Aralık ayının son günlerinde ülkemizin gündemine bomba gibi düşen ve henüz kamuoyuna resmi olarak duyurulmayan çok kritik bir araştırma, nihayet gün yüzüne çıktı. 20 ile 26 Aralık tarihleri arasında, toplamda 2365 vatandaşımızın katılımıyla gerçekleştirilen bu kapsamlı çalışma, son dönemde ekranlarda ve sosyal medyada sıkça karşılaştığımız, herkesin merakla takip ettiği o sansasyonel olayların toplumdaki gerçek karşılığını belgeliyor. Sonuçlar, beklentilerin çok ötesinde veriler sunarak tartışmalara yeni bir boyut kazandıracak nitelikte.
Söz konusu araştırma, son günlerde şarkıcılardan oyunculara, sosyal medya fenomenlerinden medya yöneticilerine kadar uzanan geniş bir yelpazedeki ünlü isimlere yönelik gerçekleştirilen narkotik operasyonlarını mercek altına aldı. Kamuoyunun yakından tanıdığı bu simaların peş peşe gözaltına alınması ve tutuklanması sürecine vatandaşın nasıl tepki verdiği, Gündem Araştırma'nın titiz çalışmasıyla rakamlara döküldü. Özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe camiaları arasında yaşanan gerginlikler ve Erden Timur isminin de gündeme gelmesiyle iyice ısınan atmosferde, halkın bu operasyonları nasıl yorumladığı merak konusuydu.
Araştırmanın en dikkat çekici bölümlerinden biri, "Son dönemde ünlü isimlere yönelik yapılan operasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna verilen yanıtlarda gizli. Katılımcıların %57 gibi çok ciddi bir çoğunluğu, bu süreci "Normal hukuki bir süreç, kimse ayrıcalıklı değil" şeklinde yorumluyor. Bu oran, vatandaşın büyük bir kesiminin operasyonları hukukun doğal bir işleyişi olarak gördüğünü ve ünlülerin dokunulmazlığı olmadığına inandığını kanıtlıyor. Buna karşılık, sürecin "gündemi değiştirme çabası" olduğunu düşünenlerin oranı ise sadece %25'te kalarak azınlıkta bir görüşü temsil ediyor.
Ancak araştırmanın asıl can alıcı ve düşündürücü noktası bir başka soruda ortaya çıkıyor. "Bu gözaltı ve tutuklamalarla ilgili görüşünüz neye daha yakın?" şeklindeki soruya verilen yanıtlar, toplumsal bir alarm ziline işaret ediyor. Katılımcıların %64'ü, yaşananların "ahlaki değerlerin ciddi şekilde yozlaştığını gösterdiğini" belirtiyor. Bu sonuç, toplumun operasyonları siyasi bir dizayn veya abartıdan ziyade (bu oranlar sırasıyla sadece %25 ve %10 civarında kalmış durumda), derin bir ahlaki çürümenin göstergesi olarak okuduğunu ortaya koyuyor. Cezaevlerinde uyuşturucu suçundan tutuklu sayısının 146 binlere ulaştığı bir ortamda, halkın bu tabloyu endişeyle izlediği ve "dindar ve kindar nesil" söylemlerinden "ahlaksızlığa izin vermeyiz" noktasına evrilen yeni bir sürece girildiği anlaşılıyor.





