İsrail hükümeti, ABD'nin iki yıldır yoğun diplomatik çabalar yürüttüğü Gazze barış planı kapsamında kurulacak uluslararası güvenlik gücünde Türk askerinin kesinlikle yer almayacağını resmen duyurdu. İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar ve hükümet sözcüsü Shosh Bedrosian, bu konudaki net tavırlarını dünya kamuoyuna açıkça ilan ederken, Başbakan Benjamin Netanyahu'nun da konuyu "kırmızı çizgi" olarak değerlendirdiği ortaya çıktı. Karar, bölgedeki jeopolitik dengeleri yeniden şekillendirirken, Türkiye'nin olası yanıtı merakla bekleniyor.
İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir dizi açıklamada, Türkiye'nin Gazze Şeridi'nde asker bulundurmasına kesinlikle izin vermeyeceklerini vurguladı. Saar, ABD'li yetkililere de ilettiği mesajında, "Gazze'de Türk Silahlı Kuvvetleri varlığını kabul etmeyeceğiz" ifadelerini kullandı. İsrail hükümet sözcüsü Shosh Bedrosian ise gazetecilerin konuyla ilgili sorularına yanıt verirken, "Gazze'de Türk askerlerinin botları olmayacak" diyerek durumun netliğini bir kez daha ortaya koydu. Bu sert ifadeler, İsrail'in konudaki ısrarlı ve kararlı duruşunu gözler önüne serdi.
Kırmızı çizgi: Netanyahu'nun Türkiye hassasiyeti
Başbakan Benjamin Netanyahu'nun konuya ilişkin hassasiyeti daha da derin. İsrail medyasına yansıyan haberlerde, Netanyahu'nun Türk askerlerinin Gazze'de bulunmasını "kırmızı çizgi" olarak gördüğü belirtildi. Israel Hayom gazetesinin haberine göre, Netanyahu, ABD yönetimiyle yaptığı görüşmelerde bu konuya özel vurgu yaptı ve Türkiye'nin barış gücünde yer almasının İsrail için kabul edilemez olduğunu iletti. Netanyahu, bir basın toplantısında konuyla ilgili sorulan soruya, "Bu konuda çok güçlü fikirlerim var" yanıtını vererek, düşüncelerini açıkça ifade etti.
İsrail'in bu kararlılığının altında yatan temel gerekçeler, Ankara ve Tel Aviv arasındaki uzun süreli gerilimden kaynaklanıyor. İsrail yetkilileri, Türkiye'nin Hamas'a verdiği destek ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İsrail karşıtı söylemlerini gerekçe gösteriyor. Dışişleri Bakanı Saar, Erdoğan'ın İsrail'e yönelik tutumunu ve Hamas'ı destekleyen açıklamalarını hatırlatarak, "Türk askerinin Gazze'de olmasını istemiyoruz" dedi. İsrail yönetimi, Türkiye'nin bölgede askeri varlık göstermesinin güvenlik riski oluşturabileceğini ve istikrarı bozabileceğini düşünüyor.
ABD Başkanı Donald Trump'ın iki yıldır üzerinde çalıştığı ve 21 maddeden oluşan Gazze Barış Planı, uluslararası bir istikrar gücünün kurulmasını öngörüyordu. Plana göre yaklaşık 5000 askerden oluşacak bu güç, Gazze'de ateşkesi denetleyecek, silah girişini önleyecek ve yeniden inşaa sürecini güvence altına alacaktı. ABD, Türkiye dahil birçok ülkeyi bu güce katılmaya çağırmıştı. Ancak İsrail'in kesin ret tavrı, ABD yönetimini zor bir diplomatik sınavla karşı karşıya bıraktı. ABD Başkan Yardımcısı JD Vance, "Her yabancı asker konuşlandırması için İsrail'in onayı gerekir" diyerek, müttefikinin veto hakkını kabul ettiklerini ima etti.
