Türkiye'nin enerji politikalarında uzun süredir dönen fısıltılar, son günlerde bir fırtınaya dönüştü. Yıllardır sessizce işleyen boru hatları, şimdi uluslararası arenada büyük bir hesaplaşmanın ortasında. Ama asıl soru şu: Bu hatlar üzerinden akan petrol, nereye gidiyordu ve kimler kazanıyordu? Siyasi kulislerde konuşulanlar, bir anda kamuoyunu sarmaya başladı, zira eldeki belgeler her şeyi değiştirme potansiyeline sahip.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, ekranlara çıktığı o çarpıcı programda, elindeki kalın dosya ile yılların birikmiş sırlarını döktü ortaya. "Bu belgeler, 1973'ten beri süren bir anlaşmanın nasıl gölgelendiğini gösteriyor," diye başladı sözlerine, sesinde hem öfke hem de kararlılık vardı. Anlattıklarına göre, Türkiye-Irak Ham Petrol Boru Hattı, 2014 ve 2018 yılları arasında Irak Merkezi Hükümeti'nin izni olmadan, Kürt Bölgesel Yönetimi ile yapılan gizli bir anlaşmayla işletilmiş. Bu süreçte, hattın üzerinden taşınan petrolün satış geliri doğrudan Kürt Bölgesel Yönetimi'nin kasalarına akmış, Türkiye ise sadece taşıyıcı konumunda kalmış gibi görünse de, işin aslı bambaşka.

Yavuzyılmaz, elindeki 1973 tarihli uluslararası anlaşmayı havaya kaldırarak devam etti: "Bu anlaşma, 1976'da Bakanlar Kurulu kararıyla onaylandı, 1985 ve 2000'de güncellendi, en son 2010'da revize edildi. Yaklaşık 50 yıl boyunca Irak devletine ait petrolün Ceyhan'a taşınmasını ve oradan uluslararası piyasalara sevkini kapsıyordu." Ama 21 Temmuz 2025'te Resmi Gazete'de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu anlaşma tek taraflı feshedildi. Fesih kararı, Erdoğan'ın bir yıl önceki talimatıyla alınmıştı. Peki, bu fesih neden? Çünkü o dönemde, hattın üzerinden taşınan ham petrol, geçici depolarda tutulup tankerlerle başka ülkelere satılıyordu – ve alıcılar arasında İsrail'in adı geçiyordu.

Sunucunun "Sonrası ne oldu?" sorusu üzerine Yavuzyılmaz, derin bir nefes aldı ve şöyle dedi: "2014'ten itibaren üç büyük parça var. İlk olarak 2011-2014 arası tanker taşımacılığı, Rusya'nın BM'ye şikayet ettiği uydu görüntüleri dönemi. Putin bile 'Görüntüler elimizde' diye uyarmıştı." İkinci parça, 2014-2015 ISIS'in Musul'u işgaliyle karışan petrol ticareti, soru işaretleri dolu bir dönem. Üçüncü ve en kritik kısım ise 21 Mayıs 2014 sonrası: Irak Merkezi Hükümeti'nin Fransa'da açtığı uluslararası tahkim davası. Yavuzyılmaz, 277 sayfalık 'Final Award' kararını masaya koydu: "Bu, nihai karar. Hissediyorum elimde tuttuğum somut bir belge."

Tahkim süreci, 2023 Şubat'ında sonuçlandı. Irak Merkezi Hükümeti'nin iki iddiası haklı bulundu ve Türkiye'ye toplam 1 milyar 997 milyon dolar ceza kesildi. Yavuzyılmaz, rakamları tek tek sıraladı: "Birinci ceza, anlaşma dışı fazla taşıma ücreti için 1 milyar 324 milyon dolar. İkinci ise, 622 bin 600 varil petrolün uluslararası piyasa fiyatından 5,77 dolar daha ucuza satılmasına aracılık etmek için 673 milyon dolar – bu da eşit olarak Türkiye ve Kürt Bölgesel Yönetimi'ne yüklendi." Toplam fatura, faiz ve diğer masraflarla 3 milyar dolara yaklaşıyor. Üstelik, Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar'ın ifadesi bile davada kullanıldı: "Türkiye olmasaydı bu ticaret olmazdı." Bu sözler, cezayı pekiştirdi.

