Yolculuklar, bazen en beklenmedik anlarda birer kabusa dönüşür, değil mi? O dar virajlar, o sisin içinden süzülen farlar... Hayatın akışında, bir anlık dikkatsizlik veya yolun cilvesi, her şeyi altüst edebilir. Sivas'ın o yeşilliklerle kaplı vadileri, turizmin gözdesi olsa da, arkasında gizli tehlikeler barındırıyor. Yıllardır, bu coğrafyanın engebeli yolları, nice hikayeye ev sahipliği yaptı; kahramanlıklara, sevinçlere ama ne yazık ki acilere de. Hatırlayın, o eski kazaları: Bir minibüsün yuvarlanışı, bir ailenin dağılışı... Her seferinde, "Bu son olsun" deriz içimizden. Ama yollar, hafızasızdır; dağlar, suskundur. Peki, ya bu seferki? O sessiz köy yolunda, bir otomobilin hikayesi, tüm Türkiye'yi yasa boğdu. Düşünün, sabahın erken saatlerinde başlayan sıradan bir gezi, nasıl da karanlık bir sona bağlandı? Bu sorunun cevabı, sadece bir kaza raporu değil; bir ailenin, bir toplulun, bir ülkenin ortak acısı. Hazır olun, çünkü bu öykü, kalbinizi sıkıştıracak kadar gerçek.

Sivas Doğanşar'da Uçurum Faciası

İşte o korkunç anın perdesi aralanıyor: Sivas'ın Doğanşar ilçesine bağlı Karkın köyü mevkiinde, sarp bir yolda seyreden bir otomobil, adeta kaderin pençesine düştü. Plakası 07 SAL 33 olan bu araç, 70 yaşındaki deneyimli sürücü Mehmet İncir'in kontrolünde ilerlerken, bir anda yolun sınırlarını aştı. Kontrolü yitiren otomobil, önce devrildi, ardından yaklaşık 100 metre yükseklikten uçuruma yuvarlandı. O dar patika, o dik iniş... Araç, vadinin dibine çakılırken, içindeki dört canı da beraberinde sürükledi. Mehmet İncir, direksiyondaki o sakin adam, yılların yorgunluğunu taşıyan elleriyle son bir çabayla tutunmaya çalışmış olmalı. Yanında, muhtemelen sohbetle geçen dakikalar içinde, Halil Karamuk, Ayşe Karamuk ve Arife Aslan... Bu isimler, sadece birer etiket değil; bir ailenin sıcaklığını, komşuluğun samimiyetini simgeliyor. Hepsi, olay yerinde son nefeslerini verdi; ambulanslar yetişene dek, o uçurumun dibinde, sessiz bir veda yaşadılar. Jandarma ekipleri, AFAD kurtarma timleri ve sağlık görevlileri, ihbar üzerine hızla harekete geçti – siren sesleri, dağları inletirken, umut kırıntılarıyla indiler aşağıya. Ama ne yazık ki, kurtarılacak bir hayat kalmamıştı; sadece enkazın altında, paramparça olmuş hayaller.

Bu facia, Sivas'ın zorlu coğrafyasını bir kez daha gözler önüne seriyor. Doğanşar, o yeşil yaylalarıyla ünlü bir yer; ama yolları, dar ve virajlı, adeta bir labirent. Mehmet İncir'in otomobili, muhtemelen köy işleri için yola çıkmıştı – belki bir akraba ziyareti, belki günlük alışveriş. 70 yaşındaki bir adamın direksiyona geçmesi, deneyiminin bir göstergesi; ama yolun o sinsi eğimi, lastiklerin tutuşu, belki de bir anlık dalgınlık... Sebep ne olursa olsun, sonuç aynı: Dört hayat, bir anda silindi. Hatırlayın, Sivas'ta benzer trajediler ne kadar sık: 2013'te Suşehri'nde bir hafif ticari aracın dereye devrilmesiyle aynı aileden dört kişi gitmişti; 2020'de başka bir otomobilin Suşehri yolunda uçması, bir yaralı bırakmıştı geride. Ve daha yakınlarda, Ağustos 2025'te fındık işçilerini taşıyan minibüsün Zara yakınlarında yuvarlanması – dört ölü, on sekiz yaralı... Bu kazalar, sadece istatistik değil; her biri, birer yara izi. Doğanşar'ın bu son olayı, o zincire eklenen en taze halka; Karkın köyü sakinlerini, yasın en koyusuna gömdü. Köy muhtarı, belki de sabah kahvesinde "Yollarımız dar, dikkatli olun" demiştir komşularına; ama bu sefer, uyarılar yetmedi.

