Türkiye'nin siyasi sahnesi, her zaman olduğu gibi bu kez de beklenmedik ve sarsıcı gelişmelerle çalkalanmaya devam ediyor. Memduh Bayraktaroğlu’nun çarpıcı analizleriyle şekillenen gündem, adeta bir film senaryosunu andıran olayları gün yüzüne çıkarıyor. Bu gelişmeler, siyasetteki haysiyet ve onur kavramlarının ne denli yıprandığını, siyasi savaşların artık savaş meydanlarından bile daha acımasız olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu durumun temelinde ise her zamanki gibi iktidar mücadelesi ve dünya malına olan doymak bilmez iştah yatıyor.
Bayraktaroğlu’nun aktardığına göre, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün raporları küresel gıda fiyatlarında önemli değişimlere işaret ederken, Türkiye’de durumun bambaşka bir seyir izlediği belirtiliyor. Türkiye'deki gıda fiyatlarındaki yıllık artışın %33.28 gibi ürkütücü bir seviyeye ulaşması, ekonomik krizin toplumun en temel sorununa dönüştüğünü gösteriyor.
Gündemdeki en kritik başlıklardan biri ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasında gerçekleşen ve 50 dakika süren o kritik görüşme oldu. Bu görüşmenin hemen ardından Bahçeli’nin Suriye'nin kuzeyine yönelik bir operasyon sinyali vermesi, Ankara’daki kulislerde büyük yankı uyandırdı. İki liderin bu buluşması ve sonrasında yapılan açıklamalar, terör örgütlerinin Türkiye'ye yönelik tehditlerine karşı atılacak yeni adımların bir işareti olarak yorumlanıyor. Ancak ne yazılı bir açıklama yapıldı ne de toplantı hakkında detay verildi. Bu sessizlik, yeni bir dönemin kapısının aralanacağı yönündeki beklentileri artırıyor.
Bu sırada, CHP içinde yaşananlar da siyasetin gerginliğini gözler önüne seriyor. Parti içindeki muhaliflerin mevcut yönetimi 'hırsızlıkla' suçlaması, yönetimin ise muhaliflere aynı ithamlarla karşılık vermesi, partinin iç sorunlarla boğuştuğu izlenimini pekiştiriyor. Memduh Bayraktaroğlu’nun belirttiği gibi, kurultay sürecindeki tartışmalar ve iddialar, partinin muhalefet alternatifi olmaktan uzaklaştığı yönündeki kaygıları derinleştiriyor.
Diğer yandan, adalet sistemi de tartışmaların odağında yer alıyor. Erzincan'da yaşanan, bir öğretmenin öğrencisi için vali kapısında burs istemesi olayı, Bayraktaroğlu tarafından "sadaka kültürü" olarak değerlendiriliyor. Bu yaklaşım, modern bir hukuk devletinde adaletin kişisel ilişkilerle değil, toplumsal sorunların genel çözümleriyle sağlanması gerektiği vurgusunu güçlendiriyor.
Ancak gündemi alt üst eden asıl olay, Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler’in yaşadıkları oldu. "İhaleye fesat karıştırma" suçlamasıyla tutuklanan ve ilk duruşmada tahliye edilen Köseler'in serbest kalması iyi bir haber olarak değerlendirilirken, Memduh Bayraktaroğlu "çalınan 200 günün geri getirilemeyeceğini" belirterek adalet sistemindeki sıkıntılara dikkat çekmişti. Olayın son perdesi ise bugün yaşandı ve tüm kamuoyunu şoka uğrattı. Savcılığın tahliye kararına itiraz etmesi üzerine üst mahkeme harekete geçti. Yargı cephesinden gelen son dakika kararıyla, daha birkaç gün önce tahliye olan Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarıldı ve Başkan evinden alınarak tekrar cezaevine gönderildi. Bu karar, Bayraktaroğlu'nun "Türk yargısının vicdanını satan az sayıdaki hakim ve savcıdan dolayı güvenilmez görüldüğü" yönündeki yorumlarını adeta doğrular nitelikte.
Tüm bu gelişmelerin ışığında, siyaset gündeminin en çarpıcı ve en çok tartışılan olayı, Öcalan'ın Devlet Bahçeli'ye yönelik sözleri oldu. Uzun zamandır konuşulmayan ve kamuoyunun gündeminden uzak kalan Öcalan'ın, Bahçeli’ye gönderdiği iddia edilen bir mektupta, kendisini “Atatürk’ten sonraki tek devlet adamı” olarak nitelendirmesi, Türkiye’nin yakın siyasi tarihi için adeta bir dönüm noktası olarak değerlendirildi. Siyaset uzmanları ve yorumcular, bu sözlerin ardında yatan olası stratejileri ve siyasi ittifakların geleceğini sorgularken, bu beklenmedik çıkış, siyasette ezber bozan ve tüm dengeleri alt üst eden bir gelişme olarak tarihe geçti.