Altın, insanoğlunun var olduğu günden bu yana en değerli varlıklardan biri olmaya devam ediyor. Ancak son dönemde yaşananlar, bu değerli madenin sadece bir ziynet eşyası değil, aynı zamanda küresel ekonominin en hassas barometresi olduğunu bir kez daha kanıtladı. Altının ons fiyatı tarihi zirveleri zorlarken, Türkiye'de gram altın da hiç kimsenin hayal dahi edemediği seviyelere ulaşarak yatırımcısına tarihi bir kazanç sağladı. Bu olağanüstü yükselişin altında yatan sır perdesi aralanıyor ve piyasalardaki asıl dalgalanma henüz başlamadı.

Son beş yıllık süreç, altının nasıl bir "güvenli liman" olduğunu gözler önüne seren bir ibret vesikası gibi. 2020'nin başlarında dünya çapında etkisini gösteren küresel salgın, ekonomilerde eşi benzeri görülmemiş bir belirsizlik ortamı yarattı. Borsalar çakılırken, yatırımcılar paniğe kapılarak hisse senetleri gibi riskli varlıklardan kaçışa geçti ve rotalarını altına çevirdi. Bu ilk dalga, altın fiyatlarında ani ve büyük bir sıçramaya neden oldu. Ardından gelen Rusya-Ukrayna savaşı ve Orta Doğu'daki jeopolitik gerilimler, küresel istikrarsızlığı derinleştirerek altının cazibesini daha da artırdı. Savaş ve kaos dönemlerinde sığınılacak son kale olarak görülen sarı maden, bu süreçte adeta bir roket hızıyla yükselişini sürdürdü.

Yükselişin bir diğer kritik itici gücü ise merkez bankalarının stratejik adımları oldu. Uzun yıllar boyu rezervlerini dolar ve euroda tutan ülkelerin, son dönemde altın alımlarını rekor seviyelere çıkarması dikkat çekti. Türkiye, Çin, Hindistan ve Rusya gibi ülkelerin merkez bankaları, olası küresel krizlere karşı rezervlerini çeşitlendirerek adeta altın stoklama yarışı başlattı. Bu durum, piyasadaki fiziki altın arzını kısıtlarken, talebi patlattı ve fiyatların daha da yükselmesine zemin hazırladı. Birçok ekonomist, bu merkez bankası alımlarının, altındaki yükseliş trendini sürdürecek en önemli faktörlerden biri olduğunu vurguluyor.

Emekli ve Memura 2026 Zam Fırtınası
Emekli ve Memura 2026 Zam Fırtınası
İçeriği Görüntüle

Elbette bu yükselişin en büyük tetikleyicisi, Amerikan Merkez Bankası (FED) ve onun faiz politikaları oldu. FED'in yüksek enflasyonla mücadele etmek için faizleri artırması, kısa vadede altın fiyatları üzerinde baskı yaratmış olsa da, piyasalar bu faiz artışlarının sonuna gelindiğini ve yakın zamanda faiz indirimlerinin başlayacağını fiyatlamaya başladı. ABD'den gelen zayıf istihdam verileri ve artan işsizlik endişesi, faiz indirim beklentilerini daha da güçlendirdi. Amerikan ekonomisinin resesyon sinyalleri vermesiyle, küresel yatırımcılar dolardan kaçarak yeniden altına yöneldi. Unutulmamalıdır ki, dolar zayıfladıkça dolarla fiyatlanan altının değeri artar. Bu ters orantılı ilişki, altının rekor kırmasındaki en temel dinamiklerden biri.

Geleceğe dair beklentiler de oldukça heyecan verici. Uzmanlar, küresel ekonomideki belirsizliklerin ve jeopolitik risklerin devam ettiği sürece altının cazibesini koruyacağını belirtiyor. Birçok analist, altındaki yükseliş trendinin henüz tamamlanmadığını, kısa vadeli düzeltmelerin ise yeni alım fırsatları yaratacağını dile getiriyor. Zira piyasalarda "beklentiler alınır, gerçekler satılır" kuralı işler. Faiz indirimi kararı açıklandığında kısa süreli bir kar satışı yaşansa dahi, altının uzun vadeli yükseliş seyrinin devam edeceği tahmin ediliyor. Bu nedenle yatırımcıların, kısa vadeli dalgalanmalara değil, altının uzun vadedeki potansiyeline odaklanması tavsiye ediliyor. Altın, sadece bir yatırım aracı değil, aynı zamanda belirsizliğe karşı bir sigorta ve paranın değerini koruma kalkanıdır. Bu yüzden, altın çağı henüz yeni başlıyor olabilir.