Türkiye ekonomisinin kalbi bu hafta atacağı kritik kararla birlikte büyük bir bilinmeze doğru sürükleniyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK) Perşembe günü açıklayacağı faiz kararı öncesinde, iş dünyası ve siyaset cephesinden gelen baskı, daha önce görülmemiş bir düzeye ulaştı. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, bir taraftan yükselen enflasyonun baskısı, diğer taraftan ise piyasanın çaresizlik çığlıkları arasında kaldı.
Zanka TV canlı yayınında sunucu Ferit’in aktardığına göre, iş dünyasının önde gelen isimleri ve sektör temsilcileri, sistemli bir baskı uyguluyor. Türkiye Takı Üreticileri ve İhracatçıları Derneği (TWEED) Başkanı Mustafa Kamar’ın “Artık harakiri yapacak noktaya geldik” çıkışı, tekstil ve mücevher sektöründeki derin krizi gözler önüne seriyor. İhracatçılar ise dolar/TL kurunun mevcut düşük seviyelerde kalması durumunda iş dünyasının toptan batacağı uyarısını yapıyor. Ekonomi yorumcusu Cem Özak’ın teknik analizine göre, Eylül ayı enflasyonunun %2.60 beklentisine karşın %3.24 olarak gerçekleşmesi, teknik olarak faiz indirimi yapılmaması gerektiğini işaret ediyor. Ancak piyasa beklentileri ve bu ağır baskı, az da olsa bir indirimin sinyalini veriyor.
Cem Özak, iş dünyasının yaşadığı asıl sıkıntının yüksek faizden değil, dolar kurunun olması gereken seviyede bulunmamasından kaynaklandığını dile getiriyor. Kamar’ın ve Kıyılı’nın sert sözleri, aslında yüksek faizden çok, rekabet gücünü yitiren bir kur politikasına yönelik isyanı temsil ediyor. Özak, Merkez Bankası’nın Perşembe günü faizleri indirmesinin bile, dolar kuru değişmediği ve ticari kredilere yansıtılmadığı sürece sanayinin ve meslek sahiplerinin sorunlarını çözmeyeceğini açıkça belirtiyor.
Enflasyonun Gerçek Sebepleri Merkez Bankası’nda Değil!
Faiz silahının enflasyonla mücadelede tek başına yeterli olmadığı tezi, bu hafta ekonominin en çok tartışılan konusu oldu. Cem Özak, Merkez Bankası'nın görev tanımının değişmesi gerektiğini, çünkü sadece faizle fiyat istikrarı sağlanamayacağını iddia ediyor. Özak, enflasyonun asıl kaynağının tarım politikaları ve gıda fiyatları olduğunu vurgulayarak, konunun asıl muhatabının Tarım Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığı olması gerektiğini dile getiriyor. Merkez Bankası'nın faiz indirerek ya da artırarak piyasayı düzeltme çabalarının, yanlış adrese odaklanmış bir mücadele olduğunu ifade ediyor.
Öte yandan, Ferit, Merkez Bankası kararı öncesindeki günlerde artan siyasi operasyonlara dikkat çekiyor. Ekrem İmamoğlu ile ilgili dava gündemi ve Koç Grubu'na bağlı Divan Oteller Genel Müdürü Murat Tombruk'un gözaltına alınması gibi gelişmelerin, ülkeye giren yabancı döviz ve yatırım girişini olumsuz etkilediği belirtiliyor. Cem Özak, kulislerde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yolsuzluk yapan kim olursa olsun gereğinin yapılması yönünde bir "bağırsakları temizleme operasyonu" talimatı olduğu bilgisinin konuşulduğunu, bu durumun da piyasalardaki belirsizliği artırdığını ifade ediyor.
Dolar, Altın ve Konut Piyasasında Sarsıntı Kapıda: Yılsonu Tahmini Dudak Uçuklatıyor
Tüm bu baskı ve belirsizlik ortamında, en çok merak edilen konular elbette yatırım araçlarının geleceği. Cem Özak, dolar/TL kurunda yıl sonu beklentisinin 43.5 ile 44 TL bandında bir yerde olacağını öngörüyor. Ancak bu beklentinin, mevcut ekonomi yönetiminin pozisyonunu korumasına bağlı olduğunun da altını çiziyor.
