Gerçek Gündem Haberleri

İmralı Ziyareti Krizi: İki Parti Komisyondan Çekiliyor mu?

Siyasi deprem yaklaşıyor! TBMM koridorlarında fırtına koparken, ittifaklar çatırdıyor ve gizli restler havada uçuşuyor. Bu hamle, Türkiye'nin kaderini sarsacak mı? Kalbinizi gıdıklayacak sırlar ve beklenmedik ittifak kırılmaları için hemen dalın – kaçırılmayacak bir siyasi gerilim destanı sizi bekliyor!

Türkiye'nin siyasi arenası, son yıllarda adeta bir satranç tahtasına dönmüş gibi. Her hamle, bir sonraki oyunu belirliyor; ittifaklar bir gün demir gibi sağlam dururken, ertesi gün en beklenmedik yerden çatırdamaya başlıyor. Sokaklardaki fısıltılar, ekranlardaki tartışmalar, hepsi bir büyük resmin parçaları. Ama bu resim, bazen o kadar karmaşık ki, izleyenler nefesini tutup bekliyor: Sıradaki taş nereye düşecek? Bu gerginlik, sadece partiler arası bir çekişme değil; yılların birikmiş hesaplaşmalarının, vicdan muhasebelerinin ve belki de yeni bir dönemin habercisi. Peki, bu seferki fırtına ne kadar şiddetli esecek? Ve kimler, bu rüzgarda ayakta kalacak? Merakınızı bir an için dizginleyin, çünkü asıl hikaye, önümüzdeki satırlarda tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacak – ve sizi şaşırtacak kadar gerçek.

İşte o kritik eşik: TBMM'nin 51 üyeli komisyonunda, İmralı Adası'na olası bir ziyaret önerisi masaya yatırılıyor. Bu öneri, dışarıdan bakınca basit bir prosedür gibi görünebilir; ama içerideki dinamikler, adeta bir barut fıçısını ateşliyor. Komisyon üyeleri arasında sessiz bir hesaplaşma yaşanıyor; salt çoğunluk kuralı, her oyu bir silaha dönüştürüyor. Üç küçük ama sesi gür parti, bu ziyarete karşı duvar gibi duruyor. Her birinin komisyonda birer temsilcisi var; toplamda üç oy, ama bu üç oy, ittifakların kaderini belirleyecek bir ağırlık taşıyor. Ziyaretin gerçekleşmesi halinde, iki parti net bir şekilde restini çekiyor: Komisyondan ayrılma tehdidi, havada asılı bir kılıç gibi sallanıyor. Bu, sadece bir uyarı değil; siyasi bir depremin ilk sarsıntısı. Milliyetçi damarlar kabarıyor, ittifak içindeki sadakatler sınanıyor ve Türkiye'nin en hassas yaralarından biri yeniden deşiliyor.

Yeniden Refah Partisi'nin (YRP) lideri Fatih Erbakan, bu krizin en net seslerinden biri olarak öne çıkıyor. Erbakan, konuya dair yaptığı açıklamada, adeta bir manifesto gibi konuşuyor: "Böyle bir şey olması halinde komisyondan çekilmeyi gündemimize alırız." Bu sözler, sadece bir tehdit değil; partisinin tabanına, müttefiklerine ve rakiplerine bir mesaj. YRP, yıllardır muhafazakar değerleri bayraklaştıran bir oluşum; lideri Erbakan, babasının mirasını taşıyan bir figür olarak, her adımını hesaplı atıyor. İmralı ziyareti gibi bir adım, onun için kırmızı çizgi; çünkü bu, yılların birikmiş milliyetçi hassasiyetlerini hiçe saymak anlamına geliyor. Erbakan'ın bu çıkışı, komisyon toplantılarında yankılanıyor; üyeler arasında fısıltılar artıyor, telefonlar susmuyor. Peki, bu çekilme gerçekten gerçekleşirse? YRP'nin ayrılması, Cumhur İttifakı'nın dengesini bozabilir mi? Erbakan, sessizce bekliyor; ama gözleri, her hamleyi tartıyor.

Öte yandan, Cumhuriyetçi Sosyal Demokrat Parti (DSP), bu krizde en sert duruşu sergileyenlerden. DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, ziyareti "toplumsal infiale sebep olur" diye nitelendirerek, adeta bir uyarı zili çalıyor. Aksakal'ın ifadesi şöyle: "Bunu asla kabul etmeyiz." DSP, Cumhur İttifakı'nın küçük ama stratejik bir ortağı; bu ittifak, yıllardır Erdoğan'ın liderliğinde ayakta duruyor. Ama Aksakal'ın bu sözleri, ittifak içindeki çatlakları gözler önüne seriyor. DSP, sosyal demokrat köklerine rağmen, milliyetçi bir damar taşıyor; İmralı gibi bir sembol, partinin tabanı için kabul edilemez bir tabu. Aksakal, bu çıkışı yaparken, sadece partisini değil, tüm muhafazakar-milli kesimi temsil ediyor gibi. Konuşmasında, toplumsal infiali vurgulayarak, sokaklardaki olası tepkileri öngörüyor. DSP'nin komisyondaki tek temsilcisi, bu karar anında ne yapacak? Ayrılık, ittifakı zayıflatır mı, yoksa Aksakal'ın sesi, daha büyük bir koalisyonu mu doğurur? Bu sorular, Ankara kulislerini ısıtıyor.

