Erdoğan 9 Yılın Vicdani Hesabını Verebilecek mi?
Erdoğan 9 Yılın Vicdani Hesabını Verebilecek mi?
İçeriği Görüntüle

Marmara Bölgesi'nde son zamanlarda peş peşe meydana gelen sarsıntılar, milyonlarca insanın yüreğini ağzına getirirken, uzmanlardan gelen her yeni değerlendirme büyük ilgi uyandırıyor. Özellikle İstanbul ve çevresini etkileyebilecek olası büyük bir deprem senaryosu, yıllardır tartışmaların odağında yer alıyor. Ancak bu kez, deneyimli bir deprem bilimci, yaygın görüşleri sorgulayarak dikkatleri tamamen farklı bir noktaya çekiyor ve bölgenin sismik geleceğine dair yeni bir perspektif sunuyor.

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, televizyon ekranlarında yaptığı son açıklamada, uzun zamandır dillendirilen "Adalar Fayı'nın kırılacağı" iddialarına net bir şekilde karşı çıkıyor. Ona göre, asıl tehlike Marmara Denizi'nin kuzey kesiminde değil, güneyinde birikiyor. Özellikle Yalova açıkları, bu riskin merkez üssü olarak öne çıkıyor. Üşümezsoy, bu görüşünü tarihsel verilere dayanarak güçlendiriyor ve geçmiş depremleri inceleyerek enerji birikiminin nasıl yön değiştirdiğini anlatıyor.

Tarih boyunca İstanbul'u sarsan büyük depremleri hatırlatan Üşümezsoy, 1509, 1719, 1766, 1894 ve 1999 yıllarında yaşanan olaylara dikkat çekiyor. Bu depremlerin fay hatları üzerindeki etkilerini analiz eden uzman, 1894 depreminin İstanbul ve Anadolu bloğu arasındaki stresi büyük ölçüde boşalttığını belirtiyor. Ardından gelen 1999 depreminin ise doğu devamındaki gerilimi azalttığını ekliyor. Üşümezsoy, bu durumu "kırılmış bir kemiğin kaynamadan tekrar kırılamayacağı" benzetmesiyle açıklıyor ve fay hatlarının yeniden birleşip kırılması için zaman gerektiğini vurguluyor.

1999 Gölcük Depremi'nin aftermath'ini ele alan Üşümezsoy, bu olayın Adalar Fayı üzerindeki enerjiyi önemli oranda boşalttığını savunuyor. Depremin yarattığı sismik dalgaların, stresin yönünü değiştirdiğini belirten deprem bilimci, enerjinin 1999 sonrası güneye doğru aktığını ifade ediyor. Bu aktarımın sonucu olarak, stresin artık Çınarcık-Esenköy-Bozburun hattında yoğunlaştığını dile getiriyor. Üşümezsoy'un bu tespiti, Marmara'nın kuzey kıyılarını rahatlatırken, güney kesimlerini alarm durumuna geçiriyor ve Yalova çevresindeki yerleşim alanlarını doğrudan tehdit altında bırakıyor.

Bu açıklamalar, deprem senaryolarına yeni bir boyut kazandırıyor. Geleneksel olarak Adalar Fayı'na odaklanan tartışmalar, artık güney hattındaki potansiyel riski de hesaba katmak zorunda kalıyor. Üşümezsoy'un görüşleri, sadece bilimsel bir tartışma değil, aynı zamanda bölge halkı için pratik önlemler alma çağrısı niteliğinde. Marmara Denizi'nin derinliklerinde biriken bu enerji, eğer doğru yönetilmezse, beklenmedik sonuçlar doğurabilir ve hazırlıksız yakalanan toplulukları zor durumda bırakabilir.

Uzmanın vurguladığı gibi, tarihsel depremlerin paternini anlamak, geleceği öngörmede kritik rol oynuyor. 1509 depremiyle başlayan seride, her sarsıntı bir sonraki için ipucu bırakmış. 1719 ve 1766 depremleri, fay hatlarının nasıl etkileşimde bulunduğunu göstermiş. 1894'te yaşanan olay, stres boşalmasının yerel etkilerini kanıtlamış. Ve nihayet 1999 Gölcük Depremi, tüm dengeleri değiştirerek enerjinin güneye kaymasına yol açmış. Bu zincirleme reaksiyon, Çınarcık-Esenköy-Bozburun hattını en hassas nokta haline getirmiş.

Üşümezsoy'un bu uyarıları, Marmara çevresindeki yetkilileri ve vatandaşları harekete geçirmeye yetiyor. Riskin kuzeyde değil güneyde olduğunu tekrarlayan deprem bilimci, Yalova açıklarının yakından izlenmesi gerektiğini savunuyor. Bu bölge, denizin altında gizlenen fay hatlarıyla dolu ve stres birikimi burada zirveye ulaşmış durumda. Uzmanın benzetmesiyle, kırık kemiklerin iyileşme süreci gibi, faylar da zamanla güçleniyor ancak bu güçlenme yeni kırılmalara zemin hazırlıyor.

Sonuç olarak, Marmara'daki sismik aktiviteler devam ederken, Üşümezsoy'un perspektifi gözleri Yalova ve çevresine çeviriyor. Bu yeni bakış açısı, deprem hazırlıklarında paradigm shift yaratabilir ve bölgenin geleceğini şekillendirebilir. Herkesin bu uyarıyı ciddiye alması, olası kayıpları minimize etmek için vazgeçilmez bir adım olarak görülüyor.