Ortadoğu'nun tozlu yollarında yeni bir fırtına kopuyor, Suriye'nin kaderi masaya yatırılırken büyük güçlerin gölgeleri uzuyor. TELE1 TV'de patlayan bir tartışma, yılların birikmiş sırlarını döküyor ortaya; Trump'ın Erdoğan'a olan hayranlığı, Netanyahu'nun sessiz öfkesi ve Şara'nın tahta çıkışındaki gizli anlaşmalar... Bu, sadece bir yayın değil, bölgenin yeniden çizilmesinin perde arkası. Milyonlar nefesini tutmuş bekliyor: Peki, bu koordinasyonun sonu, Türkiye'yi mi yoksa İsrail'i mi tuzağa düşürecek? Derinlere inelim, çünkü gerçekler, bir bir açığa çıkıyor ve bu oyunun kazananları şimdiden belli gibi.

TELE1 TV'de 14 Eylül 2025 Pazar günü yayınlanan programda, yorumcu sert bir girişle başladı: "Ama İsrail saldırdı ve saldıracak, iktidar basınının fazla sıcak tuttuğu bazı şeylerle gündemi işgal etmek niyetiyle. Türkiye'ye vurdu, vuracak. Hadi bakalım, erkeksen, ne yapacağını bilmiyorum." Bu sözler, stüdyoda bile gerilimi yükseltti; yorumcu, hükümete yakın yayın organlarının "gerçekleri yok sayan" yayınlarını eleştirerek devam etti: "Şimdi, bu yayınları hakkında, geçmişte YouTube yayınında off-air yansıyan bir açıklama yapmıştım. Bunlar, işte, neyse, o ifadeyi şimdi kullanmayayım. Bunlar böyle adamlar." Gün boyu aynı konuları 12-13 saat döndüren yayınları tiye alarak, "Gerçekler İsa'ya mı saldırır, yoksa saldırırlar mı? Ciddi soruyorum, çünkü kitlelere yönelik böyle yayınlar ve iddialar var. Bu konuşulmalı."

Yorumcu, Suriye'deki gelişmeleri detaylandırırken, günde ortalama 15 video izlediğini itiraf etti: "Suriye'de neler olup bittiği hakkında, abartısız söylüyorum, önemli isimlerin anlattığı hikayeler, Arap dünyasındaki detaylar... Ama isimler havada uçuşuyor." İki ana hikaye olduğunu vurguladı: Öncelikle, Trump'ın 3-4 ay önce Erdoğan hakkında söyledikleri. "Trump çıktı mı dedi, 'Erdoğan'ı çok seviyorum. O da beni çok seviyor. Ben ne derim, o yapar.' Sonra adamlarını gönderdi, Şam'a düştü. Evet, dedi. Ve sempatisiz bir şekilde çöktü." Bu, Trump'ın tam olarak söylediği bir ifadeydi; Nisan 2025'te Beyaz Saray'da Netanyahu ile görüşmesinde, Erdoğan'ı "çok zeki" diye övmüş, Suriye'deki başarıyı ona bağlamıştı. Yorumcu, bunun anlamını netleştirdi: "Yani, Türkiye'nin Suriye'deki pozisyonu, müdahalesi, dahil oluşu tamamen Amerikan onayıyla."

İkinci hikaye, Trump'ın Netanyahu'yu Beyaz Saray'a çağırmasıydı: "Aynı Trump, üç ay önce Netanyahu'yu çağırdı ve Gazze, Mazza ve Basun önünde, 'Hey Netanyahu, Erdoğan'la iyi geçin. Suriye'de kavga etmeyin. Bir şey olursa bana gel' dedi. Dedi mi, dedi." Bu da gerçek bir olaydı; Nisan 2025 Oval Ofis toplantısında Trump, Netanyahu'ya "Türkiye'yle sorunun varsa, çözerim, ama makul ol" demiş, Erdoğan'ı "akıllı adam" diye överek arabuluculuk teklif etmişti. Yorumcu, olayları adım adım sıraladı: "Şimdi adım adım gidiyor. Muhalefet, yani Suriye muhalefeti en önemlisi, Türkiye'de otururken, Özgür Suriye Ordusu, sonra Suriye Milli Ordusu, Suriye Milli Konseyi muhalefeti, idarecileri, kadroları, Galyun'dan Tutitr Ahmet Muazil Hatip'e, Menna'ya kadar, bir sürü isim biliyorsunuz. Konuşmaları var, röportajları var. Sonuncusu iki gün önce."

