Erdoğan Ekonomide Baskılara Boyun Eğdi: Asgari Ücret Zammı Enflasyonu Tetikleyecek mi?
Erdoğan Ekonomide Baskılara Boyun Eğdi: Asgari Ücret Zammı Enflasyonu Tetikleyecek mi?
İçeriği Görüntüle

Türkiye ekonomisinin mevcut durumu, birçok uzman tarafından yakından izleniyor. Gazeteci Erdal Sağlam, ekonomiyi hasta olarak nitelendirerek, yeniden komaya girme riskinin arttığını vurguluyor. Eski risklerin alevlendiği bu dönemde, enflasyonun düşüşü ve iç talebin durgunlaşması gibi olumlu görünen gelişmeler bile yeterli güveni sağlayamıyor.

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan'ın son açıklamaları, enflasyonu bir virüs metaforuyla karşılaştırması dikkat çekici. Karahan, bu virüsten kurtulmanın zor olduğunu belirtirken, enflasyonun düştüğünü ve iç talebin yavaşladığını söylüyor. Ekonomik yönetim ekibi, Cevdet Yılmaz, Mehmet Şimşek ve Fatih Karahan'ın çabalarıyla güveni yeniden inşa etmeye çalışıyor. Ancak Yılmaz'ın Türkiye'nin milli gelirinin gelişmiş ülkeler seviyesine ulaştığını iddia etmesi ve Şimşek'in programın devam ettiğini vurgulaması, piyasalarda tam karşılık bulmuyor.

Faiz indirimleri konusunda piyasada en az 1,5 puanlık bir beklenti oluşmuş durumda. Karahan bu konuda kesin bir ifade kullanmazken, bu indirimlerin enflasyonu baskılayabileceği uyarısı yapılıyor. Döviz kuru, enflasyonun en belirleyici faktörlerinden biri olarak öne çıkıyor. Kasım ayında sepet kurda yüzde 0,8'lik artış yaşanırken, bu trendin devam edip etmeyeceği kritik bir soru.

Asgari ücret tartışmaları da ekonominin hasta halini derinleştiriyor. Kasım enflasyonu yüzde 1,2-1,3 beklenirken, gıda enflasyonunun yüzde 4,9'a ulaşması manşet enflasyonu yüzde 1,5'in altına düşürmeyi zorlaştırıyor. Yoksulluk sınırı ile asgari ücret arasındaki fark yüzde 34'ü aşmış durumda. Sektörler yüzde 25 zam talep ederken, bu oranın yetersiz kalacağı ve özel sektörün döviz kurunda yüzde 25 artış bekleyeceği öngörülüyor. Böyle bir senaryoda enflasyonun yüzde 30'lara çıkabileceği hesaplanıyor. Geçen yıl benzer zamların enflasyonu nasıl tetiklediği örneklerle hatırlatılıyor.

Aralık ayındaki faiz indirimi kararları yakından izlenecek. Asgari ücret artışı belirleyici olacakken, rezervlerin olumlu görünümü ve Fed'in faiz indirimlerinin etkisi de dikkate alınıyor. Ancak 2026 yılı için parlak bir tablo çizilmiyor. Virüs metaforu burada daha da derinleşiyor: Ekonomi hasta, doktor Karahan yetkin olsa da başhekimin siyasi müdahaleleri tedaviyi engelliyor. Reformlar uygulanamıyor, hem büyüme hem hastalık birlikte isteniyor. Bu durum güven kaybını artırıyor; Karahan'ın sözlerine bile tam inanılmıyor, hasta doktora güven duymuyor.

Döviz kuru politikaları da eleştirilerin odağında. 2025'te lira değer kazanımı beklenirken gerçekleşmemesi dış faktörlere bağlansa da, yıl sonu enflasyonu düşük tutmak için kurun yüzde 1'in altında tutulduğu belirtiliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın döviz kurunu hızlandırma ihtimali güveni zedeliyor. Özel sektör şikayetleri artarken, turizm sektörü asgari ücret bağlantılı döviz artışı talep ediyor. Düşük enflasyon ve kur stabilitesi siyasi kararlara bağlı görünüyor. Yüzde 25 asgari ücret zammı ve yüzde 25 döviz artışı ile 2026 enflasyonunun yüzde 25'te kalabileceği, aksi halde yüzde 25'in altına düşmenin zor olacağı hesaplanıyor.

Tarihi örnekler de analize dahil ediliyor. 2002'de yüzde 17, 2003'te eksi yüzde 1, 2004'te yüzde 2 döviz artışı yaşanırken, 2006'daki artışların enflasyonu nasıl tetiklediği hatırlatılıyor. Döviz korumalı mevduatların likiditesi ve rezerv artışları enflasyon yan etkileri yaratmış. Yüksek rezervler enflasyon bedeliyle elde edilmiş. Kasım enflasyonu düşük çıkacak olsa da, faiz indirimi beklentisi 1,5-2 puan arasında. Ekim'de indirim yapılmasaydı güven daha fazla artabilirdi, ancak pattern kırılmış.

Faiz indirimleri NAS politikalarına dönüş sinyali veriyor; enflasyon yükselirken indirim yapılması eleştiriliyor. Mehmet Şimşek ve Karahan'ın kalıcılığı garanti değil, geçmiş müdahaleler örnek gösteriliyor. Hedefler sürekli değişiyor, siyasi krizler devam ediyor. 2026'da enflasyonun yeniden yükselişi bekleniyor. Rezervler 57,1 milyardan 58,7 milyara çıkmış, net rezervler 45,8'den 47,4 milyara yükselmiş ancak altın etkisiyle. Seri faiz indirimleri faizi yüzde 35'e düşürse bile enflasyon düşmeyebilir, baz etkisi ilk aylarda düşüş sağlamayacak.

Aylık yüzde 1,5 döviz artışı ve yüzde 25 asgari ücret zammıyla 2026 enflasyonu yüzde 25 çıkabilir. Asgari ücretin yoksulluk sınırının altında kalması, yüzde 34 farkın kapanmaması işçileri zorluyor. Yüzde 25 zam yetersiz görülürken, işçilerin bunu kabul etmeyeceği öngörülüyor. Enflasyon düşmeden zam yapılamaz, hedef değişiklikleri zarara yol açmış.

Ekonomideki bu hasta hali, güven kaybı, faiz ve döviz riskleri, asgari ücret sorunları ve siyasi müdahalelerle birleşince yeniden komaya girme ihtimali artıyor. Detaylı hesaplamalar ve tarihi örnekler, eski risklerin alevlendiğini gösteriyor. Türkiye ekonomisi bu virüsten kurtulabilecek mi, yoksa daha derin bir kriz mi bekliyor? Bu sorular, önümüzdeki ayların en kritik gündem maddeleri arasında yer alıyor.