Ankara'nın sonbahar havası, her zamanki gibi serin ve puslu başlıyordu, ama 23 Eylül sabahı her şey değişti. Şehir, ansızın bir fırtınanın ortasına düşmüş gibiydi; siren sesleri, polis sirenleri ve aceleci adımlar, sokakları doldurmuştu. Bu, sıradan bir gün değildi. Bu, bir şehrin geleceğini sorgulatan, politik arenada yankılanan bir hamleydi. Yıllardır sessizce büyüyen bir belediyenin, birdenbire spot ışıklarının altında ezilmeye çalışıldığı bir an. Ama asıl soru, bu fırtınanın nereden estiği ve nereye varacağıydı. Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin koridorlarında yankılanan bu olay, sadece bir soruşturma mıydı yoksa daha derin bir oyunun parçası mı? Şehrin nabzı, merakla atıyordu.

İşte tam burada, hikayenin asıl katmanları açılmaya başlıyor. Operasyon, tam da beklenmedik bir anda patlak verdi: Konser harcamaları üzerinden yürütülen bir soruşturma. 2021'den 2024'e uzanan bir dönem, 130'a yakın etkinliğin maliyeti, birden bire kamuoyunun gündemine bomba gibi düştü. İddialar ağırdı; 154 milyon liralık bir kamu zararı, dört farklı firma arasında paylaşılan ödemeler ve ihalelerde fesat karıştırma suçlamaları. Sabahın erken saatlerinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla şafak baskınları düzenlendi. 13 kişi, gözaltına alındı – belediyenin çeşitli birimlerinden isimler, gecenin karanlığında kelepçelendi. Bu isimler arasında, etkinlik organizasyonlarından sorumlu müdürler, mali işler yetkilileri ve hatta bazı tedarikçiler vardı. Savcılık, "görevi kötüye kullanma" ve "ihaleye fesat karıştırma" gibi suçlamaları sıralarken, dosyaya eklenen belgeler, ödemelerin nasıl bölüşüldüğünü iddia eden detaylarla doluydu. Örneğin, bir konser için ayrılan bütçenin, birden fazla firmaya dağıtıldığı, faturaların şişirildiği ve rekabetin hiçe sayıldığı öne sürülüyordu. Bu, dışarıdan bakıldığında, belediyenin kaynaklarını hoyratça harcadığına dair bir tablo çiziyordu.

Chp Lideri Özgür Özel, Abb'ye Yönelik Başlatılan

Ama durun, hikaye burada bitmiyor – tam tersine, asıl karmaşa burada başlıyor. Operasyonun hemen ardından, gözler doğal olarak Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'a çevrildi. Yavaş, iki dönemdir rekor oylarla seçilmiş, halkın gönlünü fethetmiş bir figür. Onun liderliğinde belediye, yılların ihmalini telafi etmek için gece gündüz çalışıyordu; yollar asfaltlanıyor, parklar yeşilleniyor, sosyal yardımlar çoğalıyordu. Peki, bu operasyon neden tam da şimdi? Yavaş, ilk açıklamasında netti: "Bambaşka bir yere götürmeye çalışıyorlar." Bu sözler, sadece bir savunma değildi; bir meydan okumaydı. Yavaş, Kasım 2024'te bu iddiaları ilk duyduğunda harekete geçmişti. Kendi iç denetim birimini devreye sokmuş, Inspection Board'u görevlendirmişti. Sonuç? Hiçbir usulsüzlük yoktu. Raporlar tertemizdi; harcamalar şeffaftı, faturalar doğrulanmıştı. Üstelik, Sayıştay – yani devletin en üst denetim organı – yıllardır bu işlemleri inceliyordu ve hiçbir kusur bulmamıştı. Bu denetimler, defalarca tekrarlanmış, her seferinde yeşil ışık yakmıştı. Yani, operasyonun temeli, zaten çürük bir zemine mi basıyordu?

