyor, ancak önümüzdeki süreçte taraf seçmek zorunda kalabileceği bekleniyor.

< type="adsense" data-ad-client="ca-pub-3348434846257114"> #auto-ads