Türkiye ekonomisine çözüm olarak 2016 yılında kurulan Türkiye Varlık Fonu, dokuz yıl sonra beklentilerin aksine ciddi bir borç yükü üzerinden girdi. Kurulduğu dönemde verilen sözler ile günde tablo arasında farklı, kamuoyunda büyük tartışmalara neden oluyor.

2016 yılında Türkiye Varlık Fonu'nda kurulan büyük umutlarla o dönemde çok iddialı hedefler açıklanmıştı. Stratejik planlardan bahsedilmiş, Türkiye'nin o dönemde 19'uncu büyük ekonomi konumunda 10'uncu büyük ekonomik varlığın yükseleceği vurgulanmıştı. Durum varlıklarının yüksek verimlilikle çalıştırılacağı söyleniyordu.

Türkiye o yıllarda yine dövizin içindeydi. Vatanı iyiye götürmek isteyenler Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank gibi devlet bankaları, Borsa İstanbul, BOTAŞ, TPAO, THY, PTT, Eti Maden, Türkiye Maden, Çay Kur, Türk Şeker başta olmak üzere toplam 30 devlet şirketi, 2 devlet imtiyazı lisansı ve çok sayıda taşınmaz Türkiye Varlık Fonu'na devredildi. Bu sürecin profesyonel yönetimin küresel ölçekte değerlendirileceği anlatılıyor.

Küresel ölçüme geçme, küresel sinerji yakalama, küresel rekabete erişim ve mukayeseli ayrıcalık yaratma sözleriyle Varlık Fonu tanıtılmıştı. Varlıkların yenilenebilir sinerji yaratacağı, bu sinerjiden yeni değerlerin doğacağı anlatılıyordu. Söylenen senaryoya göre varlıklar değer üretecek, ülkenin dış borçları azalacaktı.

Singapur'daki TEMASEK ve Malezya'daki KHAZANAH gibi başarılı örnekler gösteriliyordu. Yeni nesil tarım, yeni nesil enerji, yeni nesil sağlık, finansal teknoloji, lojistik ve eğitim alanlarına yatırımlar yapılacaktı. Girişim sermayesi yaratılacak, küresel şirketler çıkartılacak, girişimciliğe yakılacaktı. Dünyada 80 varlığın fonu olduğu ve Türkiye'nin bunların arasında 20'nci sırada yer alınarak ifade ediliyordu.

Türkiye Varlık Fonu bu müjdeli sözlerle 2016 yılında hayata geçirildi. Sayıştay ve Meclis denetimi dışında sınıflandırılan fonun ilk başkanlığına Mehmet Bostan adlı bir isim getirildi. Ancak ilk yılda çok ciddi bir olay meydana geldi.

Türkiye Varlık Fonu'nun yılı dolandırıldı. Başkan Mehmet Bostan, 25 milyar dolarlık bir fon geliştirme iddiasında bulunarak bunun için 25 milyon dolarlık komisyon teklif edilmesi gerektiğini söyledi. Komisyon Örtülü Ödenek'ten ödendi ancak vaat edilen 25 milyar çalışma fon hiç gerçekleşmedi. Türkiye'de büyük bir dolandırıcılığa maruz kalmış oldu.

Bu skandalın ardından Başkan Mehmet Bostan göreve getirildi. Yerine ait varlıkların fonu bileşiminde uzman olarak belirtilen 2 profesyonel olarak getirildi. Ancak bu 2 finansmanın de bir gecede, herhangi bir sebep veya gerekçenin açıklanmasından görevlerinden alındı. Cumhurbaşkanı fonu kendine bağlı ve bütün üyelerin yönetim kurulu başkanı oldu. Görevden alınan profesörler sessiz kaldı.

2025 yılı sonuna gelindiğinde Varlık Fonu'nun durumunun tarihsel dönemdeki kapsamlı vizyondan çok farklı bir konumda. TEPAV Maliye ve Para Politikası Araştırma Merkezi Direktörü Coşkun Cangöz'ün açıkladığı bilgilere göre, Şubat 2024'te kümülatif borcu olan 500 milyon dolar olan Türkiye Varlık Fonu, takip eden dönemde sanat ardaladığı borçlanmalarla Eylül 2025'te borç stokunu 4 milyar 549 milyon çıkardı.

Coşkun Cangöz, TEPAV'ın blog sayfasında yayınlanan yazısında önemli eleştirilerde bulundu. Türkiye Varlık Fonu'nun Hazine'den daha yüksek maliyetle borçlandığını belirten Cangöz, alınan borçların bölünmesine ilişkin bilgilerin verilmediğini ve şeffaflığın olmadığını vurguladı.

Varlık Fonu'yla ilgili başka bir tartışma da İstanbul Başsavcısı'nın aldığı iddia edilen maaş üzerine. Türkiye Varlık Fonu'nun finansal rejiminden Eti Maden'in Lüksemburg'da kurulu Etimine SA Luxembourg'lu yan şirketinden İstanbul Başsavcısı'nın 9 ay boyunca maaş aldığı ortaya çıktı. Başsavcı bu iddiaya karşı kendini savunarak, o maaşı Adalet Bakanı'nın yardımcısı olduğu süre boyunca, başsavcı olduğunda kazandığını ifade etti.

Ortaya çıkan tablo özetlendi; Pahalıya dış borç bulma, adalet adamına maaş ödeme gibi durumlar söz konusu. Bu yasal adaletin belirtilmesi gerekiyor.