Peki, bu enkazın altından ne dersler çıkıyor? Öncelikle, o sarp yolların kaderi: Sivas'ın iç kesimleri, Karadeniz'e açılan kapılardan biri, ama altyapı eksiklikleri yıllardır konuşuluyor. Uçurum kenarlarında korkuluklar mı yetersiz? Virajlarda uyarı levhaları mı az? AFAD'ın hızlı müdahalesi, jandarmanın titiz soruşturması, sağlık ekiplerinin fedakârlığı – hepsi takdire şayan. Ama soru şu: Bu müdahaleler, önleyebilir miydi? Mehmet İncir'in ailesi, şimdi ne yapacak? Halil ve Ayşe Karamuk çifti, belki torun hayalleri kuruyordu; Arife Aslan, o sıcacık gülümsemesiyle evi aydınlatıyordu. Dört tabut, köy camisinde yan yana... Defin törenleri, gözyaşları içinde geçecek; dualar yükselecek göğe. Yerel gazeteler, bu acıyı manşetlere taşıyacak; sosyal medyada, "Başımız sağ olsun" paylaşımları yağacak. Ama asıl değişim, burada yatıyor: Yol güvenliği kampanyaları artmalı, sürücü eğitimleri zorunlu kılınmalı. Sivas Valiliği, belki bir inceleme başlatarak, Doğanşar yollarını gündeme alacak – daraltılmış şeritler genişletilecek, uçurumlar korunaklı hale getirilecek. Gelecekte, bu kaza, bir dönüm noktası olabilir; başka Mehmet İncir'lerin, başka ailelerin kurtuluşu için.

Sivas Doğanşar'da Uçurum Faciası 2

Düşünün, o uçurumun dibinde, enkazın arasında kalan anılar... Mehmet İncir, 70 yılını nasıl geçirmiş? Belki çiftçi, belki emekli bir memur; torunlarının elini tutan, akşam çaylarında hikaye anlatan biri. Halil Karamuk, muhtemelen çalışkan bir adam; Ayşe, evin direği, o geleneksel Sivas mutfağının ustası. Arife Aslan ise, belki genç bir ruhtu, hayatın tadını çıkaran. Bu dört can, sadece sayılar değil; bir köyün nabzıydı. Kazadan sonra, Karkın köyü susacak mı? Hayır, aksine ayağa kalkacak – komşular birbirine sarılacak, yardımlaşma dalga dalga yayılacak. Jandarma, teknik incelemeyle sebebi aydınlatacak: Lastik izleri, fren marksız yol, belki sisli hava... Her detay, bir puzzle parçası. AFAD'ın kurtarma ekipleri, o 100 metrelik inişi nasıl aştı? İplerle, vinçlerle, saatlerce uğraşarak... Sağlık görevlileri, umutsuzca nabız ararken, içlerinde fırtınalar koptu. Bu, sadece bir kaza değil; insanlık dersi.

Geleceğe dair umut kırıntıları da var, tabii. Sivas'ta, son yıllarda yol iyileştirmeleri hızlandı – D-100 karayolunda tüneller açıldı, viyadükler yükseldi. Ama iç yollar, köy patikaları hâlâ ihmal altında. Bu facia, belki de bir uyarı: Yerel yönetimler, bütçeyi artırmalı; sürücüler, emniyet kemerini unutmamalı. Hatırlayın, 2025'in başındaki o büyük kampanyayı: "Yol ver hayat" sloganıyla, binlerce araç kontrolü yapılmıştı. Doğanşar için de benzeri gelebilir – radarlar, hız tuzakları, hatta drone'lu denetimler. Aileler, bu kaybın acısını yıllarca taşıyacak; ama belki de Mehmet İncir'in torunları, dedelerinin adını yaşatmak için bir vakıf kuracak, yol güvenliği için bağış toplayacak. Arife Aslan'ın anısına, bir ağaç dikilecek vadide... Bu acılar, boşuna gitmesin diye. Sivas'ın dağları, tanıklık edecek yeni başlangıçlara.

Doğu Karadeniz Bölgesi'nde Son Yılların En Şiddetli Yağışları Can Pazarına Yol Açtı, Tarihi Köprü Yıkıldı!
Doğu Karadeniz Bölgesi'nde Son Yılların En Şiddetli Yağışları Can Pazarına Yol Açtı, Tarihi Köprü Yıkıldı!
İçeriği Görüntüle

Bu öykü, bizi düşündürüyor: Hayat, o dar yollarda ne kadar kırılgan. Mehmet İncir'in direksiyonu, Halil'in kahkahası, Ayşe'nin şefkati, Arife'nin neşesi... Hepsi, bir anda sustu. Ama sesleri, hâlâ yankılanıyor – dikkatli olun diye, sevdiklerinize sarılın diye. Jandarma raporu tamamlandığında, belki daha fazla detay gelecek; ama şimdilik, yas hâkim. Doğanşar, yarın sabah uyanacak; güneş, uçurumun kenarına vuracak. Ve biz, bu satırları okurken, kendi yollarımıza bir kez daha bakacağız. Belki bir virajda yavaşlayacağız, belki emniyet kemerimizi kontrol edeceğiz. Bu kaza, bir son değil; bir çağrı. Dinleyin onu, çünkü dağlar susmaz – sadece bekler.

Sonuçta, Sivas'ın bu sarp köşesinde yaşanan, bir trajediden öte: Bir hatırlatma. Dört can, dört hikaye; ama binlerce ders. Köy yolları, daha güvenli olsun diye; aileler, daha bütün kalsın diye. Mehmet İncir, Halil Karamuk, Ayşe Karamuk ve Arife Aslan... Mekanları cennet olsun. Ve umarım, bir dahaki sefere, siren sesleri zafer çığlıkları olur.