Dahası var. Operasyonun zamanlaması, tesadüf müydü yoksa ince bir planın parçası mı? Şafak baskınları düzenlenirken, ilginç bir detay ortaya çıktı: Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, operasyondan saatler önce sosyal medyada bir paylaşım yaptı. "Bomb" görseli eşliğinde, "Büyük bir operasyon geliyor" mealinde bir uyarı. Gökçek, 97 yolsuzluk dosyasıyla anılan, partisi tarafından "hırsız" veya "FETÖ'cü" damgasıyla istifa ettirilen bir isim. Peki, o nasıl önceden haberdar olmuştu? Yavaş'ın sorusu burada devreye giriyor: "Gökçek operasyonu nasıl öğrendi, bunu savcıya sormak lazım." Bu, sadece bir itham değil; bir şüphe zinciri. Operasyonun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın koordinesinde yürütüldüğü iddiaları da cabası. Bazı gazetecilere "soru-cevap" notları gönderilmiş; ABB'yi suçlayan hazır metinler, medyaya servis edilmiş. Bu, klasik bir algı operasyonu muydu? Halkın gözünde, temiz bir belediyeyi kirletmek için mi tasarlanmıştı?

Bahçeli’den TRC’nin Ardından Kudüs Paktı Önerisi
Bahçeli’den TRC’nin Ardından Kudüs Paktı Önerisi
İçeriği Görüntüle

Şimdi, rakamlara inelim ki tablo netleşsin. İddialara göre, Mansur Yavaş döneminde 426 konser ve etkinlik için 30 milyon dolar harcanmış. Evet, kulağa büyük geliyor ama karşılaştırmaya bakın: AK Parti yönetimindeki son beş yılda, sadece 80 etkinlik için 33 milyon dolar uçup gitmiş. Yani, etkinlik sayısı dört kat fazla olmasına rağmen, harcama neredeyse aynı. Üstelik, Yavaş'ın döneminde bu paralar, halka dokunan kültürel etkinliklere gitmiş; gençlerin ruhunu besleyen konserler, ailelerin keyif aldığı festivaller. Rakamlar yalan söylemez; bir tarafın parmakları on kara lekeyle doluysa, diğer tarafı suçlamak ne kadar adil? Bu karşılaştırma, operasyonun arkasındaki motivasyonu daha da şüpheli kılıyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bu noktada devreye giriyor. Sosyal medyadan yaptığı yazılı açıklamada, tam bir destek manifestosu yayınladı. "Mansur Yavaş'a leke süremezler," diyordu Özel. O, Yavaş'ı sadece bir belediye başkanı olarak değil, halkın umudu olarak görüyordu. İki dönem rekor oylarla seçilmiş, Ankaralıların kalbine taht kurmuş bir lider. Özel, operasyonu "yeni bir algı operasyonu" olarak nitelendiriyor; şafak baskınlarını, önceden haber verilen eski rakiplere, hazır metinlere bağlıyordu. "Yıllardır Sayıştay denetimleri temiz, iç denetim temiz, ama yine de 13 kişiyi ifadeye çağırmadan gözaltına alıyorlar," diye ekliyordu. Bu, adaletin değil, siyasetin bir aracı gibi duruyordu.

Peki, bu operasyonun kökeni neye dayanıyor? Hikayeyi biraz geriye saralım. 2021-2024 arası, pandemi sonrası toparlanma dönemiydi. Belediye, kültürel hayatı canlandırmak için konserlere ağırlık verdi. Ünlü sanatçılar sahneye çıktı, stadyumlar doldu taştı. Ama her güzel şeyin bir bedeli varmış gibi, bu harcamalar birden hedef tahtasına oturtuldu. İddialar, ödemelerin dört firma arasında paylaşıldığını söylüyor; bir konserin faturası, birden fazla şirkete bölünmüş, rekabet mekanizması devre dışı bırakılmış. Savcılık dosyası, bu detayı somutlaştırmak için belgeler sunuyor: Faturalar, sözleşmeler, banka dekontları. Ama Yavaş tarafı, bunların hepsini reddediyor. "Asılsız iddialar," diyorlar. ABB'nin resmi açıklaması da gecikmedi: "Geçmişte benzer iddialar incelendi, hiçbir sorun çıkmadı." Bu, bir savunma hattı; ama aynı zamanda bir soru işareti. Eğer her şey bu kadar temizse, neden bu kadar gürültü? Neden şafak operasyonu, neden medya bombardımanı?