Suriye muhalefetinin iki gün önceki açıklamasına değinerek, yorumcu bombayı patlattı: "Türkiye, İsrail ve Amerika, Esad'ı göndermek için anlaştı. Bu katil adamı getirdiler. Bakın, bu Suriye muhalefeti. İki gün önce, Türkiye, İsrail ve ABD anlaşmaya vardı ve büyük bir planda birçok detay verdi. Şunu yaptı, bunu yaptı." Bu, muhalefetin iddialarına dayanıyordu; Ağustos 2025'te Suriye Ulusal Konseyi üyeleri, Türkiye-İsrail-ABD koordinasyonunu ifşa etmiş, Esad'ın devrilmesinin ardındaki "büyük planı" anlatmıştı. Yorumcu, "Türkiye ve İsrail'in Suriye'de yüz yüze gelme ihtimali sıfır. Bence, iki Suriye'de olan her şey ortak koordinasyonla gelişiyor" dedi. Ahmet Şara'nın sponsorlarının –Suudiler, Ürdün, BAE, Katar, Barzaniler– hepsinin "bizim adamımız" diye övündüğünü ekledi.

Yorumcu, Türkiye'nin Suriye stratejisini eleştirdi: "Türkiye, Ahmet Şara adına sponsor gidiyor, ama Arap medyasında ne yazılıyor? Türkiye, Suriye parçalanacaksa, kalan neyse ona fayda mantığıyla hareket ediyor. O kadar basit." Güneyde Dürzilerin İsrail koruması altında, batıda Alevilerin Fransız ve dolaylı Rus himayesinde, doğuda Kürt bölgesinin –Suriye'nin %22'si, petrol, doğalgaz, buğday, karpuz, mercimek– ABD ve NATO kontrolünde olduğunu sıraladı. "Kalan ne? Merkez ve kuzey. Kuzeyde kim var? Türk askerleri. Bakın, Şara meselesi değil. Şarapla koordine değil. Suriye Milli Ordusu denen örgüt ve Türk ordusu şu an kuzey Suriye'nin %9'unu kontrol ediyor. Suriye'nin %9'u doğrudan Türk ordusunun kontrolünde ve Şam hükümetiyle doğrudan alakası yok."

Şara'nın geçmişine değinerek, "Şara böyle bir çağrı yaptı mı hiç? Suriye'nin toprak bütünlüğü için teşekkür ederiz diye. Artık böyle bir şey yok. Kardeş ülke diyor Türkiye'ye. İsrail diyemez. En azından resmi olarak söylemiyor" dedi. Gerçekçi bir bakışla, "Şara'yı iktidara kim getirdi? Türkiye taşıdı. Gerçekçi olalım. Bu adam İdlib'de değil miydi? İdlib'in suyu, şekeri, nohutu, elektriği, interneti, cep telefonu nereden geliyordu? Türkiye'den değil mi? Yani Şara böyle bir lükse sahip değil." Şara'nın belirli bir süre ve görev için tahta çıkarıldığını ima etti: "En önemli görevi? Suriye'yi İsraile teslim etmek."

Programın zirvesinde, yorumcu son bir uyarı yaptı: "Şimdi son cümlemi söyleyeyim bu programda. 24 Eylül'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na gidiyor. Netanyahu orada olacak. Muhtemelen öyle yazılmış. Şara'yı Netanyahu'yla buluşturacaklar. Düşünün. Bu Şara'nın görevi. Bu Şara'nın fonksiyonu." Bu, güncel bir gelişmeydi; Ağustos 2025'te duyurulan üzere, Şara 22-30 Eylül arası New York'ta BMGA'da konuşacaktı, ilk kez 1967'den beri bir Suriyeli lider olarak. Trump'ın Mayıs 2025'te Riyad'da Şara'yla görüşmesi ve yaptırımları kaldırma vaadi, bu buluşmayı kaçınılmaz kılıyordu.