Altın piyasasına gelince, Cem Özak, altının yükseliş trendinin devam edeceğini ancak bu yükselişin artık eskisi kadar iştahlı olmayacağını belirtiyor. Özellikle yatırımcıları uyararak, eğer amaçları altını bir süre sonra konut, araba ya da arazi gibi başka bir yatırıma dönüştürmekse, daha fazla yükseliş beklemek yerine alım-satım dengesini iyi kurmaları gerektiğini, zira Donald Trump gibi figürlerin açıklamalarıyla altının aniden geri dönme riskinin (4500 seviyelerine kadar) bulunduğunu dile getiriyor.
Konut piyasasında ise dengeler tamamen değişmiş durumda. Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine rağmen konut fiyatları uzun süredir beklenen artışı sağlayamıyor. Ferit ve Cem Özak, konutun eski popülaritesini yitirmesinin sebebini, kira gelirlerine getirilen yeni vergi düzenlemelerine (155.000 TL üzeri kira gelirinde %20 gelir vergisi) bağlıyor. Yatırımcıların ilgisi artık konuttan araziye kaymış durumda. Cem Özak, arazi yatırımının altın doygunluğa ulaştığında bir “yay etkisi” yaratarak değerleneceğini öne sürüyor ve özellikle Çanakkale bölgesini uzun vadeli yatırım düşünenler için işaret ediyor.
2026 İçin Sosyal Çöküş Uyarısı: Maaşlar Kredi Kartına Bağlanıyor
Haftanın bir diğer önemli gündem maddesi, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplantısı ve zam oranları tartışması. Ferit, geçmişte olduğu gibi zammın "beklenen enflasyon" üzerinden yapılmasının, maaşların şimdiden erimesi anlamına geleceği endişesini dile getiriyor. Cem Özak, bu politikaların devam etmesi durumunda 2026 yılında Türkiye’de sosyal bir çöküşün yaşanabileceği konusunda ciddi bir uyarıda bulunuyor. İşçiler, memurlar ve emeklilerin kredi kartları ve ek hesaplarla ayakta kalmaya çalıştığını belirten Özak, 2026’da bu kredi balonunun patlayacağını, çünkü beklenen zamların çalışanları geçindirmeye yetmeyeceğini öngörüyor.
Cem Özak’ın bir diğer dikkat çekici tespiti ise, teknolojinin ve yapay zekanın iş gücünün değerini düşürmesi oldu. Doktorlar örneğini veren Özak, eskiden toplumun en üst gelir grubunda yer alan doktorların dahi, artık özel hastanelerde maaşlarını zamanında alamama riskiyle karşı karşıya kaldığını belirtiyor. Diş hekimlerinin yüksek maliyetler nedeniyle özel muayenehane açmak yerine devlette iş aramasının, ülkedeki genel ekonomik durumun ve iş gücü değerinin nasıl değiştiğinin çarpıcı bir göstergesi olduğu ifade ediliyor.
Kıbrıs Tokadı ve Maraş'ın Gizli Potansiyeli
Ekonomik krizle boğuşan Türkiye’nin, dış politikada da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) seçim sonuçlarıyla sarsılması, yayının siyasi boyutunu oluşturuyor. Ferit ve Cem Özak, medyada Federasyon veya ayrılma tartışmaları yerine, Ersin Tatar’ın seçimi kaybetmesinin asıl nedeninin Kıbrıs halkının seküler tepkisi olduğunu savunuyor. Ferit, Kuzey Kıbrıs halkının, Türkiye’den gelen mafya, kumar ve dini söylem baskısına karşı sandıkta tokat vurduğunu açıkça dile getiriyor.
Cem Özak, tarihi gerçekler ışığında, Kıbrıs'taki çözümün İki Devletli Çözüm olması gerektiğini ve federasyonun, Rum tarafının potansiyel tehlikeleri nedeniyle KKTC Türkleri için intihar anlamına geleceğini vurguluyor. Ferit, Kıbrıs’ın muazzam ekonomik potansiyeline dikkat çekerek, 1974’ten beri kapalı olan ve Elvis Presley’in dahi tatil yaptığı Kapalı Maraş’ın (Varosha) turizme kazandırılması gerektiğini belirtiyor. Tüm bunların yanı sıra, İsrailli yatırımcıların özellikle Karpaz Yarımadası’nda artan arazi alımları konusunun, bölgenin geleceği için gizli ve ciddi bir jeopolitik risk taşıdığı uyarısı yapılıyor.
Perşembe günü açıklanacak faiz kararı, sadece faiz oranlarını değil; doların, altının, konutun ve milyonlarca vatandaşın geleceğini belirleyecek. Yaşanan tüm bu olaylar zinciri, Türkiye'nin zorlu bir kışa ve 2026'ya doğru ilerlediğinin açık bir göstergesi olarak kabul ediliyor.