Operasyonun yankıları, Ankara'nın ötesine sıçradı. Siyasi kulislerde fısıltılar çoğaldı: Bu, 2028 seçimlerine bir gölge düşürme girişimi mi? Yavaş, ulusal çapta bir figür; CHP'nin potansiyel cumhurbaşkanı adayı olarak anılıyor. Onun başarısı, rakip kesimleri rahatsız ediyor. Gökçek'in önceden haberdar olması, bu tezi güçlendiriyor. Eski başkan, yıllardır sosyal medyadan Yavaş'ı hedef alıyor; eski yaraları kaşıyor. 97 dosya, istifa skandalı – Gökçek'in geçmişi, bugünün aynası gibi. Özel'in açıklaması da bu bağlamda okunmalı: "Onlar ki CHP döneminde onlarca kat fazla harcadılar, şimdi parmaklarını işaret ediyorlar." Bu, bir hesaplaşma; yılların birikmiş öfkesinin patlaması. Halk TV'de yayınlanan bir programda, Yavaş'ın gazeteci İsmail Saymaz'a verdiği röportajda bu detaylar daha da derinleşiyor. Yavaş, sakin ama kararlı: "Ankara'nın en şeffaf belediyesi olduk, bunu bozamazlar." Röportajda, Gökçek detayı tekrarlanıyor; "Nasıl öğrendiğini savcı sorsun," diyor. Bu sözler, izleyicileri ekrana kilitleyen bir gerilim yaratıyor.

Günler geçtikçe, operasyonun detayları daha da netleşiyor. Gözaltına alınan 13 kişiden bazıları, serbest bırakıldı; ifadeleri alındı, ama dosya hâlâ açık. Savcılık, delil toplama aşamasında; bilirkişi raporları bekleniyor. ABB ise karşı atağa geçti: Kendi avukatları devrede, iddialara karşı dava hazırlıkları yapılıyor. Bu, uzun soluklu bir mücadele olacak gibi. Öte yandan, kamuoyu ikiye bölündü. Sosyal medyada #YavaşAJanlar etiketi trend oldu; destek mesajları yağdı. Karşı cenahta ise, "Hesap verme zamanı" sesleri yükseldi. Ama rakamlar, Özel'in dediği gibi, gerçeği haykırıyor: 426 etkinlik, 30 milyon dolar. Karşı tarafın 80 etkinlik, 33 milyon doları karşısında, bu bir verimlilik öyküsü değil mi? Yavaş'ın vizyonu, sadece beton dökmek değil; kültürü, sanatı, insanı ön plana koymak. Bu operasyon, o vizyonu karalamaya mı çalışıyor?

Sonuçta, bu hikaye Ankara'yla sınırlı kalmayacak. Ulusal medyada yankılanıyor, siyasi partileri karşı karşıya getiriyor. CHP, tam kadro arkasında; Özel'in liderliğinde bir kalkan örülüyor. AK Parti cephesi ise sessiz; resmi açıklama yok, ama kulislerde fısıltılar var. Gelecek ne getirir? Belki bir raporla biter, belki mahkeme kapılarına dayanır. Ama bir şey kesin: Mansur Yavaş, bu fırtınadan daha güçlü çıkacak. Halkın sevgisi, rakamların ötesinde; iki dönem rekoru, bunu kanıtlıyor. Ankara, bekliyor – ve umut ediyor. Bu operasyon, bir leke değil; belki de bir dönüm noktası. Şehrin geleceği, bu sınavdan nasıl çıkacağına bağlı.

Bu makaleyi okurken, Ankara'nın sokaklarında dolaştığınızı hayal edin; kahvehanelerde tartışmalar, otobüs duraklarında fısıltılar. Herkes bir şeyler söylüyor, ama gerçek, katman katman açılıyor. Operasyonun perde arkası, sadece bir soruşturma değil; bir şehrin ruhuyla ilgili. Yavaş'ın sakin gülümsemesi, Özel'in ateşli savunması, Gökçek'in gizemli paylaşımı – hepsi bir romanın sayfaları gibi. Ve bu roman, henüz bitmedi. Okuyun, araştırın, sorgulayın. Çünkü Ankara, sadece bir başkent değil; bir hikaye.