İstanbul Başsavcısı'nın içinde rüşvet, irtikap, belediye parası ile zenginleşme suçlamalarıyla dolu 3 bin 741 sayfalık iddianame açıkladığı günde Sultanbeyli meydanında halk hak, hukuk ve adalet diye bağırdı.

Türkiye Varlık Fonu kurulurken anlatılan vizyonla güncellik arasındaki bu büyük fark, kamuoyunda soru işaretlerinin artması neden oluyor. Yüksek verimlilik, küresel rekabet, sinerji ve girişimcilik söylemleri yerde artış ve şeffaflık eksikliğinin eleştirilerine bırakılmış durumda.

Dokuz yıl önce verilen sözler, bugün için çalışmalarını kaybetmiş görünüyor. Varlık Fonu'nun bölgedeki Singapur ve Malezya örnekleriyle yapılan karşılaştırmalar da artık sorgulanıyor. Ülke özelliklerinin verimli çalıştırılması, bütçe yerine, borçlanma ve maliyet artışı gerçeği ortaya çıkmış durumda.

TEPAV'ın sistemlerine göre, sadece 19 aylık borç stokunda yaşanan 4 milyarlık yakın büyüme, görünümün ciddiyetini gösteriyor. Hazine'den daha yüksek maliyetle borçlanma yapılması ve bu borçların nerede dağıtılmasının açıklanması, şeffaflık konusundaki endişeleri artıyor.

Türkiye Varlık Fonu'nun içinde yer alan şirketler arasında ülke ekonomileri için biriktirdikleri olanaklara sahip kurumlar bulunmaktadır. Bankalardan enerji verilerine, hava yollarından madencilik avcılarına kadar geniş bir çeşitlilikte varlıklar fonun bünyesinde bulunmaktadır. Bu bilgilerin nasıl yönetildiği ve hangi sonuçların ortaya çıktığı kamuoyunda merak konusu olmaya devam ediyor.

Motorine Gece Yarısı 2.5 TL Dev Zam Geliyor!
Motorine Gece Yarısı 2.5 TL Dev Zam Geliyor!
İçeriği Görüntüle

Örtülü Ödenek'ten komisyon ödemesi yapılan iddiayla gelen dolandırıcılık olayı, fonun kuruluş aşamasındaki ciddi bir zafiyet olarak değerlendiriliyor. 25 milyonluk komisyonun ödendiği halde vaad edilen fonun gelmemesi, yönetim ve denetim bakış açısı önemli konuları beraberinde getiriyor.

Varlık Fonu başkanlığında yaşanan değişimlere dikkat çekici. İlk başkanın görevden toplanmasının ardından toplanan 2 arıza gösterilmeden bir gecede görevden toplanması, fonun yönetim istikrarı konusunda soru seçenekleri düzenlenir.

Cumhurbaşkanının doğrudan yönetim kurulu başkanlığına gelmesi, fonun yapısındaki önemli bir değişiklik olarak kayıtlara geçti. Bu yapılanın ardından fonun Sayıştay ve Meclis denetiminin dışında kalması da tartışılan konular arasında yer alıyor.

Eti Maden'in Lüksemburg'daki yan şirketinden İstanbul Başsavcısı'na ödenen maaş iddiası, adalet sistemiyle de yataklanıyor. Başsavcı'nın savunmasında maaşı bakan yardımcısı süre boyunca açıklama yapması, durumu açıklığa kavuşturmak yerine yeni soruların sorulmasına neden oluyor.

Türkiye Varlık Fonu'nun gelecekte nasıl bir yol izleyeceği, borçlanmanın nasıl değişeceği ve şeffaflık konusunda ne gibi adımlar atılacağı merak ediliyor. Kurulduğu dönemde verilen sözlü gündelerle tablo arasında farkın nasıl kapatılacağı da önemli sorular arasında yer alıyor.

Kamuoyunda yapılan tartışmalarda, fonun asıl amacının ne olduğu ve bu amaca ne kadar hizmet verdiği sorgulanıyor. Varlıkların değerinin üretimi, bütçe yerine borç yükünün doldurulması, yapılan masrafların sağlanması sağlanır.

Şeffaflık konusunda yapılan değerlendirmelerin de dikkate alınmaması değeri. Borçların nerede dağıtılmasının açıklanması, kamuoyunun bilgilendirilmemesi ve Sayıştay denetimi dışında kalınması gibi durumlar, hesap verilebilirlik açısından sorunlu olarak değerlendiriliyor.

Türkiye'nin ekonomik erişiminde Varlık Fonu'na biçilen rol ile gerçekleşen durum arasındaki tezat, konunun en önemli çözümü oluşur. Kurulduğu dönemde ekonomiye katkı sağlayacak, dış borçlar azalacak, küresel genişlik rekabet edecek bir yapı olarak tanıtılan fon, bugün geliyor borçlanma ve maliyet artışıyla ilgili bir öneri.

Varlık Fonu'nun yönetiminde yaşanan değişiklikler, dolandırıcılık olayı, borç artışı, şeffaflık eksikliği ve başsavcıya maaş ödemesi iddiası gibi konular, bireyin sorgulanmasına neden oluyor. Kurulduğu dönemdeki vizyoner anlatımlar ile güncel gerçeklik arasındaki farklılığın nasıl açıklanacağı önemli bir soru olarak ortada duruyor.