Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Ekim ayı toplantısında politika faizini 100 baz puan indirerek yüzde 40,5'ten yüzde 39,5'e düşürdü. Bu karar, Eylül ayında 16 ay sonra ilk kez yükselen enflasyon oranlarının gölgesinde geldi. Merkez Bankası'nın aldığı karar sadece politika faizinde değil, diğer faiz oranlarında da değişiklik içeriyor. Gecelik vadede borç verme faiz oranı yüzde 43,5'ten yüzde 42,5'e, gecelik vadede borçlanma faiz oranı ise yüzde 39'dan yüzde 38'e indirildi.
Ekonomist Erdal Sağlam, konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede, Merkez Bankası'nın kararının resmî açıklama ile çeliştiğini belirterek, bu durumun kurumun güvenilirliğine ciddi bir darbe vurduğunu ifade etti. Sağlam, enflasyon hedeflerinin unutulduğunu ve ekonomi yönetiminin girdiği belirsiz sürece dikkat çekti. Bu kararın Para Politikası Kurulu içinde oybirliği ile alınmadığı, daha önce yapılan bir görüşmede üyelerden birinin oyunun birisi olduğu imasında bulunduğu belirtildi.
Enflasyonda 16 Ay Sonra İlk Yükseliş
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, Eylül ayında tüketici fiyat endeksi aylık bazda yüzde 3,23 artarken, yıllık enflasyon oranı yüzde 33,29'a yükseldi. Bu, Mayıs 2024'ten bu yana enflasyonda ilk kez aylık bazda artış yaşanması anlamına geliyor. Enflasyon Araştırma Grubu'nun verilerine göre ise yıllık enflasyon oranı yüzde 63,23 olarak gerçekleşti.
Erdal Sağlam, önümüzdeki aylarda merkez bankasının enflasyon hedefinin belirsizlik içinde olduğunu ve bu durumun risk oluşturduğunu vurguladı. Sağlam, Kasım ayındaki raporda yeni enflasyon hedefinin ortaya çıkacağını, ancak en iyimser tahminlerin bile enflasyonun yüzde 22'nin altına inmeyeceğini öngördü. Ayrıca Sağlam, 2027 yılında enflasyonun yüzde 50 seviyesine çıkabileceği uyarısında bulundu.
Merkez Bankası Rezervlerinde Dikkat Çeken Düşüş
Merkez Bankası'nın rezervlerinde de endişe verici gelişmeler yaşanıyor. Ekim ayının ilk üç gününde rezervlerde 8,3 milyar dolarlık düşüş kaydedildi. Bu düşüşün 4 milyar doları altın etkisinden kaynaklanırken, geri kalan kısım doğrudan rezerv erimesi olarak değerlendiriliyor. Altın fiyatlarındaki düşüş sonrası erimenin daha görünür hale geldiği belirtiliyor.
Brüt döviz rezervleri 17 Ekim itibarıyla 64 milyon dolar azalarak 87 milyar 273 milyon dolara geriledi. Bu durum, merkez bankasının döviz kurunu istikrarlı tutmak için rezervlerini kullandığına işaret ediyor. Sağlam, rezervlerdeki erimenin önceden altın fiyatlarının yüksek olması nedeniyle gizlendiğini, ancak şimdi altın fiyatları düştüğü için erimenin daha net görülebildiğini belirtti.
Piyasalarda Güven Kaybı
Ekonomik güven endeksleri de olumsuz tablo çiziyor. Tüketici güveni Ekim ayında 83,9'dan 83,6'ya düşerek üç ayın en düşük seviyesine indi. Ekonomik güven endeksi ise Eylül ayında 97,9'dan 98'e yükselmesine rağmen, hala kritik seviyelerde seyrediyor.