Bu yayın, Suriye'nin post-Esad dönemini aydınlatıyor. Aralık 2024'te Esad'ın devrilmesiyle Şara –eski HTS lideri, El Kaide kökenli– iktidara gelmiş, Türkiye'nin desteğiyle İdlib'den Şam'a yürümüştü. Trump'ın Ocak 2025'te Erdoğan'ı övmesi –"Erdoğan akıllı adam, Suriye'yi aldı"– ve Nisan'da Netanyahu'ya arabuluculuk teklif etmesi, koordinasyonu doğruluyordu. Mayıs'ta ABD-Türkiye Suriye Çalışma Grubu'nun kurulması, yaptırımların kaldırılması, Türkiye'nin kazancıydı. Suriye muhalefetinin Ağustos'taki açıklamaları –"ABD, Türkiye, İsrail Esad'ı devirdi"– , X'te (eski Twitter) binlerce paylaşımda yankılandı; örneğin, İsrail Radar hesabı, "İsrail ve Suriye güvenlik anlaşması yakın, stratejik silah yasağı ve Türkiye'ye ordu yeniden inşası engeli" diye yazmıştı, yorumlarda "Terörist lider ABD'nin meşru gördüğü Suriye'ye güvenilmez" tartışmaları alevlenmişti.

Geçmişte, 2011 Arap Baharı'yla başlayan Suriye Savaşı, Rusya-İran-Esad ittifakı, ABD-Türkiye-İsrail-Körfez rekabetini doğurmuştu. 2015'te Türkiye'nin ÖSO desteği, 2019 Barış Pınarı Harekâtı, kuzeyde %9'luk tamponu sağlamıştı. Esad'ın Aralık 2024 kaçışı –Rusya'ya sığınması– , HTS'nin zaferiyle sonuçlandı; Şara, Ocak 2025'te geçici başkan oldu. Trump'ın Mart-Haziran 2025 telefonları Erdoğan'la –Ukrayna, Suriye yaptırımları– , Mayıs Riyad zirvesi, Şara'yla ilk temas, Türkiye'nin rolünü pekiştirdi. Nisan Beyaz Saray toplantısı, Trump'ın "Erdoğan'la iyi geçin" uyarısı, Netanyahu'nun Suriye'deki Türk etkisinden şikayetini bastırmıştı. Temmuz'da ABD'nin Suriye-İsrail sınır anlaşması –stratejik silah yasağı, Golan tamponu– , Türkiye'yi sınırlamıştı; Ağustos'ta dekonflikt mekanizması, kazaları önlemişti.

Ankara Tandoğan Meydanı CHPnin Kitlesel Mitinginde Vesayete ve Kayyuma Karşı Tarihi Direniş
Ankara Tandoğan Meydanı CHPnin Kitlesel Mitinginde Vesayete ve Kayyuma Karşı Tarihi Direniş
İçeriği Görüntüle

Yorumcu'nun iddiaları, Arap medyasının yazdıklarını yansıtıyor: Türkiye, parçalanmış Suriye'den pay almak için Şara'yı kullanıyor; ama Şara, Körfez sponsorlu bir piyon. BMGA'da 24 Eylül Netanyahu-Şara buluşması, Abraham Anlaşmaları'na Suriye'yi katma planını hızlandırabilir –Trump'ın "deal of the century" hayali. Gelecekte, bu koordinasyon Türkiye'yi güçlendirirken, İsrail'in hava üstünlüğü (yüzlerce 2025 baskını) ve Kürt bölgelerindeki ABD varlığı (doğu %22) gerilimi artırabilir. Şara'nın BM konuşması, yaptırımların tam kalkışı için kilit; ama HTS geçmişi, BMSC 1267 yaptırımlarını –terör listesi– zorluyor. X'te tartışmalar, "Şara ABD'nin yeni kuklası" diye alevleniyor; Foreign Policy, "Assad'ın düşüşü Türkiye'nin baş ağrısını artırdı" diyor.

Bu yayın, sadece bir eleştiri değil; bir manifesto. Suriye, ABD-Türkiye-İsrail üçgeninde yeniden doğarken, Şara'nın BMGA ziyareti dönüm noktası. Trump'ın Erdoğan övgüsü, Netanyahu'yu "makul ol" diye sıkıştırırken, Türkiye'nin %9'luk kazancı kalıcı mı? Yoksa Şara, Suriye'yi İsrail'e mi teslim edecek? Bölge, bu sorunun cevabını bekliyor; ama bir şey kesin: Sessizlik, artık bir seçenek değil. Bu koordinasyon, ya barışı getirecek ya da yeni bir savaşı ateşleyecek – peki ya kazanan kim olacak?