İstanbul'daki Gazze zirvesi ve Türkiye'nin rolü
Türkiye, süreçten kopmak niyetinde değil. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İstanbul'da düzenlenen Gazze zirvesinin ardından yaptığı açıklamada, "Gazze'ye asker gönderme kararı, görev gücünün tanımına göre netleşecek" dedi. Fidan, Türkiye'nin sürece katkı vermeye devam edeceğini vurgularken, konunun teknik detaylarının ve görev tanımının önemine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Gazze'de akan kanın durması için ABD Başkanı Trump'ın çabalarını takdir ediyoruz. Tarafların kabul edeceği adil ve kalıcı bir barış için Türkiye olarak katkı vermeye devam edeceğiz" ifadelerini kullanarak, diplomatik bir dil tercih etti.
Türkiye'nin diplomatik manevra alanı daralırken, kritik bir hamle yaptığı ortaya çıktı. Ankara, 2014 yılında Hamas tarafından esir alınan ve daha sonra öldürüldüğü belirlenen İsrailli asker Hadar Goldin'in naaşını, başarılı bir operasyonla İsrail'e teslim etti. Bu hamle, Ankara'nın bölgede hala önemli bir arabulucu rolü oynayabileceğini gösterirken, İsrail kamuoyunda da dikkatle karşılandı.
İsrail medyası ve siyasi çevreler, Türk askerinin Gazze'de olması ihtimaline karşı sert tepkiler veriyor. Jerusalem Post gazetesi, "Türklerin vizyonu Osmanlı, Gazze'ye girerlerse çıkmazlar" başlıklı bir makale yayımladı. İsrail'deki güvenlik uzmanları, Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu artırma çabalarının İsrail'in uzun vadeli çıkarlarına aykırı olduğunu savunuyor. ABD'nin İsrail Büyükelçisi ise, "Türkiye ve İsrail savaşmayacak, Gazze ateşkesi sürerse ticaret anlaşması bile mümkün" açıklaması yaparak, iki ülke arasındaki gerilimi düşürmeye çalıştı.
İsrail'in itirazları sonrası gözler, barış gücünün alternatif ülkelerden oluşacak yapısına çevrildi. ABD, İngiltere, Fransa ve bazı Arap ülkeleri gücün temelini oluşturacak. Ancak Türkiye'nin bölgedeki deneyimi ve NATO'nun ikinci büyük ordusu olması, alternatifler arasında Ankara'nın yer almasının lojik olduğunu gösteriyor. Güvenlik uzmanları, Türkiye'nin arama-kurtarma, istihkam ve insani yardım alanlarında önemli katkı sağlayabileceğini belirtiyor.
Gelecek senaryoları: Gerilim tırmanır mı?
İsrail'in kesin tavrı, Türkiye-İsrail ilişkilerinde yeni bir gerilim dalgasını başlatabilir. Ankara, diplomasi kanallarını sonuna kadar kullanırken, uluslararası kamuoyu nezdinde de İsrail'in "haksız" tutumunu dile getirebilir. Ancak İsrail'in ABD desteğiyle bu konudaki ısrarının kırılması zor görünüyor. Taraflar arasındaki bu anlaşmazlık, Trump'ın barış planının uygulanmasında önemli bir engel teşkil ederken, bölgedeki güç mücadelesinin yeni bir boyut kazanmasına yol açabilir.
İsrail'in resmi açıklamalarıyla netleşen Türk askeri tartışması, Orta Doğu'daki hassas dengeyi bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye'nin süreçten dışlanması, Ankara'yı alternatif diplomasi kanalları aramaya yöneltebilir. Ancak ABD'nin arabulucu çabaları ve iki müttefiki arasında denge politikası sürdürme isteği, gelecekte yeni bir formülün ortaya çıkmasını engellemeyebilir. Şu an için ise İsrail'in "Gazze'de Türk askeri olmayacak" kararı, bölgedeki yeni dönemin en kritik başlıklarından biri olarak tarihe geçti.