Demokrat Parti (DP) ise, bu üçlünün sessiz ama kararlı üyesi. DP, ziyarete karşı net bir tutum sergiliyor; ancak çekilme tehdidi gibi dramatik bir adım atmıyor. Partinin komisyondaki temsilcisi, sessizce oyunu kullanıyor; ama DP'nin tarihi, bu tür krizlerdeki tutarlılığını gösteriyor. DP, Alparslan Türkeş'in mirasından etkilenmiş bir oluşum; milliyetçi kökleri, İmralı ziyaretini reddetmek için yeterli. Üç partinin toplam etkisi, komisyonun salt çoğunluğunu etkileyecek kadar kritik. 51 üyeli bu yapı, her oyu bir kaldıraç gibi kullanıyor; DP'nin sessizliği, diğer ikilinin restini güçlendiriyor. Bu üçlü, küçük sayılarıyla büyük bir etki yaratıyor; komisyon toplantıları, adeta bir arena dönüşüyor. Ziyaret önerisi, neden şimdi gündeme geldi? Barış süreci mi canlanıyor, yoksa siyasi bir manevra mı? DP, bu sorulara sessiz kalarak, gücünü gizli tutuyor.

Bu krizin kökenine inelim ki, tablonun tamamı netleşsin. TBMM'nin 51 üyeli komisyonu, muhtemelen cezaevi denetimleri veya özel soruşturmalarla ilgili bir yapı; İmralı Adası, Abdullah Öcalan'ın tutulduğu yer olarak, yıllardır Türkiye'nin en hassas noktalarından biri. Ziyaret önerisi, komisyon üyeleri arasında tartışılmaya başlandı; bazı kesimler bunu "normalleşme" adımı olarak görürken, milliyetçi kanat hemen karşı çıkıyor. Salt çoğunluk kuralı, 26 oy gerektiriyor; bu, ittifakların dengesini doğrudan etkiliyor. YRP, DSP ve DP'nin toplam üç oyu, bu çoğunluğu bozmak için yeterli olmayabilir; ama çekilme tehdidi, psikolojik bir üstünlük sağlıyor. Erbakan ve Aksakal'ın sözleri, medyada yankılanıyor; sosyal medyada hashtag'ler uçuşuyor, tartışmalar alevleniyor. Bu, sadece bir komisyon meselesi değil; Türkiye'nin Kürt sorunu, terörle mücadele ve ittifak sadakatleri etrafında dönen büyük bir fırtına.

Cumhur İttifakı'nın iç dinamikleri, bu krizle iyice su yüzüne çıkıyor. DSP'nin ittifak ortağı olması, durumu daha da karmaşıklaştırıyor. Aksakal'ın "asla kabul etmeyiz" çıkışı, Erdoğan'a dolaylı bir mesaj mı? Yoksa ittifakın küçük ortakları, seslerini duyurmak için mi bu resti çekiyor? YRP, Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih'in liderliğinde, muhafazakar tabanı konsolide ediyor; İmralı ziyareti, bu tabanı ayağa kaldırabilir. DP ise, köklü milliyetçi geleneğiyle, sessiz bir denge unsuru. Üç partinin bu tutumu, komisyonun kararını geciktirebilir; ziyaret ertelenirse, barış umutları mı söner, yoksa yeni müzakereler mi başlar? Kulislerde dolaşan fısıltılar, bu tehdidin ciddiyetini doğruluyor: Çekilme olursa, komisyon yeniden yapılandırılır ve süreç aylarca uzar.

Güncel gelişmeler, bu gerilimi daha da tırmandırıyor. Son komisyon toplantısında, öneri oylamaya sunulmadı; üyeler arasında kapalı kapılar ardında görüşmeler sürüyor. Erbakan'ın tehdidi, YRP'nin grup toplantılarında gündeme taşındı; partililer, "Kırmızı çizgimiz" diyor. Aksakal ise, DSP'nin basın açıklamasında infial uyarısını yineliyor: Sokaklar, bu ziyarete hazır mı? DP temsilcisi, sessizliğini korurken, parti içindeki milliyetçi sesler yükseliyor. Bu üçlü, küçük partiler olarak büyük bir etki yaratıyor; çünkü Türkiye siyasetinde, sayılar değil, semboller konuşuyor. İmralı, sadece bir ada değil; yılların acıları, umutları ve hesaplaşmalarının simgesi. Ziyaret olursa, bu sembol kırılır mı?

Peki, bu krizin sonu nereye varır? Analistler, salt çoğunluğun sağlanacağını söylüyor; ama çekilme tehdidi, süreci zehirliyor. Erbakan ve Aksakal'ın sözleri, muhalefeti de harekete geçiriyor; CHP ve diğerleri, sessizce izliyor. Bu, bir domino etkisi yaratabilir: Bir parti çekilirse, diğerleri takip eder mi? İttifaklar yeniden dizayn mı edilir? Türkiye, nefesini tutmuş bekliyor; çünkü bu hamle, sadece komisyonu değil, tüm siyasi manzarayı sarsabilir. Milliyetçi tabanlar ayağa kalkıyor, barış yanlıları umutlanıyor. Heyecan dorukta; çünkü her an, yeni bir açıklama gelebilir. Bu satrançta, kazanan kim olacak? Sokaklar, meydanlar ve ekranlar, cevabı bekliyor. Ve siz, bu fırtınanın ortasında nerede duracaksınız?