Yavuzyılmaz, hükümetin savunmasını da eleştirdi: "AK Parti, yedi iddiada haklı bulundu diye övünüyor, ama bu iddialar maddi ceza içermiyor. Cezanın tamamı o iki iddiadan." Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nin açıklamasını 'AK Parti kurnazlığı' olarak niteledi: "Sayıca üstünlükle avunuyorlar, ama para cebimizden çıkıyor." Bu ceza, boru hattının Mart 2023'te kapanmasına yol açtı. Ama son haberler, hattın yeniden açılma ihtimalini fısıldıyor – Rudaw gibi kaynaklar, Irak Merkezi Hükümeti ile Kürt Bölgesel Yönetimi arasında yeni bir petrol paylaşım anlaşması olduğunu söylüyor.

Peki, bu usulsüzlüğün arkasında kimler var? Yavuzyılmaz, ekran karşısında net konuştu: "AK Parti, adeta İsrail ve diğer ülkeler ucuza petrol alsın diye bu işe girdi. Uydu görüntüleri, tanker rotaları her şeyi gösteriyor." 2014-2018 arası taşınan petrolün bir kısmı, Ceyhan'dan doğrudan İsrail'e yönlendirilmiş olabilir. Bu, sadece ekonomik bir skandal değil; jeopolitik bir deprem. Rusya'nın yıllardır dillendirdiği itirazlar, şimdi Türkiye'yi köşeye sıkıştırıyor. Eğer bu iddialar doğrulanırsa, uluslararası yaptırımlar kapıda.

Tarihe dönelim: 1973 anlaşması, Türkiye'yi petrol koridoru yapmıştı. Ama 2011'de tankerler devreye girince işler karıştı. 2014'te Kürt Bölgesel Yönetimi ile imzalanan protokol, Merkezi Hükümeti baypas etti. Sonuç? 622 bin varil petrol, piyasa fiyatının altında satıldı – kazananlar, alıcı ülkeler ve aracı yapılar. Yavuzyılmaz, "Bu, SOMO gibi Irak şirketlerinin bile itiraz ettiği bir ticaret," dedi. Ve o ticaretin izi, İsrail limanlarına uzanıyor.

Günümüze gelince, 2025 feshiyle hat durdu, ama şimdi yeniden canlanma sinyalleri var. CHP'li vekil, uyarıyor: "Yeni anlaşmalar, eski hataları tekrarlamasın." Hükümet, iddiaları yalanlıyor, ama belgeler konuşuyor. Dezenformasyon Merkezi, "Türkiye lehine kararlar var" dese de, para akışı gerçek. Bu skandal, Türkiye'nin enerji bağımsızlığını sorgulatıyor.

MHP Lideri Bahçeli'den Erdoğan'a Bağlılık Beyanı
MHP Lideri Bahçeli'den Erdoğan'a Bağlılık Beyanı
İçeriği Görüntüle

Geleceğe dair yorumum: Eğer bu hat yeniden açılırsa, denetimsiz ticaret devam edebilir. İsrail'e ucuz petrol akışı, diplomatik krize yol açar. AB ve ABD'nin yaptırımları artabilir. Ama asıl tehlike, iç siyasette: Bu belgeler, seçim öncesi bir bomba. Yavuzyılmaz gibi isimler, daha fazla dosya açarsa, hükümet sallanır. Petrol paraları nereye gitti? Kimler zenginleşti? Sorular bitmiyor.

Bu olay, sadece para meselesi değil; güven meselesi. Yavuzyılmaz'ın anlattıkları, bir vekilin vicdanını konuşturması. Ekran karşısında elindeki evraklarla, yılların tozunu silkelerken, izleyenler donup kaldı. Şimdi sıra, bağımsız soruşturmada. Türkiye, bu karanlığı aydınlatmazsa, fatura daha da kabarıyor.

Sonuçta, bu skandalın dalgaları yıllarca sürecek. Enerji politikaları, artık şeffaflık istiyor. Ve o belgeler, masadan kalkmayacak.