Hareketli bir haftanın sonuna gelinirken baş döndüren gelişmeler birbiri ardına sıralanmaya devam ediyor. Sokaklarda fısıltı gazetesinin hakim olduğu bu günlerde, kamuoyu her sabah yeni bir şok dalgasıyla uyanıyor. Adliye koridorları hiç olmadığı kadar kalabalık ve dosyalar savcıların masalarında dağ gibi birikmiş durumda. Toplumun her kesimini yakından ilgilendiren bu süreçte, sessiz sedasız yürütülen çalışmaların meyveleri artık gün yüzüne çıkıyor. Herkesin merakla beklediği o büyük düğümün çözülmesine artık çok az bir zaman kalmış gibi görünüyor ve bu durum uykuları kaçırmaya yetiyor.

Gece yarısından hemen sonra, saatler 01:20’yi gösterirken Bebek sahilindeki bir kafede oturan tanınmış isim Levent Gültekin’in gözaltına alınmasıyla fitil ateşlendi. Sosyal medyada hızla yayılan bu haberin ardından, avukatlar aracılığıyla yapılan açıklamalar meselenin sadece bir ifade verme süreci olmadığını gösterdi. Söz konusu ismin 17 Aralık 2025 tarihli dijital yayını sebebiyle emniyete götürüldüğü ve emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edileceği öğrenildi. Kendisine yöneltilen suçlamalar karşısında, yaptığı konuşmada herhangi bir suç unsuru olmadığını belirten Gültekin, güncel olaylara dair siyasi yorumlarının arkasında durduğunu ifade etti. Bu ani gece operasyonu, aslında çok daha büyük bir fırtınanın sadece ilk esintisi niteliğindeydi.

Bu olayın hemen ardından sabahın erken saatlerinde mali müşavirlere ve dev holdinglere yönelik devasa bir operasyonun düğmesine basıldı. Toplamda 26 şirketi kapsayan ve 45 kişinin hedef alındığı bu süreçte, 7 milyar liralık dudak uçuklatan bir sahte fatura trafiği mercek altına alındı. Demir Holding, Kavitek Denizcilik ve Ses Taahhüt gibi büyük yapıların yönetici ve ortaklarının isimlerinin geçtiği bu dosya, son yılların en büyük mali temizliklerinden biri olarak kayıtlara geçiyor. Kara para aklama, resmi belgede sahtecilik ve vergi kaçakçılığı gibi ağır suçlamaların havada uçuştuğu operasyonda, toplamda 43 kişi kıskıvrak yakalandı. Sadece kağıt üzerinde var olan milyarların izi sürülürken, bu ağın devletin ne kadar derinlerine uzandığı henüz tam olarak kestirilemiyor.

Sahne dünyası ve dijital medya platformları da bu temizlik dalgasından nasibini almaktan kurtulamadı. Bir medya kuruluşunun yöneticileri olan Selahattin Aydın, Berkin Kaya ve Barbaros Gülcan gibi isimler mahkemece tutuklanırken, ünlü sunucu Okan Karacan adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Eş zamanlı olarak yürütülen bir başka süreçte ise Aleyna Tilki, Danla Bilic ve İrem Sak gibi popüler simaların uyuşturucu testleri için jandarma gözetimine alındığı haberi gündeme bomba gibi düştü. Gençler üzerinde büyük etkisi olan bu "fenomen" dünyasının karanlık yüzü, yapılan bu kan tahlili sonuçlarıyla birlikte yeniden tartışmaya açılacak. Aralarında Gain Media ve bağlı bulunduğu holdinge bağlı birçok şirketin de olduğu yapılara kayyum atanması, ışıltılı hayatların arka planındaki derin soru işaretlerini çoğaltıyor.

