Borsada yatırımcıların en çok ilgisini çeken hikayeler, genellikle geleceğin teknolojilerine ve sınırları zorlayan vizyonlara dayalı olanlardır. Özellikle uzay, uydu teknolojileri ve global devlerle iş birliği söylemleri, hisse senetlerine olan talebi artıran en güçlü motivasyon kaynakları arasında yer alır. Ancak bazen, kamuoyuna sunulan bu parlak gelecek vizyonu ile şirket sahiplerinin arka planda attığı adımlar arasında derin bir uçurum oluşabiliyor. Yatırımcılar büyük bir teknoloji devriminin parçası olmayı beklerken, şirketin kurucularının sessiz sedasız gemiyi terk etmesi, piyasalarda soğuk duş etkisi yaratıyor.

Bu çelişkili durumun en somut örneği, yaklaşık iki yıl önce popüler bir YouTube kanalında, sponsorlu bir yayınla başladı. Yayında, şirketin patronu büyük bir heyecanla SpaceX’ten randevu aldıklarını, uydu üretimini öğrendiklerini ve global bir teknoloji oyuncusu olma yolunda ilerlediklerini anlatıyordu. O dönemde pompalanan bu "yüksek teknoloji ve uzay vizyonu", yatırımcılara büyük bir büyüme potansiyeli olarak sunulmuştu. Hisseler bu anlatılarla değer kazanırken, herkes şirketin uzaydaki yerini almasını bekliyordu.

Ancak aradan geçen zaman, sahadaki gerçeğin çok farklı olduğunu gösterdi. Bahsi geçen şirket Kontrolmatik'te, o günden bu yana ne somut bir uydu projesi ne de SpaceX ile elle tutulur bir gelişme görüldü. Bunun yerine, yatırımcıların karşısına sürekli olarak patron ve yakın ortakların bitmek bilmeyen hisse satışları çıktı. Şirket, "vizyoner bir başarı hikayesi" yazmaktan ziyade, kurucuların hisselerini sistematik bir şekilde boşalttığı bir yapıya dönüştü.

Rakamlar incelendiğinde tablonun vahameti daha net anlaşılıyor. Halka arz öncesinde şirketin sermayesi tamamen iki ortağın, Sami Aslanhan ve Ömer Ünsalan'ın kontrolündeydi. Her biri %50'şer paya sahipti ve şirketin tek hakimiydiler. Halka arzla birlikte bu oranlar %40'a geriledi, ancak kontrol hala kuruculardaydı. Fakat bugün gelinen noktada, Sami Aslanhan'ın payı %16,08'e, Ömer Ünsalan'ın payı ise %16,14'e kadar düşmüş durumda. Şirketin %67,78'lik kısmı ise halka açık ve dağınık bir yapıya büründü. Yani iki kurucunun toplam payı %32 civarına gerilerken, şirketin kontrolü fiilen piyasaya dağıldı.

Bu düşüş, tek seferlik bir işlemle değil, yıllara yayılan planlı bir stratejiyle gerçekleşti. 2022 yılında yönetici satışlarıyla başlayan süreç, 2024'te patron ve ortak satışlarıyla devam etti. 2025 yılına gelindiğinde ise şirket içi devirler, borsa dışı transferler ve son olarak Aralık ayında düşen fiyatlara rağmen yapılan milyonlarca lotluk satışlar görüldü. Özellikle hisse fiyatının 13-15 TL bandına gerilediği Aralık 2025 döneminde bile satışların sürmesi ve ay sonunda 94 milyon lotluk toplu satış planının gündeme gelmesi, yatırımcıların tepkisini çekti.

Patron cephesinden gelen açıklamalar ise her seferinde benzer gerekçelere dayandırıldı: "Grup finansman ihtiyacı", "likiditenin güçlendirilmesi" ve "sermaye optimizasyonu". Ancak şirketin geleceği bu kadar parlak anlatılırken, kurucuların ısrarla hissede kalmak istememesi ve fiyat düşerken bile satışa devam etmesi, bu açıklamaların inandırıcılığını sorgulatıyor. Üstelik satışların büyük bir kısmı, küçük yatırımcının dahil olamayacağı "özel emirle borsa dışı toptan alış-satış" yöntemiyle gerçekleştirildi.

21 Aralık 2025 Güncel Döviz Kurları
21 Aralık 2025 Güncel Döviz Kurları
İçeriği Görüntüle

Borsa İstanbul kulislerinde bu durum artık bir şirket hikayesinden çok, kronik bir sorunun yeni vakası olarak değerlendiriliyor. Yatırımcılar şu soruyu soruyor: Halka arz, şirketin büyümesi ve projelere kaynak yaratılması için mi yapıldı, yoksa patronların yıllara yayılan çıkış planının bir parçası mıydı? "Risk halka, kazanç patronda" eleştirilerinin hedefi haline gelen bu süreçte, uzay hayalleriyle çıkılan yolda geriye, payları dramatik şekilde erimiş patronlar ve hayal kırıklığına uğramış yatırımcılar kaldı.