Mersin’de ormanda dehşet: Toprağa gömülü erkek cesedi bulundu
Mersin’de ormanda dehşet: Toprağa gömülü erkek cesedi bulundu
İçeriği Görüntüle

İstanbul'un sonbahar havası, son günlerde hafif bir serinlikle dolarken, gökyüzü birdenbire karardı. Şehrin kalabalık caddelerinde yürüyenler, hafif esintilerin bile dalları titrettiğini fark etti. Ama asıl heyecan yarın için saklı. Valilikten gelen o net ve acil mesaj, herkesin kulaklarını dikleştirdi. Sabah saatleri yaklaşıyor ve rüzgarın gücü, sıradan bir esinti olmaktan çok uzak.

Meteoroloji uzmanlarının son değerlendirmelerine göre, Marmara Bölgesi'nde yarın sabah saatlerinden itibaren doğu ve kuzeydoğudan esecek rüzgar, 6 ila 8 kuvvet seviyesine ulaşacak. Bu da saatte 50 ila 75 kilometre hıza denk geliyor – tam anlamıyla bir fırtına fırtınası. İstanbul'un dört bir yanında, özellikle kıyı şeridinde bu etki daha sert hissedilecek. Valilik, bu rüzgarın fırtına şeklinde eseceğini ve vatandaşları "olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olun" diye uyardı. Saatler ilerledikçe, sokak lambaları sallanmaya, tabelalar gıcırdamaya başlayacak; bu, sadece bir tahmin değil, kaçınılmaz bir gerçek.

Fırtınanın zirvesi, öğle saatlerine denk gelecek. Yani sabah 7'den itibaren başlayan bu doğa olayı, şehrin trafiğini, deniz ulaşımını ve hatta günlük rutinleri altüst edebilir. Denizlerde dalgalar yükselecek, limanlar hareketlenmeyecek; feribot seferleri iptal edilebilir, balıkçılar teknelerini bağlayacak. Karada ise, yüksek binaların camları titreyecek, parklar boşalacak. Valilik, bu sürenin öğleden sonra etkisini yitireceğini söylüyor, ama o birkaç saatlik kaos, hafızalara kazınacak türden. Peki, bu fırtına neden şimdi? Sonbaharın ilk dalgaları, iklim değişikliklerinin bir yansıması mı, yoksa sadece mevsimin cilvesi mi?

Geçmişe bir göz atalım ki, yarının ağırlığını daha iyi anlayalım. İstanbul, fırtınaların şehri olmuş çıkmış. Hatırlayın, 2021'deki o korkunç lodosu: Saatte 100 kilometreyi aşan rüzgarlar, 4 can aldı, 19 kişiyi yaraladı. Çatılar havalandı, 33 bina etkilendi; 192 ağaç kökünden söküldü, 232 tehlike yaratan parça sokaklara saçıldı. O gün, Boğaz'da gemiler sallandı, metrolar durdu, elektrikler kesildi. Hastaneler dolup taştı, itfaiye ekipleri gece gündüz çalıştı. Ve bu, tek örnek değildi. 2016'da bir başka fırtına, can kayıplarına yol açtı; 2014 ve 1999 yıllarında da benzer trajediler yaşandı. Son 37 yılda tam 75 kez, fırtınalar şehre zarar verdi – her seferinde, "Bir dahaki sefere daha hazırlıklı olacağız" denildi, ama yaralar taze kaldı.

Şimdi, 2025'in bu ilk büyük uyarısı, o yaraları hatırlatıyor. Araştırmalar gösteriyor ki, İstanbul'un fırtına gün ortalaması yılda 6,4'ü buluyor; en şiddetlileri Şile gibi kıyı ilçelerde ölçülüyor, 32,9 metre/saniye hıza varan hamlelerle. 1929'daki o efsanevi kış fırtınası, 55 gün süren bir felakete dönüştü; karla karışık rüzgarlar şehri felç etti. 1987'deki kar fırtınası ise, günlerce süren bir kabus gibiydi – ulaşım durdu, okullar kapandı. 2019'da bir başka olayda, çatılar uçtu, araçlar ezildi; bir esnaf, "Perte çıkan arabalar, on binlerce liralık hasar... Ama can kaybı olmasın da" diye iç çekmişti. 2023'te ise Ağva'da dereler taştı, 210 ev ve iş yeri sular altında kaldı. Bu tarih, yarının fırtınasının ne getirebileceğini fısıldıyor: Belki bir ağaç devrilir, belki bir tabela düşer, belki de daha kötüsü.

Ama bu sefer farklı olabilir mi? Valilik, Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün verilerine dayanarak, fırtınanın 3 Ekim sabahına kadar kıyılarda, akşam saatlerinde ise açık denizlerde devam edebileceğini belirtiyor. Batı Karadeniz'i de kapsayan bu uyarı, sadece İstanbul'la sınırlı değil. Şehir, bu tür olaylara alışkın olsa da, son yıllarda iklim modelleri değişti. Daha sık, daha şiddetli rüzgarlar... Uzmanlar, "Sıcaklık dalgalanmaları, fırtınaları tetikliyor" diyor. Yarın, o 50-75 km/saatlik hız, sadece yaprakları değil, belki de bir sonraki neslin hazırlığını test edecek. AKOM'un peş peşe uyarıları, valiliğin saatli mesajı – hepsi, "Hazır olun" diyor.

Tedbirler, hayat kurtarır. Dışarı çıkıyorsanız, şemsiyenizi unutmayın; ama asıl, pencere kenarlarından uzak durun. Çocuklarınızı erken eve çağırın, motosikletleri park edin. Denizciler, limana sığınsın; inşaat şantiyeleri, malzemeleri bağlasın. Elektrik kesintilerine karşı jeneratörler hazır olsun. Fırtına, öğle sonrası diner diye umut ediyoruz, ama o süre zarfında İstanbul, bir an için soluklanacak. Sokaklar boşalacak, kafeler erken kapanacak; belki de bu, şehre bir mola fırsatı.

Yarın sabah, ilk rüzgar esintisiyle uyanacağız. Gökyüzü, gri bulutlarla kaplanacak; Boğaz'ın suları köpürecek. Bu fırtına, sadece bir hava olayı mı, yoksa şehrin direncini sınayan bir sınav mı? Geçmişteki gibi hasar bırakır mı, yoksa tedbirlerle atlatır mıyız? Saatler ilerledikçe, cevaplar netleşecek. İstanbul, her zamanki gibi ayakta kalacak – ama bu sefer, daha akıllıca. Fırtına geliyor, ve biz hazırız... ya da hazır olmaya çalışıyoruz.