Sınırlarımızda yaşanan ve gizemi hala çözülemeyen o hava aracı hadisesi ise güvenlik çevrelerinde büyük bir sessizlikle karşılanıyor. Sivil ya da askeri bir tehdit olup olmadığı tartışılan bu cihazın, gelişmiş savunma sistemlerimize rağmen nasıl bu kadar derinlere sızabildiği konusunda henüz tatmin edici bir açıklama yapılmış değil. F16 uçaklarının müdahalesiyle etkisiz hale getirildiği söylense de, düşen parçaların akıbeti ve cihazın kime ait olduğu konusu tam bir sır perdesi arkasında tutuluyor. Rusya, Ukrayna veya İran gibi bölge aktörlerinin ismi kulislerde fısıldansa da yetkili ağızlardan çıkan tek bir somut kelime bulunmuyor. Bu olay, modern savunma teknolojilerinin ve sınır güvenliğinin hangi noktada olduğunu sorgulatan bir güvenlik zafiyeti olarak değerlendiriliyor.

Medya ve Siyaset Arenasında Dev Hesaplaşma
Medya ve Siyaset Arenasında Dev Hesaplaşma
İçeriği Görüntüle

Tüm bu toplumsal ve adli hareketliliğin kalbinde aslında siyasetin en üst kademelerinde yaşanan büyük bir "sonrasına hazırlık" kavgası yatıyor. Mevcut liderin final aşamasına girdiğine inanan farklı gruplar, şimdiden yönetimde kimin söz sahibi olacağına dair çetin bir rekabete girişmiş durumda. Özellikle Dışişleri Bakanlığı koltuğunda bir değişim olup olmayacağı ve Hakan Fidan ile İbrahim Kalın arasındaki o görünmez çekişme merakla takip ediliyor. Parti içindeki farklı odakların, yani eski bakan Berat Albayrak destekçilerinin, Selçuk Bayraktar sempatizanlarının ve ailenin diğer fertlerinin kendi stratejilerini belirlediği bir döneme girildi. Hatta Hakan Fidan’ın negatif enerji yaydığı gerekçesiyle görevden alınabileceğine dair söylentiler bile siyasetin sıcak başlıkları arasında yerini aldı.

Bu güç savaşında son zamanlarda en çok dikkat çeken isimlerden biri ise Bilal Erdoğan oldu. Daha önce geri planda durmayı tercih eden bu ismin, son dönemde teşkilatları şehir şehir gezerek babasının icraatlarını savunması ve "içimizdeki hainler" çıkışıyla partiyi konsolide etmeye çalışması gözlerden kaçmıyor. Ailenin ve özellikle Emine Erdoğan’ın, yeni dönem yönetim mimarisinde Bilal Erdoğan’ın aktif rol almasını istediği yönündeki iddialar kulisleri sarsıyor. Yaşanan bu operasyonların bir yanıyla da Hakan Fidan ekibini zayıflatmaya yönelik bir hamle olup olmadığı tartışılırken, diğer yanda dünya çapında yürütülen kara para temizliğinin yerel bir yansıması olarak da okunuyor. Devletle aşık atmaya çalışan ve kontrolsüz zenginleşen yapıların bir bir tasfiye edildiği bu süreçte, kimsenin gözünün yaşına bakılmayacağı mesajı veriliyor.

Milyonlarca dar gelirlinin gözü kulağı ise yaklaşan asgari ücret tespit komisyonunun nihai kararında toplanmış durumda. Enflasyon verileriyle asgari geçim şartları arasındaki uçurum her geçen gün büyürken, masadaki rakamların ne zaman netleşeceği hala belirsizliğini koruyor. Beklentiler 26 bin ile 30 bin lira arasında değişen bir bantta yoğunlaşmış olsa da, yapılacak zam oranının gerçek hayat pahalılığıyla ne kadar örtüşeceği ciddi bir endişe kaynağı olarak görülüyor. Toplantılardan çıkan "her şey olumlu gidiyor" mesajları, kirasını ödeyemeyen ve pazar masrafını karşılayamayan kesimler için bir anlam ifade etmekten çok uzak kalıyor. Son kararın yine en tepeden gelecek bir talimatla belirleneceği ve bunun yaklaşan dönem için bir siyasi koz olarak masaya sürüleceği herkes tarafından bilinen bir gerçek.