Sağlam'ın değerlendirmesine göre, ekonomistlerin ekonomik yönetime olan güveni azalmış durumda. Hükümet yanlısı medya organlarının dahi mevcut ekonomi yönetimini eleştirmeye başladığını belirten Sağlam, Yeni Şafak ve Sabah gibi medya kuruluşlarının artık enflasyonu düşüremedikleri için ekonomi yönetimini eleştirdiğini ifade etti. Siyasi otoritenin enflasyon için her şeyi yaptığını ancak ekonomi yönetimindeki "3-4 kişinin" bunu düşüremediği algısının oluştuğunu belirtti.
Siyasi Gerginlik ve Piyasa Etkisi
Son dönemde yaşanan siyasi gelişmeler de piyasalardaki endişeyi artırıyor. TELE1 kanalına kayyım atanması, CHP kongresinin iptali ve muhalif isimlere yönelik soruşturmalar, hükümetin gerginliği düşürme niyeti olmadığı yorumlarına yol açıyor. Bu durumun ekonomik yönetime duyulan güveni daha da zedelediği değerlendiriliyor.
Sağlam, siyasi gerginliğin artmasının enflasyon risklerini yükselttiğini vurguladı. Hükümetin tansiyonu düşürmeye niyeti olmadığını belirten Sağlam, siyasi amaçlı hukuki adımların yeni "sopalar" olarak kontrolü sürdürmek için kullanıldığını ifade etti.
Minimum Ücret ve Enflasyon Beklentileri
2026 yılı için minimum ücret artışının kesinlikle yüzde 30'un altında olmayacağı öngörüsü, enflasyon üzerinde ek baskı oluşturacağı değerlendiriliyor. Açlık sınırındaki artışın daha yüksek olacağı tahmin ediliyor. Petrol fiyatları ve akaryakıt maliyetlerinin yeniden yükselmesi, sigara ve gayrimenkul gibi alanlardaki yeni vergi artışları da enflasyonu tetikleyici faktörler olarak öne çıkıyor.
Yaklaşan seçimler öncesinde Cumhurbaşkanı'nın duyurduğu uygun fiyatlı konut projelerinin kamu bankaları üzerinden finanse edilmesi, kamu kaybı olarak değerlendiriliyor. Bu tür uygulamaların seçim ekonomisi kapsamında yıl başında başlatılabileceği ve enflasyonu tetikleyeceği öngörülüyor.
Uzmanların Karşılaştırmalı Değerlendirmeleri
Merkez bankasının Ekim ayı kararı, uluslararası yatırım bankalarının da büyük ölçüde beklediği bir gelişme oldu. Barclays, HSBC, Goldman Sachs, JP Morgan ve Deutsche Bank gibi kurumlar 100 baz puanlık indirim öngörmüştü. Ancak kararın zamanlaması, enflasyon verilerindeki olumsuz değişimle birlikte değerlendirildiğinde soru işaretleri yaratıyor.
Merkez bankasının resmî açıklamasında, enflasyonun ana eğiliminin Eylül ayında yükseldiği ve dezinflasyon sürecinin yavaşladığı kabul ediliyor. Gıda fiyatlarındaki son dönem gelişmelerinin riskleri artırdığı ve fiyatlama davranışları üzerinde etkili olduğu belirtiliyor.
Muhalefet Eleştirileri
Erdal Sağlam, muhalefet partisi CHP'nin ekonomi politikalarını da eleştirdi. Yalçın Karatepe'nin bakan olacağı yönündeki açıklamalarını ve emeklilerin maaşlarını asgari ücrete çıkaracağı vaatlerini seçim ekonomisi anlayışına benzeterek uygunsuz buldu. Sağlam, CHP liderliğinin gerçekliği dinlemediğini ve sağlam ekonomi ilkelerini yitirdiğini belirtti.
Kurala dayalı piyasa ekonomisi ve şeffaf politikaların önemine vurgu yapan Sağlam, CHP'nin de Kemal Derviş'in planı gibi kurala dayalı piyasa ekonomisi temelli bir program sunarak piyasalara güven vermesi gerektiğini ifade etti.