Ekonomi gündeminde milyonlarca vatandaşı doğrudan ilgilendiren en sıcak konu her zaman emeklilik ve maaş artışları olmuştur. Sosyal güvenlik sisteminin karmaşık yapısı içinde doğru zamanda atılan bir adımın, gelecekteki geliri nasıl etkilediği, uzun süredir merak edilen ve tartışılan bir konuydu. Özellikle son dönemde artan hayat pahalılığı ve enflasyon karşısında, alınacak her kuruşluk zam veya kesintinin önemi daha da artmış durumda. Bu hassas dönemde, emeklilik için hazırlık yapan milyonlarca SSK ve Bağ-Kur sigortalısı için Sosyal Güvenlik Uzmanları'ndan gelen bir "Son Dakika" uyarısı, tüm dengeleri değiştirecek nitelikte. Bu kritik zamanlama hatasının bedeli, maaşlarda kalıcı ve ciddi bir kayıp olarak kendisini gösterecek.
Sosyal Güvenlik Uzmanı Özgür Erdursun, SSK (4A) ve Bağ-Kur (4B) kapsamında emeklilik hakkı kazanan tüm vatandaşlara yönelik hayati önem taşıyan bir açıklamada bulundu. Erdursun, gelecekteki maaşlarının belirlenmesinde, emeklilik dilekçesi verme zamanının doğrudan ve ciddi bir etkiye sahip olduğunu net bir dille ifade etti. Uzman isme göre, emeklilik için hak kazananların yılbaşını beklemeksizin hızla harekete geçmesi gerekiyor. Zira uyarının temelini oluşturan şok edici detay, 31 Aralık 2025 tarihine kadar başvuru yapmayan SSK ve Bağ-Kur'luların, dilekçelerini 2026 yılına bıraktıklarında maaşlarında yaklaşık yüzde 5 civarında kayba uğrayacak olmalarıdır. Bu durum, aylık gelirde kalıcı bir düşüş anlamına geldiği için, dilekçe zamanlamasının ertelenmesi, sigortalılar için büyük bir ekonomik zarar doğuracaktır.
Ancak bu kritik zamanlama uyarısı, Sosyal Güvenlik sisteminin tüm bileşenleri için geçerli değil. Özgür Erdursun, devlet memurlarının tabi olduğu Emekli Sandığı kapsamındaki çalışanlar için yıl sonu ya da yılbaşında emeklilik dilekçesi verilmesinin maaşlar açısından herhangi bir fark yaratmayacağını özellikle belirtti. Bu durum, sadece SSK ve Bağ-Kur sigortalılarının, yıl sonu enflasyon ve güncelleme katsayılarından olumsuz etkilenmemek adına 2025 yılı bitmeden başvurularını tamamlamalarının kritik olduğunu ortaya koyuyor.
Emeklilik yolları sadece dilekçe zamanlaması ile sınırlı kalmıyor; Bağ-Kur’lu sigortalılar için bir diğer önemli ikilem ise SSK’ya geçiş ve Bağ-Kur ihyası arasındaki avantajları karşılaştırmaktı. Özgür Erdursun, bu iki farklı yöntemin maliyet ve süre açısından büyük farklar içerdiğini tek tek açıkladı.
Birinci yöntem olan Bağ-Kur ihyası, hızlı emeklilik isteyenler için bir kapı aralıyor. Bu yöntemi tercih edenlerin yaklaşık 1,8 milyon Türk Lirası gibi yüksek bir ödeme yaparak sadece 202 gün içinde emeklilik hakkı kazanabildikleri belirtildi. Ancak Erdursun, bu yöntemin getirdiği maaşın, görece düşük kaldığını vurguladı.
İkinci yöntem olan SSK’ya geçiş ise daha düşük maliyetli olmayı vadediyor. Bu durumda sigortalıların yaklaşık 420 bin Türk Lirası ödeme yapması gerekiyor. Ancak bu avantajın bir bedeli var: emekli olabilmek için ek olarak 4 yıl 6 ay daha çalışma zorunluluğu bulunuyor. Uzman isim, bu yöntemin maliyet açısından çok daha uygun olduğunu, ancak emeklilik süresini uzattığını belirtti.
Peki, hangi yol daha avantajlı? Erdursun, burada tercihin tamamen bireysel beklentilere bağlı olduğunu ifade etti. Hızlıca emekli olmak isteyen ve yüksek ödemeyi karşılayabilecek durumdaki vatandaşlar için Bağ-Kur ihyası kesinlikle daha avantajlı bir seçenek sunuyor. Öte yandan, maliyetini düşük tutmak isteyen ve daha uzun süre çalışmayı göze alanlar için ise SSK’ya geçiş daha uygun bir yol olarak öne çıkıyor.
Geçmişte sosyal güvenlik mevzuatındaki değişiklikler, emeklilik haklarını sürekli dönüştürdü ve bu uyarının ortaya çıkışı, SSK ve Bağ-Kur sistemlerinin maaş hesaplama mekanizmasının yıl sonu katsayılarından ne kadar etkilendiğini bir kez daha kanıtladı. Uzmanlar bu konuda uyarmasaydı, milyonlarca emekli adayının bu kritik bilgiden habersiz kalarak maaşlarında kalıcı bir yüzde 5’lik kayıpla yüzleşmesi kaçınılmazdı. Bu nedenle, 2025 yılının bitimine yaklaşırken, SSK ve Bağ-Kur üyelerinin tek bir gün bile kaybetmeden dilekçelerini vermeleri, mali geleceklerini güvence altına almaları açısından hayati bir zorunluluktur. Aksi takdirde, gelecekteki enflasyon karşısında eriyecek maaşlarına ek olarak, bu yüzde 5’lik kalıcı kayıp da bütçelerini olumsuz etkileyecektir.